Cami kapısında öldüğünde cebinden 35 kuruş çıktı...

İşte size Bab-ı Ali’den gelip geçmiş ve iz bırakmış emektarlardan biri daha... 1915 İstanbul doğumlu Nusret Safa Coşkun... İlk yazısı “Mektepli” Mecmuasında çıktığında, imzası bulunan sayfayı dışarıdan görünecek biçimde katladıktan sonra ceketinin cebinde koyup dolaşan; Nusret Safa tramvayda iken, oturduğu yerden, karşıki koltuktakinin görebileceği şekilde sık, sık mecmuanın o sayfasını okuyor gibi elinde tutardı. Nusret Safa’nın bu tutkusu sonra Vakit Gazetesi’nde çalışmaya başladığında da devam etti. Her yere giderken, imzalı yazısı dışarıdan görülebilecek şekilde ceketinin dış cebine yerleştirirdi.
Vakit’den sonra Haber, Açıksöz, Akın gazetelerinde çalıştı. Son Telgraf Gazetesi’nde 2 yılı aşkın birlikte çalıştık. CHP’li olmasının yanında İsmet İnönü’nün de hayranı idi. İsmet Paşa hakkında kimseye söz söyletmez, samimi arkadaşları, Paşa aleyhinde şaka yapsalar bile küserdi. Önceleri içki içmezken birden bire İçkiye de başlamıştı, bir gün patrona yetiştirmişler... Patron Etem İzzet Bey gazeteye alışılmış dışında sabah  8.30’da geldi... Nusret Safa daha gelmemişti... Beni odasına çağırıp sordu:

“-Nusret Safa burasını meyhaneye çevirmiş, sen içki içmezsin ama nasıl tahammül ediyorsun!.”
Ben gerçekten de içki içtiğini görmemiştim ama hep kokulu gelirdi, bunu da söylemedim, sadece içki içtiğini görmediğimi söyledim. İstihbarat odasına döndüğümde Yazıişleri Müdürü Doğan Can gelmişti... Ona da patronun beni çağırıp sorguya çektiğini anlattım. Doğan Can; yardımcısı Şemsi Kuseyri ile Nusret Safa’nın rakı yüzünden gece tartıştıklarını, hatta çekmecesini boşaltıp veda ederken, Yeni İstanbul Gazetesi’nde Yazı İşleri Müdür Yardımcısı olarak iş bulduğunu söylediğini aktardı.
Nusret Safa Coşkun, Habip Edip Törehan’ın sahibi olup, Beyoğlu Tünelbaşı’nda mavi başlıkla resimsiz yayınlanan Yeni İstanbul Gazetesi’nden de bir süre sonra “Cağaloğlu’dan uzak” diye ayrıldı. Sonra da, Son Posta Gazetesinde muhabir olarak çalışmaya başladı. 1950 yılında, biriktirdiği para ile Zaman Gazetesi’ni çıkardı ve çalışanların maaşını aybaşı gelmeden ödemede öncülük yapınca pek çok kişi yanında çalışmaya başladı... Bu kez de para yetişmez oldu, maaşlar için sıkıntılar başladı. Adnan Menderes ve Demokrat Parti hükümetine muhalefet edip başyazılarıyla İnönü’ye destek vermesi üzerine kâğıt tahsisi kesildi. Dışarıdan üç katı paraya aldığı kâğıtlar ile mali sıkıntısı arttı. Fakat İnönü yardımı da gelmeyip ardından ilanları da kesilince maaşlarını alamayanlar gazeteden ayrıldılar ve gazete kapandı. 
1955 yılı seçimlerinde, İsmet İnönü’ye yakınlarının hatırlatmaları üzerine CHP’den Erzincan listesine girdi. Gitti, köy köy dolaştı ve milletvekili seçildi. Ulus gazetesinde yazılar yazıyor, sert muhalefet yapıyordu. Milletvekilliği sona erince gene işsiz kaldı. Bir ara Basın-Yayın Genel Müdürlüğü İstanbul Şubesi’nde çalıştı ama memurluğu sürdüremeyince ayrıldı. Bu kez de operetler yazmaya başladı, ancak bunlardan da para alamadı.
1969 yılın Aralık ayında, Tercüman Gazetesi Yazı Müdürü Sadettin Çulcu’nun odasında Ünal Sakman, Orhan Tahsin ve ben toplanmışken patronumuz Kemal Ilıcak da geldi. Biraz sonra kapı tıklatıldı, paltosunun yakası kulaklarını kapatmış gözlükleri de kaşlarını örter gibi duran Nusret Safa Coşkun’u tanıdım... Ayağa kalkmamla, eliyle beni dışarı çağırdı, dışarı çıktım, etrafına bakındı ve sonra;
“-Şemsi Bey sizden 20 lira ödünç rica edeceğim, acil ihtiyacım oldu, sizi aradım burada olduğunuzu söylediler, Kemal Ilıcak Bey de içeride imiş, ayıp oldu, benim adıma özür dile lütfen” dedi.
Cebimde o kadar param vardı, anında verdim. Elimi bile sıkmadan ayrıldı. Orhan Tahsin bile tanıyamamıştı. Kemal Ilıcak “Kimdi o bey?..” deyince “Nusret Safa Coşkun” dedim.
“-Ne istiyormuş, buyur deseydin ya!.” dedi.
“-Aşağıda bekleyeni varmış acele ile gelmiş beni arıyormuş” diyerek meseleyi kapatmak istesem de Kemal Ilıcak çok ısrar edince dayanamadım açıkladım;
“-20 lira ödünç istedi, cebimde de o kadar vardı, hemen verdim.”
Kemal Ilıcak çok hayıflandı, babasının köyde Son Posta Gazetesi aldığını ve onun yazılarını okuduğunu söyledi, ve sözünü şöyle bağladı:
“-Sana gelirse beraber bana gelin, bize de yazsın, çok güzel eleştirileri var!.”
Nusret Safa Coşkun ile Son Telgraf Gazetesi başmakinisti Zihni Ildız ile samimiyeti vardı. Zihni ustaya, Kemal Ilıcak’ın kendisini görmek istediğini söyledim... Her görüşmemde de Ilıcak’ın talebini tekrarladım, haber vermiş ve hatta beraber gelmeye ikna etmiş ama Nusret Safa sonradan vazgeçmiş. Çünkü Tercüman Gazetesi CHP’ye muhalif idi, Nusret Safa da o kadar partici idi ki, aç da kalsa, İsmet Paşa’nın partisine karşı olanlara hiç sempati beslemezmiş, bunu da Zihni Ildız söylemiş...
Nusret Safa Coşkun, onurlu olduğu için bazı gazetelerin makine dairesinde kenardaki odada kalması tekliflerine de itibar etmedi. 1971 yılında Nuruosmaniye Camii’nin kapısı kenarında ölüsü bulundu. Cebinden Sarı Basın Kartı ve yalnızca 35 kuruş çıkmıştı...


Nusret Safa Coşkun, yıllarca Son Posta Gazetesi’nin Yazı İşleri Müdürlüğünü yapmıştı.

Haftaya: -Nerede o eski Hürriyetçiler...
-Polis muhabirlerinin kralı...

Yazarın Diğer Yazıları