Bunun adı planlı yıkım politikası!

Bunun adı planlı yıkım politikası!

Yıllar önce bir Pazar yazısında ve sonra "Bizim Köyün Eşekleri"nde, ekonomideki gidişatı ifade edebilmek için bir Nasreddin Hoca fıkrasını hatırlatmıştım.

Nasreddin Hoca bir gün dik başlı bir katıra binmiş; hayvan alabildiğine koşturuyormuş. Hoca, katırı zapt etmeye çok çalışmış, fakat becerememiş. Katır dörtnala giderken, durumu gören arkadaşlarından biri Hoca ya seslenmiş:

- Hocam nereye böyle?

Hoca, katırın üzerinde durmaya çalışırken cevap yetiştirmiş:

- Katırın istediği yere!

O zaman yaptığım yorumda, "Ekonomik gücü ellerinde tutmaları, küresel işgalcilerle işbirliğine bağlı olanlar ile siyasi gücü kontrol etmeleri, kendilerine o yetkiyi verenlerin bütün taleplerini yerine getirmelerine bağlı bulunanlar, dörtnala giden, dizginlerinden boşanmış bir katıra binmiş gibidir! Katır bir tökezlese, yardan aşağı yuvarlanacaklar! Katırın istediği yöne gitmek mecburiyetindeler. Katırı bir zapt edebilseler, belki yeniden normal bir insan olacaklar; İslamcı iseler yine İslamcı, milliyetçi iseler yine milliyetçi, sosyalist iseler yine sosyalist olacaklar ama artık katırın inisiyatifine bağlıdırlar. Katır kim? Küresel politikalar!" demiş idim.

***

O günden bugüne değişen nedir? Katırın hızı artmıştır. Merkez Bankası''nın içi boşaltıldıktan sonra, dolar katırı, önce bir şaha kalkmıştır, dışarıdan dizginlerini yakalamaya çalışanları da altına alarak koşmaktadır...

Peki bir ülke iktidarın tasarrufuyla bile bile uçuruma sürükleniyorsa, bunu "faiz sebep, enflasyon sonuçtur" anlayışına veya "nas bunu emrediyor" kabulüne bağlamak mümkün müdür? Yahut da, "Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız" ayetiyle işin içinden sıyrılabilir misiniz?

***

Türkiye ekonomisinin çökerilmesi, halkın sefalete sürüklenmesi küresel projenin içinde önemli bir uygulamadır. Böyle deyince bazı sabırsızlar, "dış güçler edebiyatı" yapmaya çalıştığımı zannedebiliyor. Hayır, proje küresel olsa da uygulayan doğrudan iktidardır. Zira 128 milyar dolarlık bir varlık, kişileri zengin etmek için çalınmaz, olsa olsa ülke ekonomisini bozmak için çarçur edilebilir!

Çünkü katırın sırtında durmaları, buna bağlıdır.

Türkiye ekonomisini siyasi iktidar eliyle yok ederek Türklerin direncini kırma politikası, Dünya Ekonomik Forumu''nun bir kitap yazarak ve Time dergisinden da kapak konusu yaptırarak açıkladığı "Büyük Sıfırlama" projesinin laboratuvar deneyidir.

***

Yok, bu politika "faiz sebep, enflasyon sonuçtur" bakışının ürünüdür diyen varsa, "Öyleyse faizler, 20 yıldır neden sıfırlanmadı?" sorusunu cevaplamalıdır.

Bir taraftan paranın değerini düşürecek adımlar atıyorlar, diğer taraftan da Merkez Bankası''na kendisinin olmayan parayı piyasaya sürdürüyorlar. Yani Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu''nun söylediği gibi ateşi yakan da iktidar, suyu sıkan da iktidar!

Hiç su sıkmasalar, proje tamamen deşifre olacak diye korkuyorlar herhalde...

***

Konuyla ilgili üçüncü çıkarım da şudur ki Türkiye ekonomisinin kasten bozulmasıyla, küresel pandemi politikaları aynı hedefe hizmet etmektedir.

20 yıl boyunca tarım ve hayvancılığı yok etmek için elinizden ne geliyorsa yapacaksınız, stratejik kuruluşlarınızı Telekom örneğinde olduğu gibi kasasındaki parayla birlikte yok pahasına yabancılara satacaksınız sonra da Robert Malone''a göre "insan sağlığını hatta üreme yeteneğini kalıcı olarak bozacak" sıvıları halkınıza dayatacak ve zararlı ilaçları iki yıl boyunca kullandıracaksınız, ardından "Ekonomide Türk modeli" diye diye ülkenizin parasını sıfırlayacaksınız!

Bütün bunları yapabilmek için de halkı Allah ile veya Allah''ın ayetleriyle de oyalayacaksınız...

En ince ayrıntısına varıncaya kadar planlanmış bu yıkım politikasını, plansız programsız hayata geçirmek mümkün müdür ey akıl sahipleri?

Yazarın Diğer Yazıları