Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Tuncay MOLLAVEİSOĞLU

Tuncay MOLLAVEİSOĞLU

Bu kaset kendini imha edecek...

Seksenli yılların en sevilen dizilerinden biriydi; "Mission Impossible" yani "Görevimiz Tehlike".

Ajanlar gizli görevlerini kasetteki sesten dinliyor; ve kaset bitip görevlerini anladıktan sonra, aynı ses uyarıyordu:

"Bu kaset kendini 5 saniye içinde imha edecek..."

Dün Meclis'te Anayasa değişikliği ile ilgili tartışmaları izlerken filmin bu sahnesi gözümün önünde belirdi...

Özellikle Başbakan Yıldırım'ı dinlerken...

Çünkü tıpkı kasetteki ses gibi konuşuyor, görevini yerine getirmenin rahatlığı ile şöyle söylüyordu:

"Sistem başbakanı, bakanları sistemden çıkartıyor, cumhurbaşkanı yardımcılarını getiriyor. Başbakan yok, evet. Ya biz makam mevki delisi değiliz, memleketin geleceği için bir Ali değil bin Ali feda olsun."

Böylece, Başbakanlık makamının pimini çekiyordu...

Yalnızca Başbakan değil, yüce Meclis'in çok sayıda milletvekili de, kendi görev ve yetkilerini yok edecek değişiklik için uğraş veriyorlardı...

Milletin verdiği yetkileri, millî iradeyi tek adama devretmek için verilen bu çabanın sonunda aynı sesi duyar gibi oluyordum:

"Bu kaset kendini 5 saniye içinde imha edecek..."

Filmde talimatları aktaran kaset, içine yerleştirilmiş bir mekanizma ile küle dönüyordu. Zaman ayarlı bir mekanizma...

Benzerini MHP'nin içine kurmuşlar sanki...

Zaman ayarlı...

En kritik anlarda AKP'yi kurtaran ve nihayet Anayasa değişikliği ile rejim değişikliğinin önünü açan bir mekanizma...

Görev tamamlandığında MHP de küle dönecek...

MHP'nin içine "kendini imha eden kaseti" kimler nasıl yerleştirdi?

Önemli bir soru...

Tehlikeyi gören vicdanı ve aklı bağımsız ülkücü vekiller ile partililer direniyor; AKP'nin algı kazanında eriyen MHP'yi Anka Kuşu gibi küllerinden yeniden doğurmak için...

***

"Efendim bu başkanlık sistemi kimin sistemi? Hiç kimsenin sistemi değil. 600 yıllık Türkiye'nin, Türk milletinin yönetim geleneğinin bir sonucudur."

Açıklamaya bakar mısınız? Başbakanın ağzından yapıldı...

Bu sistemin adı Saltanat değil mi?

Padişahlık değil mi?

Yeni anayasa için toplumun önüne attıkları tezi dinleyelim:

"Türkiye bulunduğu bölgede çok önemli sorumluluğu olan bir ülkedir. Bölgede güçlü olması lazım. Bölge etrafında yapılan planlar açıktır. Ülkemize karşı çok boyutlu bir savaş başlatılmıştır. Bu savaşı kazanmanın yolu güçlü, siyasi iktidarın daim olmasıdır. Sürekli olmasıdır..."

Evet, Türkiye büyük bir kuşatma altında ve emperyalizm tüm gücü ile saldırıyor. Peki böyle bir zamanda apar topar Anayasayı değiştirmek neden?

Yangından mal kaçırır gibi?

Zamanı mı? İhtiyaç mı?

Teröre ve arkasındaki güçlere karşı birlik olmak gerekirken, toplumu bölen bir anayasa değişikliği için neden bu kritik zamanda ortaya çıktınız?

Yukardaki sözlere bakın; "Savaşı kazanmanın yolu güçlü iktidardır" diyor...

Bugüne kadar tüm güçler elinizde değil miydi?

Daha ne istiyorsunuz?

Cümleye dikkat; "Siyasi iktidarın daim olması, sürekli olması..." diyor...

Ne demek bu? Terörü diktatörlük ile mi bastıracaksınız?

Yani AKP iktidardan düşerse, diğer partilerin kuracağı hükümetler terörle mücadele etmeyecek mi?

Siz, çok mu başarılı oldunuz?

***

Ben yüce milletimizin bu süreci okuduğunu düşünüyorum. Dilinden "millet" kavramını düşürmeyenlerin, Meclis'te milletin iradesini tek adama devretmek için verdiği uğraşı toplum görüyor...

Türkiye'de rejim değişikliğini getirecek, demokrasi ve hukuk devletinin sonu olacak projeyi, aynı kasetten çıkma sesler/sözler ile dayatanlar yenilecekler.

Çünkü "tek adamlık rejimi" de, emperyalizmin Türkiye'ye bir oyunudur.

Yazarın Diğer Yazıları