Bu eğitim anlayışı Türkiye'yi sefiller ligine sürükler

Bu eğitim anlayışı Türkiye'yi sefiller ligine sürükler
Bu eğitim anlayışı Türkiye'yi sefiller ligine sürükler

Hazırlayan: Timuçin MERT

Hedef 2023…

Hedef, ekonomisi en gelişmiş ülkeler sıralamasında 10'unculuk…

Bravo, çok güzel, ama nasıl?..

 * * *

Sorumuzun cevabını aramaya şu tabloyla başlayalım. 65 ülke arasındaki değerlendirmede, bizim çocuklarımız "Türkçe okuyup anlama" dalında 42'nci sırada! Matematikte 43'üncü, fen bilimlerinde ise 44'üncü!.. Üçünün ortalaması alındığında Türk öğrencilerinin yeri 45'incilik!..

* * *

Ana dilini okuyup anlayamayan, matematik ve fen bilimlerinde sınıfta kalan bu çocuklarımızın kendilerine hayrı yok ki, Türkiye ekonomisini yukarılara taşısınlar ve en gelişmiş 10 ülkeden biri yapabilsinler!..

Ama bunun sorumlusu asla çocuklarımız değil! Bunun tek sorumlusu, akla, bilime, laikliğe sırtını dönüp, eğitimi ısrarla çağdaşlıktan uzaklaştıran, hatta bir ara FETÖ'ye teslim edecek kadar gaflete düşen zihniyet!.. Ve bu zihniyetin dayattığı çağdışı eğitim anlayışı! Yani sistem!..

* * *

Alın size hüzün verici bir başka gerçek:

En büyük 500 şirketimizden 186'sı en düşük, 163'ü düşük, 109'u orta derecede düşük teknolojili mallar üretiyor! Arada kalanları saymazsak, ne yazık ki sadece 12 şirketimiz ileri teknoloji mallar yapıp satabiliyor!..

Bu tablo ile mi dünya ölçeğinde ekonomisi güçlü 10'uncu ülke olacağız?..

* * *

Sözün özüne gelirsek;

Bir zamanlar coğrafyasında yıldız gibi parıldayan Türkiye, her alanda patinaj yapıyor! Tarafsız bilim insanları daha da karamsarlar. Onlara göre ülkemiz geri gidiyor, hatta sefiller ligine sürükleniyor… Bu acı gerçeği görüp, acilen önlem almak gerekiyor.

 * * *

İktidar ise yanlışlardan hızla dönmek yerine, eğitimde akılcılık ve bilimden uzaklaşıldığını gösteren müfredat değişiklikleri yapıyor... Sonuçta ne olacak biliyor musunuz? Çocuklarımız iyi eğitim alsınlar diye oturup geometri kitabı yazan Büyük Önder Atatürk'ün "İlim ve fenden başka yol gösterici aramak gaflettir, dalalettir, cehalettir" sözlerinin vazgeçilmez yol gösterici olduğunu anlayacaklar. Anlayacaklar ama geleceğimiz olan çocuklarımıza, dolayısıyla güzel ülkemizin yarınlarına yazık etmiş olacaklar!..

Uğur Dündar Sözcü

***

IŞİD'çileri de "öğretmen" yapalım

----------

...Şöyle bir soru sorsam, ne cevap verirsiniz?

"İslam ülkelerinin cihatçı eksiği mi var, yoksa bilim insanı eksiği mi?"

Ya da şöyle sorayım isterseniz.

slam dünyası "lanetlediği" Batı medeniyeti karşısında yeterince cihatçısı olmadığı için mi geri durumda, yoksa yeterince bilim üretemediği için mi?

Bu soruya vereceğiniz yanıt, müfredatta neye ağırlık vermeniz gerektiğinin de yanıtı olacaktır.

Eğer yeterince cihatçı Müslüman olmadığı için İslam dünyası "tek dişi kalmış canavarın" o tek dişi tarafından yıllardır ısırılıyor, canı acıtılıyor ve kendi topraklarında huzura muhtaç yaşıyorsa müfredatı baştan sona "cihat"la donatalım.

Bununla yetinmeyelim, cihat kursları, cihat gece okulları açalım.

Hatta TÜBİTAK'ı kapatıp yerine bir CİBİDAK'ı kuralım.

Yok eğer İslam dünyasının tek dişi kalmış canavara yem olmasının nedeni bilimde geri kalmış olmamızsa o zaman müfredatımızı da ona göre şekillendirelim.

Eğer eksiğimizin gerçekten "cihat" olduğu düşünülüyorsa o zaman adına ister DEAŞ, ister ISİS deyin, o örgütle de savaşmayı bırakalım.

Tam aksine tamamını Türkiye'ye çağırıp eğitmen ve öğretmen yapalım.

Yine de açık kalırsa Taliban'dan buraya beyin göçü yapalım...

Fatih Altaylı Habertürk

***

Cihat yerine demokrasi dersi konsa kafa karışıklığı olmaz

--------------

 İktidar "dindar-kindar" bir nesil yaratabilmek ve Türkiye'yi Araplaştırmak uğruna eğitim sistemini temelden sarsmaya devam ediyor. Yeni müfredatta Atatürkçülük, Atatürk ilke ve devrimleri çıkarıldı, Kurtuluş Savaşı üç beş satırla geçiştiriliyor, ağırlık 15 Temmuz'a veriliyor, bilimselliğin yerini "din kuralları" alıyor.

