Bütçe açığı alarm veriyor

Şubat ayında merkezi yönetim bütçesi 310 milyar TL açık verdi. Bu, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 101’lik bir artış anlamına geliyor. Bütçedeki en büyük yük ise faiz giderlerinden kaynaklanıyor. Geçen yıla göre yüzde 155 artan faiz ödemeleri, kamu harcamalarının en büyük kalemlerinden biri haline geldi. Ancak faiz harici harcamalar da yüzde 40 oranında artarken, bütçe gelirlerindeki artış yalnızca yüzde 35’te kaldı. Bu da bütçe açığının kontrol altına alınamamasının temel sebeplerinden biri olarak öne çıkıyor.

Bütçedeki en büyük paylardan biri ise cari transferlere ayrılmış durumda. Şubat ayında cari transferlerin toplam bütçe içindeki payı tekrar yüzde 38’e yükseldi. Cari transferlerin içinde en büyük kalem, görev giderleri ve Hazine yardımları. Bu kapsamda Şubat ayında toplam 231 milyar TL harcandı ve bunun 72 milyar TL’si emekli maaşları, maluliyet ödemeleri, ikramiye ve sağlık giderlerine ayrıldı.

Ancak burada dikkat çeken başka bir nokta daha var: Kamu kaynaklarının şeffaflığı ve verimli kullanımı. Örneğin, Yunus Emre Vakfı gibi kuruluşlara aktarılan fonlar bu çerçevede tartışma yaratıyor. Şubat ayında vakfa 114 milyon TL cari transfer ve 52 milyon TL sermaye transferi olmak üzere toplamda 166 milyon TL aktarıldı. Son bir yıl içinde vakfa aktarılan toplam miktar ise 2 milyar TL’yi buldu.

Bütçe Açığı Neden Büyüyor?

Bütçe açığının artmasının en önemli nedenlerinden biri, faiz harcamalarındaki büyük artış. Geçen yıla göre yüzde 155 artan faiz giderleri, bütçedeki en büyük yüklerden biri haline geldi. Bu, yüksek enflasyon ve artan faiz oranları nedeniyle devletin borçlanma maliyetinin yükseldiğini gösteriyor.

Bununla birlikte, faiz dışı harcamalardaki artış da bütçeye ek yük getiriyor. Her ne kadar faiz dışı harcamalar yüzde 40 oranında artsa da, gelirlerin yalnızca yüzde 35 artması, bütçe dengesinin bozulmasına yol açıyor. Enflasyon muhasebesi devreye girerken, yavaşlayan ekonomi nedeniyle vergi gelirlerindeki artış sınırlı kaldı.

Kaynaklar Verimli Kullanılıyor mu?

Bütçe açığının bu denli artmasının bir diğer sebebi de kamu kaynaklarının nasıl kullanıldığı sorusu etrafında şekilleniyor. Cari transferlere ayrılan bütçenin büyüklüğü ve bu kaynakların ne ölçüde kamu yararına kullanıldığı ciddi bir tartışma konusu.

Örneğin, Yunus Emre Vakfı gibi kuruluşlara aktarılan milyarlarca lira, kamuoyunda haklı olarak tepki çekiyor. Kültürel faaliyetler ve yurtdışındaki tanıtım çalışmaları gibi gerekçelerle bu tür vakıflara yapılan aktarımlar, ekonomik daralma dönemlerinde sorgulanmalı. Çünkü şu an için devletin önceliği bütçe açığını kontrol altına almak ve ekonomik dengeleri korumak olmalı.

Özellikle emekliler, düşük gelirli vatandaşlar ve ekonomik sıkıntılarla boğuşan kesimler için sosyal yardımların artırılması gerekirken, belirli vakıflara yapılan milyarlarca liralık harcamalar halkın tepkisini çekiyor. Bunun yerine doğrudan vatandaşa yönelik destek programlarının artırılması, bütçe kaynaklarının daha adil bir şekilde dağıtılmasını sağlayabilir.

Acil Önlem Alınmalı

Bütçe açığının hızla büyümesi ve kamu kaynaklarının şeffaf olmayan bir şekilde kullanılması, Türkiye’nin ekonomik geleceği açısından ciddi bir risk oluşturuyor. Vergi gelirlerinin yeterince artmaması, faiz giderlerinin katlanarak büyümesi ve cari transferlerin büyük pay alması, bütçe dengesinin bozulmasına yol açıyor.

Bu noktada hükümetin acil olarak harcama disiplinini sağlaması ve kaynakları daha verimli kullanacak reformları hayata geçirmesi gerekiyor. Şeffaflık ilkesine uygun olarak, vakıflar ve diğer kurumlara yapılan aktarımlar gözden geçirilmeli ve öncelik doğrudan vatandaşa dokunan harcamalara verilmelidir. Aksi takdirde, bütçe açığı büyümeye devam edecek ve ekonomik dengeleri korumak daha da zorlaşacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları