Bülent Arınç vicdan mı?

Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim;

- Türkiye'de bazı operasyonlar için Bülent Arınç'tan başka düğmeye basacak kimse yoksa, "insan kaynağımızda"(!) sorun var demektir..

**

Kanun Hükmünde Kararname'nin mağduriyetlere yol açtığı genel kabul gören bir gerçek..

Ancak, fetö borsası kurulmuş bir memlekette, bu mağduriyeti gidermek için atılabilecek adımlarda, çok ama çok dikkatli olmak gerektiği de bir başka gerçek..

Mağduriyet gideriliyor ayağına, kurulmuş borsada paketi indirenlerin üçer beşer paçayı kurtardığı bilinmiyor mu?

Mağduriyet gideriyorum ayağına, deve dişi gibi abilerin hısım akrabaları inceden sıyırmıyor mu?

Diyor ki içimdeki ses;

- Şimdi yeni bir aşamadayız.. Bugüne kadar muhalefetin dillendirdiği KHK mağduriyetini, şimdi bizzat hemide, Cumhurbaşkanı'nın "Yüksek İstişare Kurulu" üyesi Bülent Arınç, yani bir nevi iktidarın kendisi dillendirdi..

**

Ak Partililer dışındaki cenahtan ara ara şunu duyarım;

- Bülent Arınç o camianın vicdanıdır..

Sessizce gülerim bu söze.. Neden mi gülerim?

Bugün, "Kozmik Oda'ya ben mi girdim?" diye sorarak, o büyük vebalden sıyrıldığını zanneden Bülent Arınç'ın vicdanı, benim vicdanımda hala tartışma konusu da ondan gülerim..

Kendisi bir hukukçudur.. Suikast iddialarıyla başlayan süreci bir hukuk adamı olarak takip edecek vicdanı gösterdi mi?

Hayır..

Hadi kendi takip etmedi.. Binlerce insan avaz avaz bağırdı.. Onları duyarak bir muhasebe yapıp, vicdanının sesine kulak vermeyi düşündü mü?

Hayır..

"Ak Parti'nin vicdanıdır" diye mırıldananlara hatırlatmak isterim ki;

Bülent Arınç, Türk Ordusu'nun subayları gırtlaklanırken "Bu orduyla savaşa girilmez" diyen sestir..

Bu sözü, orduya sızmış hainler için değil, o hainlerin demir parmaklıklar ardına gönderdiği "Türk"subayları için söylemiştir..

Vicdan bunun neresinde?

**

Haaaaa.. Şimdi olan ne?

Bakın, Bülent Arınç eski danışmanı, ki kendisi sonradan Başbakanlık'ta Tayyip Erdoğan'ın da danışmanlığını yapan meslektaşım Kemal Öztürk'ün Youtube'daki yayınında konuştu ve "KHK işi tam bir faciadır" dedi..

Mehmet Metiner konuştu.. Şamil Tayyar konuştu.. O konuştu,  bu konuştu..

Kaç gün boyunca Tayyip Erdoğan hiç konuştu mu?

Konuşmadı..

Konuşamaz mıydı? Hatta konuşmaz mıydı?

Elbette konuşurdu..

Fetö mevzuunda marka olmuş isimler, Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak gibi isimlerin tahliyesinden sonra konuştu..

Bakın, bu nokta çok önemli..

Artık hepimiz Tayyip Erdoğan'ı da, sistemini de iyi tanıyoruz..

Tayyip Erdoğan, tahliye kararı çıkmadan önce konuşup, "Esefle karşıladım" deseydi ne olurdu biliyor musunuz?

O mahkeme bu kararı vermeye cesaret edemezdi..

Hukuk ve adalet mekanizmasının geldiği nokta itibarıyla üzgünüm ama bu bir gerçek..

Tahliyeden sonra konuştu..

Böylece, hem tahliyelerin önü kesilmemiş oldu, hem de "Ben hala aynı yerdeyim" mesajı verdi..

**

Değilse, Tayyip Erdoğan'ın bu kadar hassas olduğu bir konuda, değil Bülent Arınç, vazgeçemediği damat bey konuşsa, kelle alır vallahi..

Tahliyeden sonra konuşuyorsa ve Bülent Arınç hala o makamdaysa, bu süreçte onayı var demektir..

Dolayısıyla, ben "Aslında ne oluyor?" sorusunun peşindeyim..

Ve bu hamle, Allah korusun ama Trump'ın azil sürecini başlatan "Amerikan müesses nizamı"na bir mesaj mı diye endişeliyim..

Bu hamle, Amerika'da yerleşik nizamına, hem Trump hem de Tayyip Erdoğan için olumsuz adımlar attığı bir dönemde, o yerleşik nizamın kefaletiyle Amerika'da oturma izin alan fetö lideri üzerinden bir barış çubuğumu diye endişeliyim..

**

Çok ileri bulabilirsiniz..

Rica ediyorum bulmayın..

Çünkü bu işin şakaya gelmeyeceğini, o Amerikan müesses nizamının Türkiye'de bir operasyonla iktidar değiştirebilecek güçte olduğunu en iyi bilenlerden biridir Recep Tayyip Erdoğan..

Nereden mi biliyor?

Onu da benden beklemeyin.. Google amca üzerinde çalışın biraz..

Pınarhisar Cezaevi'ne giden süreçle başlayın.. "Sıfatsız" ABD ziyaretiyle devam edin.. Türkiye'nin neden ve nasıl krize sokulduğunu hatırlayın.. Aynı günlerde "Anadolu isyanı" diye pazarlanan yeni partiyi düşünün..

Bu beyin jimnastiği sizi mutlaka aynı sokağa çıkaracaktır..

Getirenlerin götürmek istediği bir dönemden bahsediyoruz..

İşin özeti bu..

Ve bu finale engel olmak için, bilin ki, kimsenin yapamayacağı hiçbir şey yok..

Türkiye'nin "Milli güvenlik riski" de işte tam burada devreye giriyor..

**

Yani mesele "Vicdan" meselesi değil, mesele gücü elinde tutma meselesi..

 

Yazarın Diğer Yazıları