Büyük gazete patronlarının hepsi koca göbekli idiler...

Başta Cumhuriyet olmak üzere gazete sahip ve başyazarının hepsi de koca göbekli kişilerdi. Bunların göbekli karikatürleri Rum karikatürist Toma Togo, Ramiz Gökçe, Orhan Ural, Ratip Tahir ve Cemal Nadir’in usta çizgileriyle gazeteleri süslerdi. Çok kez de rakip gazeteler bunları baş sayfalarında basarak bir bakıma dalgalarını geçip kendilerini tatmin ederler ve mecazi anlamda birbirlerinden intikam almış olurlardı.
Ancak Cumhuriyet Gazetesinin sahip ve Başyazarı Muğla Milletvekili Yunus Nadi başta olmak üzere diğerleri de kızmazlardı. Ama, Yunus Nadi’nin abartılmış göbeği TBMM’de bile günün konusu olurdu. Hasım veya sevmeyenleri, gazete de aleyhinde yazı çıkmış, haber yayımlanmış olanlar, Yunus Nadi’nin koca göbekli karikatürlerinin yer aldığı gazeteyi Cumhurbaşkanı Atatürk ve İsmet İnönü’nün masasına bırakmaktan ayrı bir haz duyarlardı.
Atatürk gayet ciddi olduğundan bunu kendisi görür, çevresinde olan başta Dahiliye Vekili Şükrü Kaya ile, Kalemi Mahsus Müdürü Emekli Kurmay Albay Tevfik Bıyıklıoğlu ve Kılıç Ali ile sohbet ederlerdi. Ama İsmet İnönü çok kez Yunus Nadi Bey’i davet eder ve genellikle de o karikatürün çıktığı gazeteyi ortalıktaki masanın üzerine koyar veya kendi masasının kenarına dizilmiş olan Gazetelerin en üstünde bırakır, sonra da sohbet ettiği Yunus Nadi Beye takılmaktan kendini alamazdı:
“-Bu Gazeteciler seni ne kadar çok seviyorlar, senin karikatürün hep koca göbekli çiziyorlar. Aslında sen böyle değilsin ama, dediğim gibi sevilmenin de bu tarafı oluyor. Sen yazılarınla iğnelersen, seni de böyle gösterirler!...”
Yunus Nadi Bey de makamdan çıkınca, salonda bekleşen gruplar etrafını sarar, içeride neler konuşulduğunun merakı içindeymiş gibi ardından da, İsmet İnönü’nün karikatür hakkında ne gibi espriler yaptığı konusuna gelince de, Yunus Nadi Abalıoğlu, göbeğini bilerek hoplatıp, bire bin katarak İsmet Paşa’nın kendisine yaptığı övgüleri naklederdi.


 

Milleti radyoları başında
esir eden efsane spiker

Bu  günkü gençlik ve daha doğrusu 60 yaşına gelmiş olanlar bile ne Taksim Stadyumunu, ne Beşiktaş’ın Şeref Stadını ve ne de Aziz Yıldırım’ın yeniden yapılandırdığı Fenerbahçe Stadyumunun yerinde olan Papazın Bahçesinde yapılan futbol maçlarını, boks müsabakalarını, güreşleri ve hatta at yarışlarını bilirler.


Nasıl bilsinler ki, 1940 yıllarında Taksim Stadyumunda sabah saat 6’da başlayıp 12’de biten Gayri Federe Rumların Pera, Arnavutköy, Tatavla (Kurtuluş), Ermenilerin Şişli, Eseyan ve Taksim, Yahudilerin Barkhoba takımları arasında kıyasıya maçlar yapıldığını... Hepsi de şık Parisien şapkalı madam ve matmazeller, smokinli veya şık lâcivert takım elbiseli beylerin izledikleri bu müsabakaları radyodan hep Sait Çelebi adlı spiker anlatırdı. Sait Çelebi başında fötr şapkasıyla mikrofona geçip müsabakaları anlatırken, radyosu olan müstesna kişiler dışında kalanlar da çay içme karşılığında büyük kahvehanelerde, kıraathanelerde, masaların üzerine kadar çıkarak ve dışarıda da kapı önlerinde duvar gibi sıralanıp heyecanla kendilerinden geçmiş olarak maçları dinlerlerdi.
Yalnız bu mu?
Saat 13’de başlayan Federe Takımlar Galatasaray, Güneş, Fenerbahçe, Beşiktaş, İstanbulspor, Vefa, Süleymaniye, Beykoz, Anadolu, Karagümrük, Kasımpaşa, Beylerbeyi ve Sarıyer’in Lig ve Şampiyonluk maçları, şimdiki Digiturk aboneleri gibi radyosu olan sporseverlerin en büyük heyecan fırtınasıydı. Maçlar Sait Çelebi’nin anlatımıyla daha da bir güzellik kazanmaktaydı.
ABD’de öğrenimini yaparken, yetiştiği Galatasaray’da başladığı boksu orada devam ettiren ve ilk “Altın Eldiven” kazanan Melih Açba’nın, yurda dönüşünde yaptığı müsabakada Romanya Şampiyonu Todorescu’yu nakavavtla ringe serişini de gene Sait Çelebi radyodan o kendine has anlatışıyla Türkiye’ye duyurmuştu.
Sait Çelebi, Beşiktaş’ın bugün Çırağan Oteli olan haşmetli kapısının içindeki bina ve bahçesiyle havuzun bulunduğu yer Şeref Stadıydı. Taksim Stadyumu gibi burada da Lig maçları yapılırdı. Nice değerli futbolcular hep burada yetişmişti. Şeref, Hüsnü, Avukat Hakkı Yeten, bek olarak oynarken rakibinden topu kolaylıkla aldığı için lakabı Tereyağ Nuri, Samatya SSK Hastanesi Başhekim Yardımcısı bek Vedii Evsal , İtalyanların gözbebeği futbolcumuz Şükrü Gülesin, milli futbolcu Karagümrüklü Yavuz, Kumkapılı Çengel Hüseyin, Denizyolları Müdürü sol iç Eşref, Futbol Federasyonu Başkanı Hasan Polat, Sütçü Hristo, Yunan Milli Takımında futbol oynayan Çaçi ile Niko ve nicelerinin bu sahalardaki maçlarını Sait Çelebi radyoda vermişti.
Vali ve Belediye Reisi Dr. Lütfi Kırdar tarafından 1945 yılında yıktırılıp, Belediye Bahçesi, sonra İnönü Gezisi ve Ceylan Oteli yapılmadan önce buradaki müsabakaları hep Sait Çelebi duyurur ve sırasına göre espriler, fıkralarla ile konuşmalarını süslerdi. Bugün radyo, televizyondan sportif olayları anlatanların kaçı Sait Çelebi adını anımsar?.
Ama bizler bu vesile ile onlar adına da rahmet dilemiş olalım.

Yazarın Diğer Yazıları