Çalan zengin değil, hırsızdır!

Dün Cumhuriyet’te SOL Haber portalından alınmış ilginç bir haber okuduk.

Habere göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yıllar önce yaptığı bir konuşmada, fakirlerin çalmasını bilmediği için fakir, zenginlerin de çalmasını iyi becerdikleri için zengin olduğunu söylemiş. Ve “Her ne kadar ekonomi mezunu olsak da, semtte bize İmam Hatipli olduğumuz için ’Tayyip Hoca’ derler”  diye de ilave etmiş...

Açık söyleyelim Tayyip Hoca ayıp etmiş.

Bütün zenginleri  “hırsız”  ve bütün fakirleri “çalmaya tenezzül etmeme”  ve “beceriksizlikle”  suçladığı için ayıp etmiş... Şimdi biz köşeye “zenginlik”  ve  “fakirlikle” ilgili ayetleri ve tefsirlerini, fakirlikle ilgili hadisleri ve şerhlerini taşımaya kalkışsak, en az bir yıl aynı konuyu işlemek zorunda kalırız. Allah’ın bir kulunu çalmadan zengin etme kudreti yok mudur? Mülk O’nun değil mi? İstediğine verir, istediğine vermez mi?

Çalıştığı, çaldığı halde fakir olan, çalışmadığı, çalmadığı halde zengin olan yok mu? Elbette hem dünyada hem ahrette herkese “Çalıştığının karşılığı” vardır. Amma bu illâ çalışan zengin, çalışmayan fakir olacak anlamı taşır mı? İzinli olduğumuzun 18 gününü köyde geçirdik. Gün 24 saatin, mübalağa etmiyorum, 22 saatini çalışarak geçiren köylülerin kahir ekseriyeti maalesef günümüz ölçülerine göre “fakir” di. Tayyip Hoca olarak İslâm’da  “zenginliğin”  zekât verecek konuma gelmek; yani malik olunmasının üzerinden bir yıl geçme şartıyla 80,18 gram altın veya karşılığı olduğunu bilmek gerekmez mi?

Bizim bir yıllık gelirimiz kimi zenginlerin eşi dostu ile lüks bir lokantada bir akşam yemeği parası bile etmezken, biz, zekât veriyor ve zekât vermekten mutlu oluyoruz. Üzerimize düşen zekâtı, bileğimizdeki ateşte kızarmış bir demir halka gibi hissediyor, zekâtımızı verince işte o kızgın halkadan kurtulmuş gibi rahatlıyoruz. Görüldüğü gibi bu işlerin hiçbir aşamasında  “çalmak”  yok elhamdülillah...

Üstelik “zenginlik” izafi bir kavram değil mi?

Adamın yatı var, katı var, uçağı var, yazlıkları var, milyar dolarları var, yine ihaleye fesat karıştırıyor, yine sattığı malda hile hurda var; gümrüklerde alavere dalavere yapıyor. Şimdi bu adam mı zengin yoksa çalıştığı ile ancak karnını doyurup ev kirasını verebilen amma kendisine çuval dolusu haksız kazanç teklif edildiğinde midesi bulanan adam mı zengin? Allah verir dener, vermez dener. Servetin geldiği yerin hesabını da sorar, harcandığı yerin hesabını da sorar...

İnsanlar buna ya inanır, ya inanmaz. İnanana Müslüman denir. Hem Müslüman hem çalma çırpma ehli ise ona da günahkâr denir! Doğrusu insanın hele devlet hizmetindeki bir insanın kul hakkı yemesi, yani milyonların hakkını daha iyi yemek yiyeyim, daha rahat evlerde yaşayayım diye cebe atması, büyük cesarettir.

 

Ne diyeyim bilmem ki? 

PKK azdı kudurdu. Her gün polisimiz, Mehmetçiğimiz şehit ediliyor. PKK’yı kimin azdırdığı meydanda. Nefsi için teröre prim verenlerin belâsını Allah erinde geçinde verecektir.

Türkiye terör belası ile kavrulurken Korkut Eken’le bir telefon görüşmemiz oldu. Hani o terörle mücadelede efsaneleşmiş isim olan Korkut Eken’le...

Son iki yazım üzerine teşekkür etti ve ne dedi biliyor musunuz:

 “- Terörle mücadele ettiğimiz için müebbet hapisle yargılanıyoruz. HDP’li Kışanak’lar ve diğerleri, sokakları kan gölüne çeviren katilleri ile birlikte muhakeme olduğumuz salonu doldurup, ortalığı, ’Faili meçhullerin hesabını senden soracağız’ diye inletiyorlar...”

Ne diyeyim bilmem ki!

Yazarın Diğer Yazıları