Yeni çözüm sürecine yönelik dikkat çeken çıkışlar yapan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dünkü grup toplantısında "Demirtaş hukuki yollardan sonuca ulaşmıştır. Tahliyesi Türkiye için hayırlara vesile olacaktır" ifadelerini kullandı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye tarafından "ihlal ve tahliye kararı"na yönelik itirazını reddetti. Bu gelişmeler ile Demirtaş ve tutuklu birçok isme yönelik tahliye tartışmaları yeniden alevlendi.
"O GÜN BANA TERÖRİST DİYENLER OLDU"
Tartışmalara AKP'nin kurucularından olan ve TBMM eski Başkanı Bülent Arınç da dahil oldu.
Arınç, Demirtaş ve Osman Kavala'nın tahliyesine yönelik 2020'deki sözlerini hatırlatarak "Yargı süreçlerine ilişkin düşüncelerimi açık yüreklilikle ifade etmiştim. Ancak o açıklamanın ardından, başta Sayın Devlet Bahçeli olmak üzere pek çok kesimden hak etmediğim ağır ifadeler, yakıştırmalar, hatta iftiralar geldi. O gün bana "terörist" diyenler, "hain" diyenler oldu" ifadelerini kullandı.
"GELDİĞİ NOKTA BEŞ YIL ÖNCE DURDUĞUM NOKTA"
Arınç "Sayın Bahçeli'nin "yargı kararlarına uyulmalıdır" şeklindeki bugünkü beyanı elbette kıymetlidir. Geldiği nokta, beş yıl önce benim durduğum noktadır. Sayın Bahçeli'nin bugün bu noktaya gelmiş olmasını da önemli bir gelişme olarak görüyorum. Ancak bu değişim, o günlerde bana yöneltilen ağır sözlerin üzerini örtemez" dedi.
ARINÇ'TAN DEMİRTAŞ VE KAVALA'YA ZİYARET
Öte yandan Arınç, "11 Kasım Salı günü, daha önce Adalet Bakanlığımızdan izin alarak planladığım bir ziyaret kapsamında Selahattin Demirtaş'ı ve Osman Kavala'yı cezaevinde ziyaret edeceğim" dedi.
Arınç'ın ifadelerinin tamamı şöyle:
"... O günlerde yapılan haksızlıkların, organize bir şekilde söylenen ağır kırıcı sözlerin bir kul hakkı oluşturduğuna inanıyorum. Bu hak, ancak samimi bir özürle temizlenir. Eğer bir özür dilenirse, hakkımı helal ederim. Aksi halde bu hakkı öbür dünyaya da götürürüm. ..."
Kasım 2020'de Habertürk ekranlarında yaptığım bir konuşmada, Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala'nın yargı süreçlerine ilişkin düşüncelerimi açık yüreklilikle ifade etmiştim. "Tutukluluk cezaya dönüşmemelidir. Her iki isim de tahliye edilmelidir." dedim.
Bu sözleri, o dönemde hukukun üstünlüğüne ve adaletin evrensel ilkelerine inanan bir siyasetçinin sorumluluğu içinde söyledim.
Ancak o açıklamanın ardından, başta Sayın Devlet Bahçeli olmak üzere pek çok kesimden hak etmediğim ağır ifadeler, yakıştırmalar, hatta iftiralar geldi. O gün bana "terörist" diyenler, "hain" diyenler oldu.
Bu saldırılar sadece şahsıma değil, vicdanına ve adalet duygusuna sahip herkese yönelmişti.
O günlerde yaşananlardan dolayı Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyeliğinden istifa ettim. Çünkü ben, inandığım doğruları savunmakla görevliydim. Bugün, aradan beş yıl geçtikten sonra aynı sözleri, aynı çağrıyı, bizzat o dönemde en sert eleştirileri yönelten Sayın Bahçeli'nin ağzından duymak, beni şaşırtmadı ama düşündürdü.
Sayın Bahçeli'nin "yargı kararlarına uyulmalıdır" şeklindeki bugünkü beyanı elbette kıymetlidir. Geldiği nokta, beş yıl önce benim durduğum noktadır.
Ben yıllardır Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının mutlaka uygulanması gerektiğini söylüyorum. Bu bizim anayasal mükellefiyetimizdir.
Sayın Bahçeli'nin bugün bu noktaya gelmiş olmasını da önemli bir gelişme olarak görüyorum.
Ancak bu değişim, o günlerde bana yöneltilen ağır sözlerin üzerini örtemez.
O günlerde bizzat en tepeden başlayıp en aşağıya kadar organize bir şekilde hakaret dolu cümlelerle beni hedefe koyarak itibarsızlaştırdılar, kişilik haklarımı zedelediler ve bazı kesimlerde nefret objesi haline getirdiler.
Ben, kul hakkına büyük önem veren bir insanım. O günlerde yapılan haksızlıkların, organize bir şekilde söylenen ağır ve kırıcı sözlerin bir kul hakkı oluşturduğuna inanıyorum. Bu hak, ancak samimi bir özürle temizlenir. Eğer bir özür dilenirse, hakkımı helal ederim. Aksi halde bu hakkı öbür dünyaya da götürürüm.
11 Kasım Salı günü, daha önce Adalet Bakanlığımızdan izin alarak planladığım bir ziyaret kapsamında Selahattin Demirtaş'ı ve Osman Kavala'yı cezaevinde ziyaret edeceğim.
Bu ziyaret, bir siyasi gösteri değil; insani ve vicdani bir duruşun ifadesidir. Dilerim ki o güne kadar adalet tecelli eder ve her iki ismi de cezaevinde değil, evlerinde, aileleriyle birlikte "geçmiş olsun" diyerek ziyaret ederim.
Bu süreçte bana yöneltilen ağır sözlerin, sadece bir kişiye değil, bir vicdana bedel ödettiğini hatırlatmak isterim.
O gün bana karşı yürütülen kampanya, sadece bir siyasi hesaplaşma değil; bir insanı, düşüncelerinden dolayı itibarsızlaştırma çabasıydı.
Bugün yaşanan gelişmeler, hakikatin er geç ortaya çıkacağını bir kez daha göstermiştir. Sözlerimi şu inançla bitiriyorum:
Adaletin terazisi şaşmaz, yeter ki elimizle eğip bükmeyelim.
Ve hiçbir siyasi hesap, bir kul hakkının üzerini örtemez."

Devlet Bahçeli'den Selahattin Demirtaş açıklaması: Tahliyesi hayırlı olacakGündem