Bu terazi bu sıkleti çekmez...

16 Nisan referandumu sonrasında YSK'nın verdiği skandal kararlar dolayısıyla muhalefetin yaptığı haklı itirazlara devlet yetkililerinin: "Atı alan Üsküdar'ı geçti", "... sür eşeğini Niğde'ye.", "Yıkılan pehlivan güreşe doymazmış.""Tencere tava, hep aynı hava" gibi alaycı bir üslûpla karşılık vermeleri bana Ziya Paşa'nın o meşhur beytini hatırlattı:

"İdrâk-i meâlî bu küçük akla gerekmez//Zîrâ bu terâzû bu kadar sıkleti çekmez."

Gerçi Ziya Paşa bu beyti başka bir bağlamda söylemiştir. Ancak, özellikle ikinci mısra bu günlerde yaşananları çok güzel ifade etmektedir. Yani bu terazi artık bu kadar ağırlığı çekemez, kırılır, ezilir, dağılır.

Şeyh Sâdî, meşhur eseri "Gülistan"da padişahlara nasihat ederken, halkı canından bezdirirsen ne yapacağı belli olmaz, der ve şu örneği verir: "İnsanların fazla üzerine gidersen, sıkışan kedinin köpeğe saldırması gibi, dili uzar, başkalarını incitecek sözler söyler." Bu anlamda atalarımız da canı yanan eşek atı geçer, demişlerdir. Halkın fazla üzerine giderseniz istenilmeyen olaylar yaşanabilir.

Öyle ise iktidardakilerin ortalığı çok germemeleri, tahammül sınırlarını zorlamamaları gerekir. Devamlı gerilim stratejisi izlemek, suçlayıcı, ayrıştırıcı ve ötekileştirici bir dil kullanmak taraftarlarınızın safları sıklaştırmasını sağlayabilir, iktidarınızı perçinleyebilir ama asla sizi muktedir kılmaz. Vatandaşların birbirine düşman gözüyle baktığı kutuplaşmış bir ülkeyi yönetmek kolay değildir. Şartlar, yöneticileri sert tedbirler almaya zorlar. Bu da diktatörlüğü getirir. Esasen halkın büyük çoğunluğunun endişesi de bu...

Oysa ecdadımız bu konularda bizleri uyarmış, itidalden ayrılmamamızı, özellikle yöneticilerin halka karşı daha sorumlu, daha müşfik ve daha kucaklayıcı davranmaları gerektiğini söylemişlerdir.

Söz gelimi, Şeyh Edebalî'nin, Osman Bey'e nasihatleri nasıl göz ardı edilebilir?

"Ey oğul! Artık Bey'sin,

bundan sonra bölmek bize,

bütünlemek sana,

öfke bize, uysallık sana.

Suçlamak bize, katlanmak sana."

Şeyh Edebalî'nin de dediği gibi, halkın bazı icraatları beğenmemesi, tepki göstermesi normaldir. Eleştirilere katlanmak, suçlamaları hoşgörü ile karşılamak iktidar sahiplerine düşer. Oysa son zamanlarda iktidar, haklı tepkileri bile dikkate almıyor, farklı düşünenleri çok kolay hainlikle suçlayabiliyor.

Ülkeler kanunlarla yönetilir. Herkesin ve her kurumun kanunlara uyma zorunluluğu vardır. Fiilî durumlar yaratılarak hukuk hiçe sayılmaya yahut işimize geldiği şekilde yorumlanmaya başlanırsa sonumuzun nereye varacağı belli olmaz. Sayın Cumhurbaşkanı, ettiği tarafsızlık yeminine sadık kalmadı. Madem o kanuna uymadı, kanunu ona uyduralım diye anayasa değişikliğine gidildi. Bu defa da YSK kanuna uymadı. Yarın kimin veya kimlerin kanuna uyup uymayacağını bilemiyoruz. Kanuna uymamak yol olursa ülke nasıl yönetilecek?..

Nazm li-müellifihî:

"Kanuna bir kere uyulmazsa, yol olur,//Zamanla hukuksuzluklar taşar, sel olur.//Ben suyun başındayım, bir şey olmaz deme,//Aynı gemideyiz ülke batar, kül olur."

***

Ortalığı tufeylîlere bırakmayalım

Atalarımız "At bulunur meydan bulunmaz, meydan bulunur at bulunmaz" demiş. Milliyetçi câmiada yiğit kalemler elbette çok. Lakin YENİÇAĞ'dan başka sesimizi duyurabileceğimiz meydan da yok. Ortalığı tufeylîlere bırakmamak için her gün iki YENİÇAĞ alarak bu meydana sahip çıkalım.

Yazarın Diğer Yazıları