Campanella'nın hayalindeki Türk adaleti

Yazı yazmak için masaya oturduğumda, "Her Türk asker mi doğar?", "Bugün her Türk asker doğmalı mı?" gibi sorulara cevap aramayı düşünüyordum. Önümdeki kitapları karıştırırken, yöneticilerden farklı düşündüğü için ömrünün en verimli yıllarını (33-60) zindanlarda geçiren "Güneş Ülke" kitabının yazarı İtalyan düşünür Campanella'nın (1568-1639) Türk adaletine duyduğu hayranlığa dair aşağıdaki satırları görünce kalemim o tarafa yöneldi. Bize de kılıcın değil, kalemin peşinden gitmek düştü.

Tommaso Campanella diyor ki:

"İçinde yaşadığım şafaksız gecenin sabaha ermesini istemiyorum. Böyle bir sabahın sonu yine gecedir. Çünkü zindanın dışında istibdat var ve istibdat hür fikirlere ancak gece vadeder. Ben bir 'Güneş Ülke'nin hasretini çekiyorum. Bu ülkede gece olmasın ve insanlar, karanlık mefhumunu orada tanımasın!

'Güneş Ülke'yi yeryüzünde bulmak mümkün mü?.. Fikir hürriyetine, vicdan hürriyetine, lisan hürriyetine ilişmeyen Türklerin varlığı -hiç olmazsa yarın- böyle bir ülkenin var olacağını bana zannettiriyor. Mademki düşünceyi zindana koymayan, hakikat sevgisini zincire vurmayan bir millet, o cesur ve âdil Türkler var. Üzerinde yalnız hakikatin, adaletin ve hürriyetin hüküm sürdüğü bir Güneş Ülke (Civitas Solis), yarın neden vücut bulmasın?" (bk. M. Turhan TAN: Tarihte TÜRKLER İÇİN Söylenen BÜYÜK SÖZLER, İst. 1962, s. 45)

Görüldüğü gibi Campanella; baskının, işkencenin, haksızlığın, fanatizmin olmadığı aydınlık bir ülke hayal ediyor ve böyle ideal bir ülkeyi de düşünceyi cezalandırmayan, din ve vicdan hürriyetine saygı duyan âdil Türklerin ancak kurabileceğini söylüyor.

O günkü şartlarda Campanella acaba Türklerin bu özelliklerini nereden biliyordu diyeceksiniz... Düşünceler ve medeniyetler bulutlar misali sınır tanımaz. Ânında ülkeden ülkeye yayılır. 13. asırdan itibaren Türkler Anadolu'da büyük bir medeniyet vücuda getirmişlerdir ki bunun en yakın şahidi batılılardır. Türkler fethettikleri ülkelerde halkın diline, dinine, düşünce ve yaşayışına müdahale etmiyorlardı. Yönetimleri âdildi. Nerde başı dara düşen birisi varsa ırkına, mezhebine ve meşrebine bakmadan onun yardımına koşmayı bir insanlık görevi sayıyorlardı. Söz gelimi 15. asırda İspanya'nın, Hristiyanlığı kabul etmeyen Yahudileri sınır dışı etme kararı alması üzerine, II. Bayezid'in donanma göndererek 150 bin Yahudi'yi Anadolu'ya getirmesi, yahut İmparator Şarlken'e esir düşen Fransa Kralı I. Fransuva'yı, Kanuni Sultan Süleyman'ın hapisten kurtarması Türklerin adalet ve hürriyete verdiği değerin göstergesidir.

Bu ve benzeri uygulamaları idarî tasarruflar olarak görmek doğru değildir. Hak, hukuk, adalet, hürriyet gibi insanî değerlerin altyapısını hükümdarlar ve âlimler uygulamaları ve ürettikleri fikirlerle inşa etmişler ve o yıllarda böyle hür bir ortamın oluşmasını sağlamışlardır.

Erbabınca malum olduğu üzere, padişahlar bir taraftan âdil bir yönetim şekli sergilerken diğer taraftan da haleflerine (oğullarına) adaletten ayrılmamalarını vasiyet ediyorlardı:

"Adl ile bu âlemi âbâd kıl//Resm-i cihâd ile beni şâd kıl" (Osman Gazi), "Çü istiklâl buldun saltanatta//Adalet eyle dâim memlekette" (Orhan Gazi), "Adl ki sermâye-i şâhîdürür//Mevhibe-i fazl-ı İlâhîdürür" (Murat Hudavendigâr)

16. yüzyılın büyük âlimlerinden Kınalızade Ali Efendi (ö. 1579) devlet yönetimini bakın nasıl çerçeveliyor:

"Adldir mûcib-i salâh-ı cihân//Cihân bir bâğdır dîvârı devlet//Devletin nâzımı şerîattır//Şerîata olamaz hiç hâris illâ mülk//Mülk zapt eylemez illâ leşker//Leşkeri cem edemez illâ mâl//Mâlı cem eyleyen râiyettir//Râiyeti kul eder pâdişah-ı âleme adl"

Bütün bu teori ve uygulamalara baktığımızda İtalyan filozofu Campanella'nın neden "Güneş Ülke"yi ancak Türkler kurabilir dediğini daha iyi anlıyoruz. Lakin Campanella, "Ashab-ı Kehf" misali uyansa, 4 asır sonra günümüz Anadolu'suna gelse ve yapılan adaletsizlikleri, farklı düşüncelere gösterilen tahammülsüzlükleri görse acaba nasıl bir hayal kırıklığı yaşardı sizce?..

ACZİMİN GİRYESİ:

TÜRK ADALETİ

Batı'nın  imrendiği  o  Türk  adaleti  nerde?

Bugün neden sonlardayız, başta olacak yerde?

                                                (Li-müellifihî)      

Yazarın Diğer Yazıları