"Bu tür işler durduk yerde olmaz!"

"Bu tür işler durduk yerde olmaz!"
T24 yazarı Mehmet Yılmaz bugünkü yazısında, Ziraat Bankası'nın zarar eden Simit Sarayı'nın yüzde 51'ini devralmasını değerlendirerek, "Batık şirketlere bol keseden para dağıtabilen Türkiye Cumhuriyeti’nin, 'Zarar ediyor, 50 milyon dolar da yatırım gerektiriyor', diyerekten Tank Palet Fabrikası’nın işletme hakkını devretmesi size de tuhaf gelmiyor mu?" dedi.

Ziraat Bankası'nın zarar eden Simit Sarayı'nın yüzde 51'ini devralması, tartışılmaya devam ediyor. T24 yazarı Mehmet Yılmaz da, bugünkü yazısında konu ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Yılmaz, "Bu tür işler durduk yerde olmaz!" başlıklı yazısında, "Büyük olasılıkla Ziraat Bankası, bu şirkete sonunu hesaplamadan bol keseden kredi vermiş, alacağını tahsil edemeyince hisselerini devralacak. Bu tür işler durduk yerde olmaz. Yani siz, ben ya da herkesin bildiği bir iş insanı Ziraat Bankası’ndan böyle bir iş için kredi alamayacağı gibi, zarar ettiği şirketini Ziraat Bankası’nın bir yan kuruluşuna da satmayı başaramaz." dedi.

Yılmaz, yazısının son bölümünde ise "Batık şirketlere bol keseden para dağıtabilen Türkiye Cumhuriyeti’nin, 'Zarar ediyor, 50 milyon dolar da yatırım gerektiriyor', diyerekten Tank Palet Fabrikası’nın işletme hakkını devretmesi size de tuhaf gelmiyor mu?" diye sordu.

Yılmaz'ın yazısı şu şekilde;

Tank Palet Fabrikası’nın işletme hakkını, "50 milyon dolar yatırım gerektiriyor" diye devreden Türkiye Cumhuriyeti, bir simit fırınını devletleştirdi!

Fıkra gibi ama aynen vaki!

Ziraat Bankası, zarar eden Simit Sarayı’nın yüzde 51’ini devralmak için Rekabet Kurulu’na başvurdu.

Simit Sarayı’nın hisselerini devralacak olan kuruluş, Ziraat Bankası’nın geçtiğimiz yıl kurduğu Ziraat Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı A.Ş.

Böylece ilginç bir durum da ortaya çıkmış bulunuyor.

Dünyanın her yerindeki girişim sermayesi, ileride büyük kârlar getirebileceğini düşündüğü teknoloji şirketlerine yatırım yaparken, TC’nin mülkü olan Ziraat Bankası GSYO, simit yapıp satmaya talip!

Üstelik, Simit Sarayı’nın yurtdışında en pahalı caddelerde zincir lokantalar açmasını da bizler vergilerimizle finanse etmiştik, belki duymuşsunuzdur.

Sonuç olarak dükkânlarının kiralarını Türk halkına ödettikleri yetmiyormuş gibi şimdi işi yönetemedikleri için yaptıkları zararları da Ziraat Bankası’nın sırtına yıkmış olacaklar.

Büyük olasılıkla Ziraat Bankası, bu şirkete sonunu hesaplamadan bol keseden kredi vermiş, alacağını tahsil edemeyince hisselerini devralacak.

Bu tür işler durduk yerde olmaz.

Yani siz, ben ya da herkesin bildiği bir iş insanı Ziraat Bankası’ndan böyle bir iş için kredi alamayacağı gibi, zarar ettiği şirketini Ziraat Bankası’nın bir yan kuruluşuna da satmayı başaramaz.

Bunlar oluyorsa işin içine "üç harfliler" karışmış demektir.

Bu "üç harfli" kimdir, şu anda bilemiyoruz. Yakında kokusu ortaya çıkar.

Bürokraside bu tür bir yetki kullanımının, çok güçlü bir odaktan alınan izin/verilen emir ile yapılabileceğini artık hepimiz biliyoruz.

Şunu da eklemeliyim ki bu tür işlerin bir karşılığı mutlaka olur, birisi ya da birilerine servet transferi gerçekleşir. 

Tabii şimdi bununla ilgili bütün sorular, "ticari sır, bankacılık sırrı" gibi gerekçelerle geçiştirilecek.

Ne zamana kadar? Tabii iktidar değişene kadar!

O gün geldiğinde bu emri kim verdi, hangi kamu görevlileri bu işte sorumluluk üstlendi hep birlikte öğreneceğiz.

Ama olacak olan Ziraat’te bu işlere imza atanlara olacak. Birileri, birileri için kendisini yakmış olacak.

Hatırlarsınız, Varlık Fonu da geçenlerde 1 milyar 670 milyon lira ödeyerek inşaatı tamamlanamayan batık durumdaki İstanbul Finans Merkezi’nin önemli bir kısmını devralmıştı.

Ağustos ayında Resmi Gazete’de yayımlanan ve Hazine ve Maliye Bakanlığı’na yurt içinde ve yurtdışında şirketlere ortak olabilme olanağı veren Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'ni de hatırlayalım.

Tipik bir Türkiye pratiği!

İşçiye, memura, köylüye gelince para olmaz, yandaş üç beş zengin söz konusu olduğunda milyarlar saçılabilir.

Ve herhâlde şunu da sormalıyız: Batık şirketlere bol keseden para dağıtabilen Türkiye Cumhuriyeti’nin, "Zarar ediyor, 50 milyon dolar da yatırım gerektiriyor", diyerekten Tank Palet Fabrikası’nın işletme hakkını devretmesi size de tuhaf gelmiyor mu?