Bu düzenle bu gemi yürümez

ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, rahip Brunson'un durumu ile ilgili olarak Türk yetkililerle bu hafta konuşmayı beklediklerini açıkladı. Amerikan Wall Street Journal (WSJ) gazetesi de Brunson'ın 12 Ekim'deki duruşmada serbest bırakılabileceğini ileri sürdü.

Bu açıklamalar kur üzerinde etkili oldu ve önceki gün dolar kuru hızlı bir düşüş yaşadı.

Yeni Ekonomi Programı da açıklandığında kur düşmüştü, sonrasında yeniden artmıştı.

Aslında Eylül ayına 6.63865 lira ile başlayan Amerikan Doları kuru, 13 Eylül'de 6,0798 lira ile son bir ayın en düşük, 04 Eylül'de 6,6630 lira ile son bir ayın en yüksek değerine ulaştı.

Dahası diğer ülkelerde yıllık ve aylık olarak gerçekleşen kur hareketleri bizde saatlik olmaya başladı. Söz gelimi dolar kuru dün sabah 08.15'te 6.1659 idi. Sonra 9.40'ta 6.0848'e geriledi. Saat 11.12'de 6.1876 idi. Öğleden sonra saat 15.00'te ise 6.1399 idi.

Türkiye'nin dünyanın en kırılgan ekonomisi olduğunu hem dünya ilan etti, hem de öteden beri veriler bu gerçeği bağırıyor. Ancak hükümetler ''nasıl olsa gidiyor '', diye hiç oralı olmadılar. Şimdi kırılganlık belirsizliğe dönüştü. Artık ekonomik istikrar pamuk ipliğine bağlandı.

Bu durumda hiç kimse yarınını göremez. Yatırım planlaması yapamaz.

6 şubat 2014 günü Bloomberg'de ülkelerin risk Swapı ile ilgili olarak; ''Tayland, Ukrayna, Rusya, Venezuela ve Türkiye'de siyasi gerilimin tırmanmasıyla, siyasi risk primleri artıyor. Ancak son 2 günde Türkiye'nin CDS primleri diğer 4 ülkeden negatif ayrıştı.'' şeklinde bir değerlendirme yapılmıştı.

Dün Türkiye'nin CDS'i 377.46 idi. 4 Eylül 2018'de 574.39'a kadar çıkmıştı. Yeni Ekonomi Programı açıklandıktan sonra düşmeye başladı. Yine de Türkiye risk açısından bu tabloda iflas etmiş Venezuela'dan sonra dünyanın en riskli ülkesi olarak yer alıyor.

Bu sorunların tek sorumlusu elbette hükümetlerdir.

AKP kendine göre bir siyasi düzen ve piyasa düzeni getirdi. Serbest piyasa ekonomisini yanlış yorumladı. Piyasaya müdahale etmedi. Ya da kendi anlayışı içinde düzenlemeye çalıştı.

Sonuçta ara malı üretenler fabrikaları kapattılar. İthalata başladılar.

2009 öncesi basın sık sık yazardı. Sanayiciler üretimi kıstılar, tasarruflarını o zaman yüksek faiz düşük kur nedeniyle yeni yatırımlarda değil ya finansal piyasalarda veya konut inşaatlarında değerlendirdiler.

Yine 8 Ağustos 2012'de yerli ve yabancı basında bir haber yer aldı. ''Ülkelerinde neredeyse sıfır faizle borçlanabilen Japon ev kadınları, yatırımlarında yeniden yüksek faizli Türk tahvillerini tercih etti. Financial Times, ''kimonolu kadınların 6 ayda 2 milyar dolarlık Türk Lirası cinsi bono satın aldıklarını'' yazdı. Barclays, da ''yıl sonunda bu rakamın 6 milyar dolara çıkacağını" açıkladı. Dünya Türkiye'de spekülatif piyasadan pay kapmaya çalışıyordu.

Hükümetler ekonomiyi inşaatın yedeğine bağladılar. Simdi Konkordato isteyen Yeşil Kundura'nın asıl sorununun inşaat olduğu anlaşıldı. Fonları inşaata aktardığı için zor durumda kaldığı anlaşıldı. Dünkü haberlerde Yeşil Holding'e bağlı Yeşil İnşaat firmasını 5 bin 800 konutluk İnovia 4 adlı konut projesinin inşaat çalışmalarını durdurduğu bildirildi.

Sanayiciyi finans piyasasına çeken hükümetlerin planlamayı kaldırması ve günübirlik politikalara yönelmesi oldu.

Sanayiciyi inşaatçı yapan da AKP'nin inşaat tutkusu oldu. Zira inşaat kısa dönemde ekonomide canlılık yaratan bir sektördür. Sonrasında ise yarattığından fazla sorun getirir.

AKP ektiğini biçiyor ve fakat olan halka oluyor.

Yazarın Diğer Yazıları