Caminin elektriği

Bu hafta Fatih Yavuz Selim Camisi'nin elektriğinin 18 bin lira elektrik faturasını ödemediği için dağıtıcı firma tarafından kesilmesi olay oldu.

Şirket ortaklarından Mehmet Cengiz sosyal medyanın yoğun tepkisine neden oldu.

Şirket sonunda açıklama yaptı ve kesilen elektriğe rağmen cami de ibadet yapılabileceğini belirtti.

Yani biz elektriği kestik ama insanlar yine orada namaz kılabilir dedi.

Buna da şükür! Camiyi komple ibadete kapatabilirlerdi.

Yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkede bir camiinin elektriklerinin 18 bin liralık borçtan dolayı kesilmesi utanç vericidir.

Ancak bu utanç, o elektriği sistem gereği otomatikman kesen şirket çalışanlarının değil, devlet bütçesinden Millî Eğitim Bakanlığı'ndan bile fazla pay alan Diyanet İşleri Başkanlığı'nındır.

Elbette bu ülkenin kaynakları ile servetine servet katan CLK bu camiinin elektriğini kesmemeliydi.  Ama kestirenin hiç mi suçu yok?

Bu konuyu daha önce de işlemiştim.

Sorun şu:

Diyanet camilerin gelirine el koyuyor.

Hayırsever vatandaşlar camii yaptırıyor ve bu camiinin kendi masraflarını karşılayabilmesi için altına dükkanlar yaptırıyor.

Son yıllarda yapılan tüm camilere bakarsanız hepsinin altında ya da yanında iş yerleri vardır.

İnsan trafiğinin yoğun olması nedeniyle camii yardımlaşma dernekleri tarafından yapılan bu işyerlerinin kirası da ciddi anlamda yüksek.

Normal şartlarda bu dükkanların kirası caminin her türlü masrafını fazlasıyla karşılayabilecek seviyede.

Tabii ki kendilerine kalırsa.

Kalmıyor! Diyanet yasa gereği bu dükkanları kendi vakfına devralıyor. Bu şu anlama geliyor, bağışlar ve kiralar zorunlu olarak camiden alınıp bölge müftülüklerine gidiyor.

Müftülük isterse ve kasada para kalmış ise yılda bir kere veya iki kere o gelirin yüzde biri bile olmayan parayı cami derneklerine veriyor.

Zaten müftülüklerin kapısını para için çalınmıyor. Çünkü alacakları yanıt belli:

Vatandaştan toplayın!

Dipsiz bir kuyu adeta Diyanet bu konuda.

Her Cuma namazı çıkışı para toplanır Diyanet'e gider, dükkân kiraları yine aynı kuruma gider.

Ama bir camiinin elektrik, su veya boya masrafı için üç kuruş vermez. Sürekli vatandaşa gidin diye akıl verir.

İşte bir caminin elektriklerinin borç nedeniyle kesilmesinin ana sebebi bu.

İmam ne yapsın?

Cemaat ne yapsın?

Bu kriz ortamında kimde para var ki, caminin 18 bin liralık aylarca biriken elektrik parasını ödesin.

Ortada bir ayıp var ve bu ayıbın en büyüğü hem bütçeden en büyük payı alan hem de camilerin gelirine el koyan doymaz Diyanet'e aittir.

Son olarak bir çift sözüm de CLK Elektriğe.

Kolin ve Cengiz İnşaat varlığını bu ülkeye borçlu. Son 10 yılda devletten aldığı ihalelerle dünyada en hızlı büyüyen şirketler arasındalar. Yani bu ülke insanının verdiği vergilerle kazanıyorsun ve insanların ibadet yerinin elektriğini kesiyorsun.

Bu da bir ayıp!

Kendi bölgendeki camilerden hiç almazsa ne olur ki?

Zaten kazancın otomatiğe bağlanmış durumda. Darphanenin para basması gibi devletten aldığın ihalelerle para basıyorsun. Bu gelirin sadece 1 dakikası ile Türkiye'deki bütün camilerin elektrik masrafını karşılar.

O bir dakikayı Allah yolunda harcamak o kadar zor mu?

Yazarın Diğer Yazıları