Bu bütçelerle buraya kadar

2001 yılı krizinde , İMF  ile stand -by düzenlemesi yapıldı. Bu stand-by gereği üç yıllık ''Güçlü Ekonomiye Geçiş  Programı'' hazırlandı. Bu programda  ''Kamu finansman dengesini bir daha bozulmayacak bir biçimde güçlendirmeyi'' ve aynı zamanda ''Kamuda kaynak tahsisi sürecinde şeffaflık ve hesap verilebilirliğin sağlanması, rasyonel olmayan müdahalelerin bir daha geri dönüş olmayacak şekilde önlenmesi, iyi yönetişimin ve yolsuzlukla mücadelenin güçlendirilmesi'' hedef alınmıştı. 

Bütçede gelir-gider dengesi sağlandı. Adına mali disiplin denildi. Kamuda şeffaflık ve kaynakların etkin kullanılması ise kulak ardı edildi.

Gerçekten de Son on beş yıldır  bütçe politikası uygulanmıyor. Yalnızca bütçe açığının düşürülmesi  ''mali disiplin'' olarak lanse ediliyor.

Gerçekte  bütçede  gelir- gideri eşitlemek , bir sınıra kadar önemli değildir. Özel sektörden bir örnek vereyim. Bir şirket satışları ile elde ettiği gelirin bir kısmını şatafat için harcıyor. Yeterli ve gerekli yatırımları yapmıyor. Teknoloji geliştirmiyor. Ancak gelir- gider açığı da vermiyor. Böyle bir işletmede Zamanla yatırım yapılmadığı için , kaynaklar etkin kullanılmadığı için, işletmenin  verimi düşecek , üretim daralacak ve firma iflas edecektir.

Bütçede de sorun bütçe açığından önce bütçe kaynaklarının etkin kullanılıp kullanılmamasıdır. Bizde Bütçe kaynakları etkin kullanılmıyor .

Açıklanan dört aylık bütçe harcamalarına bakarsak , sorunu daha net olarak görebiliyoruz.tablo-010.jpg

2018 yılında gerçekleşen bütçe harcamalarına göre, yatırımlara ayrılan pay yüzde 10.7 olmuş. 2019 bütçesi içinde de bu pay yüzde 6.7 oranına gerilemiş. 2019 Ocak- Nisan Dört ayda gerçekleşen harcama içinde de yüzde 9 olmuş. Bu yatırımların bir kısmı bina gibi yatırımlara gidiyor. Bu durumda  devlet altyapı  yatırımlarına  yeterli kaynak ayırmıyor demektir.

Devlet eğitim-sağlık  alanında, altyapı alanında yeterli  yatırım yapmazsa, bu sonuç özel sektör yatırımlarını da olumsuz etkiler. İstihdam ve Büyüme sürdürülemez. Kamu-özel işbirliği yoluyla yapılan yollar ve hastaneler de yüksek maliyetler nedeniyle, gelecekteki kamu kaynaklarının verimsiz kullanılması anlamına geliyor. Yani bu günü geçtik geleceğimiz de ipotek altına girmiş oluyor.

Bütçenin yüzde doksanı cari harcamalara gidiyor. Cari harcamalar ile yatırım harcamaları arasında optimal bir denge olmalıdır. Söz gelimi öğretmen var ve fakat okul yoksa ,bu durum bütçe açısından  kaynak israfı demektir.

Dört aylık  bütçe harcamalarının  yüzde 39.9'u ''diğer cari harcamalara gitmiş.  Personel , mal ve hizmet harcamaları da cari harcamadır. Ancak bu harcamalar katma değer yaratır. Personel kamu hizmeti üretir. Mal ve hizmet alımı piyasa için üretim ve katma değer demektir. Harcamaların yüzde 39.9'unun gittiği, Diğer cari harcamalar ise açıkların kapanması ve yardımlardır. Tarıma yapılan destekler dışında, kaynak kullanımında etkinliğin olmadığı harcamalardır. Bütçe de bu harcamalar için ''Cari transferler , sermaye birikimi hedeflemeyen ve cari nitelikli mal ve hizmet alımını finanse etmek amacıyla yapılan karşılıksız ödemeleri ifade eder." deniliyor. 

Diğer cari harcamaların, yüzde 4.88'i sosyal amaçlı harcamalar, yüzde 2.15'i hane halkına yapılan transferler ve yüzde 2'46'sı ise hane halkına yapılan diğer transferler olarak adlandırılıyor.  Aslında hepsi aynı kapıya çıkıyor ve hepsi popülizm harcamasıdır.  Bu harcamalar yerine yatırım yapılsaydı , insanlara iş yaratılırdı. Üretim ve büyüme artardı. Doğrudan bütçeden  para dağıtılınca, talep artıyor ve fakat arz artmadığı için enflasyonist açık artıyor. Talep artışından dolayı ilk yıllarda büyüme yaşanıyor ve fakat kaynaklar etkin kullanılmadığı için sonrasında faktör verimliliği  düşüyor, ekonomik istikrar bozuluyor. Belirsizlik artıyor. İktisadi faaliyet yavaşlıyor.

İşte bunun içindir ki bizi bu günlere getiren nedenlerden birisi de bütçe kaynaklarının popülist amaçlı kullanılmasıdır.

 

Yazarın Diğer Yazıları