Bu diyarda Alper'ler tükenmez...

Genelkurmay Başkanlığı'ndan yıllardır bilgilendirme mesajları alırız. Bunların bir kısmı Şehit ve Gazi haberleridir ki bu acılar yüreğimizi yakar.

Genelkurmay Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Tuğgeneral Ertuğrulgazi Özkürkçü, "Geçen yaşadığımız acı bir kaybımızın hikayesini tesadüfen öğrendim ve asker de olsam çok ama çok etkilendim. Sizlerle paylaşmak istedim. Paylaşmak istedim zira TSK'nın şerefli evlatları kendilerinin bir avuç hainle değil, bağrında yetiştirdikleri Alper'ler ile anılmasını istiyor... Bu yiğidi herkes duysun, herkes bir şekilde okusun, herkes o yüce ruhuna bir Fatiha göndersin istedim... Tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum" diye Şehit Alper Kocaman'ın öyküsünü bu duygu dolu not ile gönderdi.

İşte sizlerin de benim gibi gözyaşları içinde okuyacağınız Tuğgeneral Özkürkçü'nün kaleminden Şehit Alper Yüzbaşımızın öyküsü:

"Bu diyarda Alper'ler tükenmez...

        Çocukluğundan beri hayali subay olmaktı, komando olmaktı, bordo bereli olmaktı. Oldu da..

        Bordo beresiyle dağlarda dolaşıp bölgeye musallat olan, vatanına göz diken çakalları avlamaktı, avladı da..

        Avlamakla kalmıyor, kendinden sonra bayrağı teslim edeceği bir evlat, bir oğul yetiştiriyordu kendi gibi yiğit, kendi gibi gözü pek..

        Vakti olmadı, olamadı ikinci, üçüncü yiğitlerini yetiştirmeye, Hakk'a yürüdü..

        Ama biliyordu ve içi çok rahattı; biliyordu kendisi gibi nice Alper'ler vardı bu Peygamber Ocağında, nice Ata'lar yetişiyordu arkadan, kendilerini takip edip bu topraklarda gezen hainleri, çakalları temizleyecek..

        Nefis ve kibrine esir olmadan, doğru yoldan sapmadan, kul hakkı yemeden, lokmasını aç olanla paylaşıp üzerine mağrurluk yeleği giymeden Hak yolunda ilerliyordu..

        Fırat Kalkanı Harekatı başladığı günden beri de bölgedeydi..

        04 Kasım 2016 tarihinde Fırat Kalkanı Harekâtında DEAŞ terör örgütüne karşı mücadele ederken PYD ve DEAŞ'ın yoğun top ve havan saldırıları altında öne çıkarak El Bab'a giden bir bölgedeki kritik bir hedefin ele geçirilmesi için "Arkadaşlar bu bölgeyi mutlaka elde bulundurmamız lazım, haydi arkadaşlar!" diyerek ellerini havaya kaldırdığı esnada, PYD/PKK'nın bulunduğu bir mevziden atılan havan mermisinin yakınında patlaması sonucunda koltuk altından giren bir şarapnel parçasıyla önce sendeledi, ne olduğunu anlamadı, arkadaşlarına da belli etmek istemedi, biraz daha ilerledi, biraz daha, biraz daha...

        Ama yanındaki askerleri fark etti kolunun altından hızla akan kanı.. "Komutanım yaralanmışsınız, durun ne olur durun!" dediler. "Bir şeyim yok ufak bir parça geldi, devam edelim az kaldı, durmayın, durmayın" dedi ve ilerlemeye devam etti; ta ki gücü tükenip dizlerinin üstüne çöktüğü ana kadar..

        1.90 boyunda, koca bir çınardı, dağdı O..

        Güçlü liderliğiyle hep ön saflarda savaşmayı seviyordu, hep yetiştirdiği kahramanlarla beraberdi; dağda, taşta, ormanda, kar altında, yağmurda, çamurda. Gece, gündüz yoktu O'nun için.. Varsa, yoksa Vatandı esas olan, vazifeydi, başarmaktı..

        Çok çetin mücadelelere girmişti çakalların gezdiği dağlarda, yanındaki arkadaşları yaralandığında hep yanı başlarında onlara destek, moral vermişti.. "Bir şeyin yok aslanım, iyisin, bak helikopter çağırdık, geliyor, iyi olacaksın, bırakma kendini, sakın bırakma, dayan.." demişti belki onlarca kez... Kucağında şehadet mertebesine ulaşanlara ağlamıştı defalarca: "Ölme be yiğidim, ne olur ölme! Ne diyeceğim ben şimdi anana, babana, sevdiğine, ne diyeceğim evladına?" diyerek..

        4 Kasım 2016 günü, Hakk'a ulaşmadan az önce yoğun ateş altında yaralanan bir Uzman Çavuşunun yanına gitti, gözünü bile kırpmadı. Benzer ifadeler döküldü ağzından Uzman Çavuşuna. Uzman Çavuşu yürüyecek durumda değildi. Askerini, sahip olduğu devasa cüssesi ve ezici gücüyle kolaylıkla taşıyabilirdi ama bulundukları noktaya hem DEAŞ hem de PYD/YPG tarafından kurşun yağıyordu. Kritik bir yerdeydiler; ayağa kalktıklarında hedef olacaklardı.

        Bordo bereliydi o. Çaresizlik yoktu lügatinde. Ayağa kalkmadan sırtına yatırdı Uzman Çavuşunu ve sürünmeye başladı emniyetli bir bölgeye. Kan ter içinde kalmıştı ama tahliye etmeyi başarmıştı ya! İşte esas olan buydu. Çok mutluydu...

        Timi öyle tek yürek olmuştu ki, o anı seyredenler bile anlatamıyordu yaşadıklarını.. Destek verdikleri ÖSO'nun birimleri o anı hayretle ve inanılmaz bir takdirle izlemişlerdi.. Zaten hemen ardından destekledikleri ÖSO kuvvetleri, yaşadıkları bu olaydan da etkilenerek kendilerine tevdi edilen görevi başararak hedeflerini ele geçirmişlerdi..

        O kahraman Yzb. Alper KOCAMAN'dı. Ruhu şad, mekânı Cennet olsun... "

Yazarın Diğer Yazıları