Çanakkale Zaferi

Sevgili okuyucularım yarın 18 Mart. Bu tarih size neyi hatırlatıyor bilemem ama bana hiç unutulmaması gerektiğini hatırlatıyor.  18 Mart 2013, Çanakkale Deniz Zaferi’nin 98’inci yıldönümü. 19 Şubat 1915’te başlayan ve 18 Mart 1915’te Mehmetçiğin toplarıyla, Nusrat’ın denize döşediği mayınlarıyla, işgal kuvvetlerinin kendilerince o yenilmez armadasını Çanakkale Boğazı’nın derinliklerine gömdüğü tarihtir 18 Mart 1915... Havranlı Seyid Onbaşı’nın 215 okkalık gülleyi tek başına sırtlayıp topun ateş yuvasına yerleştirip, İngilizlerin Ocean’ının ağır yara aldıktan sonra manevra yaparken Nusrat’ın mayınına çarpıp Morto Koyu’nda denizin dibini boyladığı gündür... Mermilerimizin suya değil, düşman gemilerinin güvertesine düştüğü gündür... O yenilmez dedikleri armadanın Kurmay Başkanı Amiral Keyes, Çanakkale’nin kolayca geçileceğinden emindi. Buna kesin olarak inanan Amiral 18 Mart’ta, savaşın durumunu hatıra defterine şu gerçekçi cümlelerle yazıyordu  “Yenilmiş bir düşman karşısında olduğumuza kesin inancım vardı. Öğleden sonra saat 14.00’te yenildiğimi sanıyordum; saat 16.00’da ise yenildiğimi biliyordum.”  Ve bu zafer sonrasında kara savaşlarında, Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal’in zuhur etmesiyle bağımsız Türk Cumhuriyeti’nin kurulmasının temel taşı atıldı.

 


***

 


Bu hafta PAZAR-LIK günüme denk geldiği için daha önce yayımlamış olduğum; 18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi’yle ilgili bir yazımı tekrar etmekte fayda görüyorum...
Benim rahmetli babam Kılıç Ali, o zaman “Mülazım Asaf”  da bir çatışmada ayağından ağır yara almış... Tedavi için Almanya’da Wiesbaden’e gönderilmiş... Kemik nakli yapmışlar. Ben Çanakkale’yi babamdan duydum ve onun ilhamıyla Robert Kolej’in son sınıfında birinci perdesi Çanakkale’de bir siperde geçen  “İnsanlar Niçin Yaşarlar”  adlı piyesi yazdım ve Arnavutköy Kız Koleji’nde temsil edildi.
Oynandığı dönemde oyunu sergileyenler ve görev alanlar arasında Bülent Ecevit, Avni Dilligil, Tunç Yalman, Şirin Devrim, Ahmet İsvan ve Mehmet İsvan vardı. Dekorları da Rahşan (Aral) Ecevit yaptı... Bir kaç yıl önce gençler oyunu Alanya’da temsil etmiş büyük de ilgi görmüştü. Oyunu kısaca şöyle özetleyebilirim:
Birinci Perde: Çanakkale’de bir zabitan sığınağında geçer.
Bu perdenin teması ikisi yedek zabitleri: Faruk ve Tarık arasında aynı kıza âşık olmaları ve korkak, savaştan kaçan Mülazım Veysel’le tartışmalarıdır. Veysel bu savaşın beyhude olduğunu büyük devletle savaşılamayacağını, idealist Faruk  “Türklerin asla başka devletlerin egemenliği altına giremeyeceğini” söyler ve neredeyse Veysel’i tabancasıyla öldürecektir. Düşman hücumu bunu durdurur... Faruk ağır yaralanır ve ölürken sevgilisi Selmin’i ve milliyetçilik ideallerini Tarık’a emanet eder.
İkinci Perde: 1919’da işgal altındaki -mütareke- İstanbul’da işbirlikçi bir Osmanlı paşasının konağında geçer. Tarık işbirlikçi rolü yapmaktadır, ama aslında Anadolu’nun -Mustafa Kemal’in- adamıdır. Selmin onun da işbirlikçi olduğunu zanneder, ama gerçeği anlayınca onunla birlikte Anadolu’ya kaçar.
Son Perde: Kurtuluş Savaşı esnasında Ankara’da bir evde geçer: Tarık cepheden yüzü parça parça olmuş döner... Selmin’in kendisini bu haliyle  sevmeyeceğini sanır, ama Selmin  “Ülkesi uğruna bu kadar yaralanmış bir insan erkeklerin en güzelidir” diye Tarık’ı gene cepheye uğurlar! Ve perde onun  “İnsanlar Niçin Yaşarlar”  tiradıyla kapanır!

Yazarın Diğer Yazıları