Bu zulüm, kabahat sayıldığı müddetçe sonu gelmez!

Sapanca'da kuyruğu ve dört patisi kesilen yavru köpeğin ölüm haberi ile Türkiye ortak bir acıyı içinde hissetti. Hele ki son anlarında çekilmiş masum masum bakan fotoğrafı hepimize 'ne zaman' diye sordurdu: "Ne zaman böyle canileştik?"

Yavru köpeğin başına gelenler hakkında yapılan açıklamalar zihinleri berraklaştırmaya yetmedi. 'İş makinası' açıklaması taşları tam olarak yerine oturtmadığından kimse bu açıklamaya inanmadı.

Minik köpeğin başına ne geldi bilmiyoruz, muhtemelen de hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz ama onun fotoğrafı ve bu fotoğrafın toplumda meydana getirdiği acı ile birlikte hayvan hakları konusu bir anda toplum gündeminde yer buldu.

Ancak gerçek şu ki, bu türden acı haberlerle artan duyarlılıklar, ne yazık ki çok kısa sürede unutuluyor ve tekrarlanmaması için hiçbir çalışma yapılmıyor.

5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunumuz 2004 tarihli... Cezalara ilişkin bölümü 2008 ve 2010 tarihlerinde iki defa değişikliğe uğradı... Hayvan hakları savunucuları yıllardır bu yasanın yetersizliğine dem vuruyor... Her konuda devamlı değişen yapboz gibi yasalarımız olmasına rağmen, henüz yarısına geldiğimiz 2018 yılında bile 73 yasa çıkarılmış ve yüzlerce kanunda değişiklik yapılmış olmasına rağmen hayvanlara sıra bir türlü gelemedi...

Kanun, hayvanları koruma konusunda halen oldukça yetersiz. Hayvanlara yönelik kötü fiiller, "suç" olarak değil; "kabahat" olarak niteleniyor. Yani sicile işlenmiyor!

Mesela; ilgili Kanun uyarınca hayvana tecavüzün bedeli, yalnızca 625 Türk Lirası!

Bunun ne kadar tehlikeli bir durum olduğunu şöyle izah edeyim...

Sık sık üçüncü sayfa haberlerinde yer alan 'köpeğe tecavüz eden adamlar', şu an çocuklarınızın bindiği otobüste onların yanında oturuyor olabilir veya onların bindiği taksiyi ya da servisi sürüyor, onlarla birlikte aynı ekmek kuyruğunda bekliyor olabilir... Çünkü yalnızca 625 lira ile yaptıklarının bedelini ödediler! Ve bu, sicillerine dahi işlenmediği için, iş bulmakta zorlanmayacak, belki de çocuklarla ilgili işlerde çalışma imkânı bulacaklar...

Oysa hayvana tecavüz eden birinin, çocuklarınız hatta kendiniz için ne kadar büyük bir tehlike oluşturduğunu düşünebiliyor musunuz?

Araştırmalar, hayvana şiddetin bir adım sonrasının insana şiddet olduğunu haykırırken, hayvana "acımasız ve zalimce işlem yapmanın" cezası yine 625 TL!

Hayvan öldürmenin cezası, 1255 TL...

Yani, o masum bakışlı minik hayvana yaşatılan zulüm, yalnızca 1255 lira ile ödeniyor...

İstanbul Adalar'daki faytonlarda çalıştırılan atların her yıl yüzlercesi yorgunluktan ölüyor veya kaslarının yırtılması sonucu iş göremez hale gelmesi nedeniyle ölüme terk ediliyor. Daha geçtiğimiz hafta sosyal medya, zayıflıktan kaburgaları sayılan atların adaya gelişlerine "dur" diyen hayvanseverlerin postları ile dolup taşıyordu. Oysa Hayvanları Koruma Kanununun "Yasaklar" başlıklı 14. maddesinde "Hayvanları, gücünü aştığı açıkça görülen fiillere zorlamak" hayvanlarla ilgili yasaklardan biri olarak sayılıyor. Karşı gelmenin bedeli, yine 625 lira olan bu fiil, kanunda yasak olarak yer alsa da, Adalarda bu yasak gözler önünde deliniyor ve yetkililer hiçbir şey yapmıyor...

Türkiye'de hayvan hakları ile ilgili diğer bir sorun, barınaklar... Hayvanlar, sokaklardan toplanarak 'hayvan hapishanesi' diyebileceğimiz gözlerden uzak büyük tesislere kapatılıyor.

Bugüne kadar konuyla ilgili pek çok yasa tasarısı Meclis'e sunuldu, ancak hiçbiri yasalaşamadı.

İktidar, 16 yıldır yapmadığını seçimlerden sonra yapıp, hayvanları koruma kanunu çıkaracağını söylüyor. Ancak bunların seçim öncesi söylenen, arkası gelmeyen boş vaatlerden olduğunu hepimiz artık biliyoruz. Ve bıktık... Kadınlar, çocuklar ve hayvanların yalnızca bir olay meydana geldiğinde akla gelmesinden, sular durgunken ülkeyi yönetenlerin hiçbir şey yapmamasından bıktık... Artık bir şeyler yapma vakti geldi... Ne dersiniz, 24 Haziran'dan sonra bu düzen değişir mi?

***

Günün Sözü:

"Bir milletin büyüklüğü ve ahlaki gelişimi, hayvanlara olan davranış biçimi ile değerlendirilir."

Mahatma Gandhi

Yazarın Diğer Yazıları