Bu TFF ile lig bitmez

Öncelikle sahaların takımlara zimmetlendiğini biliyoruz. Ancak bunlar öyle hâle geldiler ki bırakın çim bakım parasını ödemeyi, şişe su alamıyorlar. Araştırınca gerçeği göreceksiniz. Aylardır para alamayan futbolcular...

Bu işler eskiden sporcu döverek halledilirdi. Artık bu yol kapandı,"kendi çeksin gitsin" devri açıldı. Yani psikolojik baskılar yoğunlaştı. Mağdur kalan UEFA ve FİFA'ya başvurmakta. Arada avukatlığın bizdeki yeni branşı "futbol, basketbol vb. alanı" büyüdü. Daha doğrusu vermeyenlerden hukuk yoluyla tahsilat. Baştan söyledim ya sahaların durumu yavaş yavaş patates ekimine müsait hâle geldi. Dedik ya bu durumu engellemek aslında kulüplerin işi. Vergileri ve ücretleri bile ödeyemeyen yönetimler bunu nasıl başaracaklar, biri çıkıp bize anlatsın.

Mecburi yolculuk

Ankara'daki Osmanlıspor sahasına iki haftada en az üç maç verilmekteydi. Ne hâle geldiği meydanda. Bu takvim devam etseydi yakında pirinç bile ekilebilirdi. Federasyon çareyi hemen buldu: Gençlerbirliği'ni Afyon'da, Ankaragücü'nü Kayseri'de oynatmak.

Beceriksizlik esas şimdi başladı. "Sizin rotasyonunuz var" emri başlama düdüğüne 24 saat kala veriliyor. Mağdur olanların başına önce Ankaragücü oturtuldu. Parası yok ki özel uçak kaldırsın. Bulsalar da kadar kısa sürede uçak temini mümkün değil. Bereket başkent belediyeleri servis otobüslerini tahsis edip taraftarlarını taşıdı. Peki tam anlamıyla istenen elde edildi mi?.. Tabii ki hayır. Teker üstündeki yorgunluk ve sinir bozukluğu birleşince "Dört gol yemeleri normal." En kötüsü de büyük olayların çıkmasına ramak kaldı. Daha maç başında sahaya meşhur tabiriyle "yabancı madde" yağmaya başladı. Eğer zorunlu deplasmanlar devam edecekse çok daha kötü olayların yaşanacağından şüpheniz olmasın. Taraftarı tutkulu ve cerbezeli olan ekiplerin "zorunlu sürgün"ü potansiyel tehlikedir.

Sıra Cim-Bom'da

Fatih Terim'in Federasyon'u mahkemeye vermesiyle başlayan sürecin dozu artarak devam ediyor. Fenerbahçe maçında yedi çift hakem gözünün farketmediği "hatalı taç" kararı sizce masum hata mı? Peki peşinden gelen  isyanlara yağdırılan katmerli cezalara ne diyeceksiniz? İş bununla da kalmadı. PDK'nın hemen her uygulamasında indirim yapan Tahkim Kurulu da ilk kez böylesine süratli onay çıkardı. Hem de Schalke 04 maçı öncesi...

Ya Konyaspor maçında Galatasaray aleyhine çalının penaltıya ne diyeceksiniz? Serdar Aziz'in Skubic'e tertemiz müdahalesine nasıl ceza vuruşu denir. Bunda iyi niyet bulabilir misiniz? Bu konudaki görüntülere dikkatinizi çekmek istiyorum. Arkadan hatta yandan dahi girişe penaltı çalamazsınız. Sadece topun yönünü değiştiren vuruşa nasıl ceza vuruşu kararı alınır. Arada morali bozulan Serdar Aziz'e çıkan kırmızı kart kadayıfın kaymağı oldu.

Penaltıyı veren kim?

Ekranlarda günde 100 kere gösterilen "penaltı kararı"nı bir kere daha izleyin. Hakikat olan, bu ilahi düdük Hüseyin Göçek'e ait değil. Tam "devam" derken kulağına fısıldanan "penaltı, penaltı" seslerini duydu. Bir saniyede karar değiştirdi. Oyunun kaderini değiştireni anlayın artık; VAR'ın başında oturan Halis Özkâhya. Eğer protokol dışına çıkıp o konuşmalar yayımlanırsa haklı olduğumu  anlayacaksınız. Dikkat edin hangi hakemin hangi takıma sempatisi olduğunu duymayan kalmadı..

Örneğin Fırat Aydınus'un Beşiktaşlılığı tescillendiğinden siyah-beyazlıların canına okuyor. Sanki Katoliklerdeki "günah çıkarma"yı prensip edindi. Bunca masraf eğitimden sonra uygulamaya konulan VAR'da yeni çizgiye rağmen hiç sapmadı.

Çözüm Erdoğan'da

Toplarsam, mevcut Futbol Federasyonu sporun çanına ot tıkamayı sürdürüyor. Bu defa sadece Mustafa Cengiz değil sade vatandaş söylüyor; "TFF tüm kurullarıyla istifa etmeli". Bunlara daha ne kadar tahammül gösterilecek?

Cumhurbaşkanı başarısız yöneticilerden istediği istifayı futbol yönetimine de işaret etmeli. Yapacağı çok net. Bir ay içinde olağanüstü kongre kararı aldırmalı. Eğer  "normal takvim 2109'u gösteriyor"da diretirse olacaklardan kendisi de sorumlu olacaktır. İş başındakı federasyonla bu lig  asla bitmez. Olası felaket kapıya dayandı. Yıldırım Demirören'e babasından kalma bütün vefa borcunun miadının dolduğu ortada. Tahammülün de bir süresi var. Erdoğan'a Melih Gökçek ve Kadir Topbaş örneklerini hatırlatmak istiyorum. Benden söylemesi; bindik bir alamete gidiyoruz felakete..

GÜNÜN SÖZÜ

Ne dersek diyelim, vicdanımız onun öğrettiğini söylüyor. Ali Suad

Yazarın Diğer Yazıları