Büyüklere masallar

Büyüklere masallar
Bu iki haber gazetede aynı gün yer aldı:Başbakan Binali Yıldırım, başkanlık sistemine geçilince milli iradeyi FETÖ gibi örgütlerin tehdit edemeyeceğini söylemişti.

Diğer haber de şuydu:

Ordudan atılıp tutuklu yargılanan bir yüzbaşının eşi, KPSS sorularının kendisine eşi tarafından verildiğini, onun da bunu bir cemaat abisinden aldığını söyleyerek itirafçı olmuştu.

2010 yılındaki KPSS bu.

Hatırlarsınız, ben her hafta bu köşede bu sınavla ilgili sorular sormuştum. Fetullahçı çetenin bu soruları çaldığını biliyorduk, çünkü ilk tutuklanan kişi savcılıkta zaten bu olayı detaylarıyla anlatmıştı. O zaman Başbakan Recep Tayyip Erdoğan idi. MİT Müsteşarı ve Emniyet Genel Müdürü'nü bu işi araştırmakla görevlendirmiş ve dosyanın da önce kendisine getirilmesini emretmişti.

Sonra dosyayı sumen altına attı.

O soruşturma doğru dürüst yapılmış ve sonuçlandırılmış olsaydı, darbeci askerlerin çoğu daha o gün açığa çıkacaktı. Ordu bunlardan temizlenecek, 15 Temmuz'u da yaşamayacaktık.

Ve şimdi Başbakan, o gün bu soruşturmayı örtbas edip çetenin ekmeğine yağ süren sırf Başkan oldu diye bir daha böyle bir tehlike olmayacağını söylüyor.

 Tam tersine oysa.

Seçilmiş yöneticilerin de hesap verebildiği şeffaf bir düzen kurulmadan bunların önlenebilmesinin imkânı yok.

Sistem ister parlamenter olsun, ister başkanlık, önemli olan şeffaf ve hesap verebilir bir kamu yönetimi kurmak, güçler ayrılığını sağlamak, yargıyı gerçekten bağımsız ve tarafsız hale getirebilmek gerekiyor. Gerisi boş laftan ibaret!

Mehmet Y. Yılmaz Hürriyet

***

Pompalı tüfek satışları niye serbest? Askerî birlikler şehir dışına taşınırken,

şehirdeki sivillerin silahlanmasına neden göz yumuluyor?

Akif Kökçe Milliyet (Açık Pencere)

***

Yüreğimiz ağzımızda

...Pentagon dün "Rakka'nın geleceği, yönetilmesi konusunda Koalisyon'un Türkiye ile birlikte çalışacağını" açıkladı ama sonradan buna benzer sözlerin tutulmadığı daha önce görülmüştür.

Suriye'de yalnız bırakıldık, Irak'ta Musul ve Başika'da; ABD, Irak hükümeti, İran ve Barzani'nin bizim aleyhimize olacak hangi gelişmelere imza atacağını bilmiyoruz.

Askerlerimiz ellerinde ekmekleriyle bölük bölük sınıra gidiyor, yüreğimiz ağzımızda!

Güngör Mengi Vatan

***

"Hukuk devleti"nin bitiş ilanı

Anayasa mahkemeleri, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Faşizm felaketini yaşamış olan Avrupa'da, halk desteğiyle diktatörlük kurulmasını engellemek için yaygınlaştırılmışlardı!

(...) Mantıken de evrensel hukuk kurallarına göre de KHK'ların:

1) OHAL ilanına yol açan kriz konularının dışına çıkmaması...

2) OHAL dönemini aşmaması...

3) Ve elbette temel hak ve özgürlüklerin özüne aykırı olmaması gerekiyor.

Nitekim Anayasa Mahkemesi AYM, bu gerekçelerle 1991 yılında bir içtihat kararı almış ve KHK'ları denetlemişti.

15 Temmuz sonrasında, KHK'larla, sivil ve askeri bürokraside, yargıda, ekonomide temizlik yapıldı; yüz bini aşkın kişi görevlerinden alındı, kimisi hapsedildi, milyarlarca liralık sermaye el değiştirdi.

Bu arada OHAL'in ilan edilmesine yol açan olaylarla ilgisi olmayan, üniversitelerin rektör seçimleri de, bir KHK ile değiştirildi; böylece iktidar açıkça KHK yetkisini istismar etti.

Ayrıca savunma hakkı ile ilgili yargı süreçlerinde, OHAL dönemini de aşan, kalıcı değişiklikler yapıldı.

Bu açık hukuk ihlallerine karşı CHP, Anayasa Mahkemesi, AYM'ye başvurdu. Bu başvuru üzerine, 12 Eylül 2010 referandumu ve onu izleyen son değişikliklerden sonra yapısı iyice bozulmuş olan AYM, eski içtihat kararını reddederek, OHAL dolayısıyla çıkarılan KHK'ların Anayasa'ya uygunluk denetimini yapamayacağına karar verdi!

Böylece, zaten zedelenmiş olan ve kör topal yürütülmeye çalışılan Hukuk Devleti'nin artık son bulmuş olduğunu onayladı.

Zaten daha önce de, Yüksek Seçim Kurulu, YSK, Erdoğan'ın, Başbakanlıktan istifa etmeden Cumhurbaşkanlığı seçimlerine girmesini adil bulmuştu!

Tarih, Türkiye'de Demokrasinin, bir kez daha, politikacıların önderliğinde, yüksek yargının desteğiyle tahrip edildiğini yazacak!

Emre Kongar Cumhuriyet