Bu yıl okullarda şeriat kuralları öğretilecek, cihat dersleri verilecek. Bu çağdışı uygulamalar elbette toplumun önemli bir kesiminde tepki doğuruyor. Ancak elden ne gelir, fiilen tek adam rejimine geçen Türkiye'de kimi kime şikâyet edeceksiniz, en haklı olduğunuz konuda bile kime başvuracaksınız?

"Atı alan Üsküdar'ı geçti" zihniyetinin hakim olduğu Türkiye hızla Ortaçağ dönemine doğru yol alıyor. Şimdi okullara konan cihat dersinin ana konusu ne olacak, bu kavram öğrencilere nasıl anlatılacak bunu şimdilik bilmiyoruz, kitaplar basılınca göreceğiz. Tabii kitapların da bir önemi yok, bu dersi verecek olanlar nasıl anlatacaklar, kendi yorumlarını nasıl yapacaklar o da ayrı bir konu.

(...) cihat gibi İslami çevrelerde de farklı tanımlanan ve uygulanan derslerle çocukların kafasını karıştırmak yerine, herkese düşünme, sorgulama yeteneği verecek olan "demokrasi dersi" konulsa hiçbir sorun yaşamayız. Çünkü demokrasinin biri olumluya biri olumsuza açılan, kişiye göre değişen bir tanımı yok. Demokrasinin tek tanımı vardır bu tanımın açıldığı kapı uygarlığa giden yoldur. Demokrasi kültürü içinde yetişen nesiller hem dini bilgilerini daha özgürce alırlar, hem de sorgulama yöntemini öğrenecekleri için sonu kanla biten sözde dini bilgileri ve hurafeleri hayatlarına hiç sokmazlar.

Can Ataklı Korkusuz

***

Çap işi

-----

Diktikleri saraylara sığamadılar, bu kez de Anıtkabir'i imara açma kepazeliğine başvuruyorlar.

Ne yaparsanız yapın, Atatürk'ü ne dünya tarihinden ne de bu halkın gönlünden silebilirsiniz…

Çapınız yetmez.

Işık Kansu Cumhuriyet

***

AKP'de kırgın ve küskünler sorunu doğuyor

---------

Siyasi ömrü hep "beklenti" içinde geçti. Kimi zaman "bakanlık" umdu, kimi zaman gönlünden "Grup Başkanvekilliği" geçti. TBMM Başkanlığı'nı da istedi ama olmadı!

Hiçbir zaman umduğuna nail olamadı.

Umduğunu bulamayınca "küsmemiş" gibi yaparken "sitem" etmeden de geçemedi.

"Siyasetin adaleti yok" vecizesi de O'na ait! Öyle ki onca kariyer ve birikimine rağmen kendisi "görmezden" gelinirken O'na göre "bacak kadar bebe" sayılacak isimler bakanlık koltuğuna oturtuluyordu! Hâl böyle olunca da, "Siyasetin adaleti yok" demek kaçınılmaz hale gelmiyor mu? "Siyasetteki adaletsizlikten" yakınan sadece AKP'li Burhan Kuzu hocamız değil tabii ki!

Başka AKP'liler de benzer şikâyetler içinde olmalı.

Mesela Hak-İş'in "anlı şanlı yöneticileri" dururken Çalışma Bakanlığı'na eski bir "Hak-İş uzmanının" getirilmesi kolay kolay hazmedilebilir mi?

(...) 

Evet, önümüzdeki günlerde AKP'yi "yorgun metaller" sorunu kadar bu sorun yani "sitem yüklü mensuplar" sorunu da meşgul edecektir...

Zeki Ceyhan Milli Gazete

***

Dünya yanacak

--------

İngiliz fizikçi Stephen Hawking Temmuz başında BBC'ye konuşarak "ABD Başkanı Trump'ın ülkesini Paris İklim Anlaşması'ndan çekmesine" ürkütücü yorumlar yaptı.

"Küresel ısınmanın tersine çevrilemez hale geleceği taşma noktasına yakınız. Trump'ın eylemleri dünyayı sıcaklığı 250 derece olan ve sülfürik asit yağan Venüs gibi olma noktasına getirebilir" dedi.

 (...)  ABD "sanayileşme" uğruna dünyanın bu felakete sürüklenmesinde en büyük rolü oynayan ülkelerden biri. (...) Ancak bizim gibi ülkeler de bu ciddi tehlikeyi görmezden gelmekteyiz.

İstanbul'da çeşitli projeler için Kuzey Ormanları'ndan 3 milyona yakın ağaç kesildi, koca ormanlar düşüncesizce yok edildi.

Sanayi tesisi yapmak için, oksijen deposu ve gelir kaynağı olan "zeytinliklerimizin" kesilmesi halkın tepkisiyle şimdilik önlendi ama Sanayi Bakanı "vazgeçtiğimizi sanmayın" açıklaması yaptı.

Taş yığınları dikmek için tek bir park, tek bir yeşil alan bırakmayıp "Türk halkının dokunulmazı" olan Anıtkabir'deki yeşil alanları bile kazırsak, dünyanın 3'üncü büyük Flamingo üreme alanı ve 319 bitki türünün yaşam alanı olan Gediz Deltası'ndan "otoban geçirmeye" kalkarsak, kısacası doğayı ellerimizle ve umursamazca yok edersek sonunda kabak bunları yapanların da başına patlayabilir.

(...) Son pişmanlık fayda etmeyecek, gelecek kuşaklar da bizi affetmeyecek unutmayalım!

Güngör Mengi Vatan