Çalışanlar için risk yok!..

Covid -19 pandemisi, Türkiye'de görüldükten sonra sokağa çıkma yasağı ile ilk karşılaşanlar nüfusumuzun yüzde 7'sini oluşturan ve sayıları 7.5 milyonu bulan 65 yaş üstü kişiler olmuştu. Haftalarca evden çıkmaları yasak olduktan sonra belli saat aralıklarında "yürüyüş izinleri" verilmiş, psikolojik olarak yıpratıcı ve hukuki açıdan adaletsiz bu yasak nispeten çekilir kılınmıştı.

Ancak… Yaz mevsiminin virüsün yayılması üzerindeki olumlu etkisi sayesinde yasaklardan muaf birkaç ay geçirdikten sonra, kış mevsimi, ikinci dalga, artan vaka sayısı derken yine yasakları ilk nasiplenen 65 yaş üstü vatandaşlar oldu.

Mantığı ne?

Zaman zaman bazı yerlerde 65 yaş üstü kişilerden "yaşlı" diye bahsedildiği için öncelikle şunu bir netliğe kavuşturmak gerek: Çalışma hayatına, sosyal hayata aktif katılım gösterebilen bu yaş grubu, Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) sınıflandırmasına göre yaşlı bile kabul edilmiyor. "Yaşlı" olarak nitelenmenin alt limiti günümüz dünyasında 80 yaşına kadar yükselmiş durumda.

Pandemi açısından bakarsak…

"Büyüklerimizi koruma" mantığı elbette ki güzel.

Hastalık açısından yüksek risk taşıyan gruplar için harici önlemler almak da makul olabilir. Ancak kişi hürriyetlerini bu denli fazla sınırlayan bir yasaktan bahsediyorsak, fayda-zarar dengesi de iyi gözetilmeli.

Bu işin bir de "kronik rahatsızlık" boyutu olduğu unutulmamalı.

Çevrenizde virüsü yenen 65 yaş hatta 75 yaş üstü kişilerin olduğuna dahi şahit olmuşsunuzdur. Her ne kadar kronik hastalıklar belli yaşın üzerindeki bireylerde daha yaygın görülse de bu, hepsinde kronik rahatsızlık olduğu anlamına gelmiyor. 20'lik delikanlılara taş çıkaracak 70'likler yok değil yani!

Hal bu olunca da 65 yaş üstü kişilerin pek çoğu çalışma hayatında var olacak gücü kendinde bulduğu için "işleyen demir pas tutmaz" diyerek çalışmayı sürdürüyor.

Ancak bazısı da sağlık koşulları elverişli olmasa da ekonomik kaygılarla mecburen çalıyor.

Ama o da ne? İçişleri Bakanlığının genelgesine göre "işyerleri ile illiyetlerini gösteren çalışma/SGK kaydı vb. belgeyi ibraz eden çalışanlar" zaten yasaktan hariç tutulmuş!

Bundan ne anlam çıkarmak gerekiyor?

65 ve üstü yaşta olup çalışan kişileri koruma ihtiyacı hissetmiyor mu devlet? Ya da onlar ülke ekonomisine katkı sağladıkları için hürriyetlerini kısıtlamayarak mı ödüllendiriliyor? Yoksa virüs çalışanlara bulaşmıyor mu?

Virüsün alıp veremediği yalnızca, tüm hayatı boyunca çalışmış, belli bir birikim elde etmiş ya da çocuklarını büyütmüş ve artık onların ekonomik desteğiyle inzivaya çekilmiş, hayatın biraz da tadını çıkarmak isteyen emeklilerle mi?

Nitekim, onlar için de bir tek üç saatlik zaman aralığında güvenli oluyor herhalde dışarısı. Tabi bir de Diyanetin müjdelediği üzere, camiler risk taşımıyor emeklilere!

Önlem gerekli ama…

Evet virüsün şakası yok, ciddi önemler alınması gerekli ancak alınan önemlerin artısının eksisinin iyi hesap edilmesi de önemli.

AVM' ler hala açıkken, kronik bir rahatsızlığı bulunması halinde daha da titiz davranan emeklilerimizi kendilerini rahatsız hissettirecek kadar sosyal hayattan dışlamak mı fayda sağlayacak?

Belgesiz ve günlük yevmiyeli (genellikle en ağır fiziksel çalışma koşullarına sahip) işlerde çalışmak zorunda olanlar ne yapacak?

Evlerin içi de mi ayrıldı 65 yaş üstü, altı diye? Bu kimselerin büyük çoğunluğu her gün dışarı çıkan aile fertleriyle birlikte yaşamıyor mu?

Ekonomik nedenlerle tam kapanmaya gidilemiyor.

Griple, zatürreyle birlikte geçirilirse risk artıyor dendi, herkese aşı yapılması şöyle dursun, riskli bireyler ve onlarla yaşayanlara dahi aşı yapılamıyor.

Uzmanlar bağışıklık sistemini güçlendirmekten bahsedip, her gün iyi beslenmenin, d vitamini almanın önemini vurguluyorken, iyisini geçtim çok vatandaş düzenli dahi beslenemiyor.

Devlet vatandaşına gerekli refah koşullarını sağlayıp, üzerine düşen vazifeyi yapamayınca da faturayı 65 yaş ve üzeri emekliler ödüyor.

Yazarın Diğer Yazıları