Bozcaada'dan selam

Sayın okurlarım, ben on yıldır yaz aylarının bir bölümünü Bozcaada’mızdaki çocuklarımın yazlığında geçiririm. 2 bin 500 yerli nüfuslu adanın yöneticilerinin, esnafının ve halkının davranışlarında daima sevgi, saygı ve ölçü gördüm. Yaz aylarının doluluğu ise 8 bin kişidir. Bozcaada’mızda Rum soylu vatandaşımız 17 kişidir ve huzur içinde yaşantılarını sürdürmektedirler.
Bozcaada Türklerle, 1328 yılında Umur Beğ’in yaptığı akınlar sonunda tanıştı ve 1455 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası oldu. 1912 yılında Balkan Savaşı sonunda ada Yunanistan tarafından işgal edildi ve Çanakkale Savaşları sırasında Fransızlar tarafından üs olarak kullanıldı. 1923 yılında Lozan Antlaşması ile Bozcaada’nın düşman işgaline son verilerek, Türkiye Cumhuriyeti’mizin bir parçası oldu.
Bozcaada’mızın deniz kenarında, her istilada yıkılan çok büyük ve güzel bir kalesi vardır. 1455’te Fatih Sultan Mehmet tarafından tamir edilerek bugünkü durumuna getirilmiştir. Adada, 1655 ve 1702 yılında yapılan iki cami ve 1867’de yapılmış bir kilise vardır. Kilise de geçen yıl yeniden tamir edilmiş ve yıkılan çan kulesi yeniden yapılmıştır.
Sayın okurlarım, Cumhuriyet’imizin Adalar Denizi Ege Denizi’ndeki iki küçük adası olan Bozcaada ve Gökçeada’mıza, bir de Hıristiyan kulübü Avrupa Birliği gözlüğü ile bakalım: Yirmi gün önce (27 Haziran 2008) Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM), Türkiye’mizle ilgili kritik bir konu daha onayladı. Kabul edilen kararda AKPM, Türkiye’ye Bozcaada ve Gökçeada’da yaşayan Rum azınlığa karşı “Olumlu Tutum” sergileme çağrısında bulundu.
Strasbourg’daki genel kurulda 11’e karşı 32 oyla kabul edilen kararda, Türk hükümetlerinin tutumu yüzünden çok sayıda Rum’un adaları terk etmek zorunda kaldığı söylenerek, bundan sonraki tutumumuzun yolları gösterildi.
“Ankara’nın bu iki adadaki Rum kültür varlığını muhafaza etmek için attığı adımların olumlu karşılandığı” ifade edilen kararda, 20’nci yüzyılın ikinci yarısında adaları terk etmek zorunda kalan Rumların mülkiyet haklarının garanti altına alınması ve bu kişilerin geri dönüşünün sağlanabilmesi isteniyor. Şu anda iki adada, genelde yaşlılar olmak üzere, toplam 300 Rum’un kaldığı iddia edilen raporda, Rum çocuklar için okul açılması, el konulan gayrimenkullerin iadesi ve kiliselerin onarılması talepleri de yer alıyor. İade yapılamıyorsa bile, Rumlara el konulan malları için tazminat ödenmesi isteniyor.
Kararda, adaların “çift kültürlü karakteri” nin korunmasının, Türkiye ve Yunanistan arasındaki işbirliği içinde model olabileceği belirtildi. Kabul edilen karar, ilk kez bundan birkaç yıl önce bazı Yunan parlamenterleri tarafından gündeme getirilmişti.
Raporda, Gökçeda ve Bozcaada’nın isimlerinin sistematik olarak Rumca da yazılmasına Türk heyeti karşı çıkmış ve “BM sözleşmeleri gereği her ülkenin egemenliği altındaki toprakları istediği isimle adlandırabileceğine” dair verdiği önerge de oyçoğunluğuyla kabul edilmiştir.
Dostlarım gördünüz mü? 300 Yunan asıllı vatandaşımız için Hıristiyan kulübü Avrupa Birliği’nin yaptıklarını. Ve milyonlarca Türk asıllı kardeşlerimizin kendi vatanları Bulgaristan’da-Yunanistan’da ve parçalanmış Yugoslavya’nın her bölümünde çektiklerini.
Sadık Ahmet kardeşimin ruhu şad olsun, eşi Işık Sadık Ahmet’e de ulu Tanrı sağlıklı ömürler versin.
Tanrı Türk’ü Korusun.

Yazarın Diğer Yazıları