Bunlar da benim nefret suçlarım!

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu'nun bazı medya patronlarına karşı haklı serzenişi, tuhaftır, kimi iktidar sözcüleri tarafından 'nefret söylemi' kapsamına sokuldu…

Çok haklı ve basit bir eleştirinin bile bu kadar ağır bir ithamla karşılık bulması, bize de kendimizle ilgili bir 'tarama' ihtiyacı hissettirdi… "Kimler, hangi sözlerimizi 'nefret söylemi' olarak nitelemiş?" diye…

Hrant Dink Vakfı'nın 'nefretsoylemi.org' adlı sitesi peşimizi bırakmamış meselâ!..

Sitenin geçen Kasım ayı taramasında 'teşhir' edilmişim ve nefret suçum şu şekilde aktarılmış:

Servet Avcı'nın "Yarın çok geç olmadan!" başlıklı köşe yazısında "Ya erkekler? Eli silah tutacak yaştaki milyonlarca erkeğin, bir başka ülkede nargile tüttürüyor, toprakları işgal altındayken, bir başka ülkenin sahillerini sere serpe işgal ediyorsa, bunun da o 'ensar ülkesi'nde rahatsızlığa yol açması son derece normal!" ifadeleriyle, tekil olaylardan yola çıkarak Suriyeli mültecilere yönelik olumsuz algıyı güçlendiriyor. Yazar ayrıca, "Yani 'ötekileyici' bir sicilimiz yok fakat kabul edelim ki Suriyeliler konusu çok ciddi bir krize doğru İlerliyor... Suriye'de İç savaş bitse bile hepsinin geri dönme ihtimali olmayan milyonlarla yeni sosyal ve adlî problemlere kapı aralıyoruz…" sözleriyle, Suriyelileri topluma yönelik bir tehlike olarak kodluyor ve onlara yönelik mevcut ayrımcılığı güçlendiriyor.

İllerin, ilçelerin demografik yapısı değişiyor, Suriyeli mazlumların çocukları suça zorlanıyor, ülkedeki sığınmacı sayısın tam olarak devlet bile bilmiyor ama ben tekil olaylardan yola çıkarak 'nefret suçu' işlemiş, ayrımcılık yapmış oluyorum!.. Üstelik aynı yazıda "Baştan sona yanlış bir siyasetin bedelini, hem Suriye'de mağdur ve mazlum olan halk ödüyor hem de ulus-devleti günden güne kemirilen, topraklarındaki nüfus yapısı değiştirilen Türk milleti ödüyor..." derken… 

***

Suçüstü yakalandığım bir başka nefret suçum da boynuma yafta olarak şöyle asılmış:

Servet Avcı, "Yavuz ırkçı' ev sahibini bastırıyor!" başlıklı köşe yazısında, "Önceki yüzyılın başında coğrafyasının her tarafında yangınlar çıkarılırken, o yangınları bir mezalime çeviren etnik unsurların İstanbul'daki soydaşlarından intikam almayı aklımızdan bile geçirmedik, ne Ermeni'den, ne Bulgar'dan, ne Rum'dan..." sözleriyle, Ermeni, Bulgar ve Rum kimliklerini şiddetle ilişkilendirerek düşmanlaştırıyor.

Buna göre 'Aklımızdan bile geçirmedik' derken itiraf etmiş oluyorum; ırkçılığımızı, nefreti ve düşmanlaştırmayı!..

***

Oysa daha önce de yakalanmışım meğer… 'Nefret suçu'nu seri halde işlediğim için elin oğlu affetmemiş… Şöyle gösterilmiş suçum:

Servet Avcı, Afganistan'da NATO saldırısı sonucu ölen çocukları ele aldığı yazısında, Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın "Banyas'taki görüntüler en az Kerbelâ kadar kötüdür, yapan da en az Yezid kadar alçaktır". . . sözlerine yer veriyor ve ardından "Bu söz doğrudur ama eksiktir. . . Çünkü dünyanın bütün Yezid'leri alçaktır. . ." diyerek Yezidileri düşman ilan ediyor…

Yezid'e lâf söyledim ya, ben daha iflah olmam!.. Zaten o günden beri de olmuyorum!.. Bundan daha ağır bir 'nefret suçu' olabilir mi?

***

Bu da bir başka suçum ve yüzüme okunan hükmüm:

Servet Avcı, Meclis'te fırsat buldukça Türk düşmanlığı yapan, Türk devleti yerine siyonizme hizmet eden, Batı'nın desteğini alarak Doğu Anadolu'da özerk bir yapı kurmak için çalışan milletvekilleri olduğunu; bu milletvekillerinin milliyetlerinin ve inançlarının yüzlerce yıllık intikamını almaya çalıştıklarını söylüyor. Bahsettiği vekillere örnek olarak, Türkiye vatandaşı Rumların vatanının Yunanistan olduğunu iddia eden Rum vekili ve Ermeni terör örgütlerine üye olan ve hatta banka basmaktan sabıkalı, Ermeni kökenli kişileri veriyor.

İronik bir üslupla, bahsettiği meclisin tabii ki TBMM olmadığını, kastettiğinin Osmanlı Devleti parlamentosu olduğunu söyleyen Avcı, Meclis-i Mebusan'ın kötü hatıraları üzerinden geleceğimizle ilgili endişeye kapılmanın gereği olmadığını belirterek yazısını sonlandırıyor. Avcı, bu ifadeleriyle, Ermenileri ve Rumları Türkiye'nin üniter yapısı için tehdit unsuru oluşturan Türk düşmanları olarak konumlandırıyor. Bu kimliklere yönelik düşmanlığı körüklüyor.

***

İşlediğim nefret suçlarını travestilerle bitirelim de tam olsun!.. Kaosgl.org adlı sitede vicdanımı 'transfobi'ye teslim edişim yüzüme şöyle çarpılıyor:

Türkiye'de Yeniçağ gazetesindeki köşesinde Servet Avcı iktidar yanlısı medyayı eleştiriyor ancak eleştirisi bir anda seks işçisi translara yönelik ayrımcı söyleme varıyor. "Tek yükümüz vicdan " başlıklı yazısında Avcı, "Saray şairliğiyle, yollara kart savuran travestilik arasında gidip geleceksiniz!.." diyor ve vicdanını transfobiye teslim ediyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları