Çanakkale'den siyasi ümmet çıkmaz

 

         Çanakkale Zaferi'nin toplumsal psikolojisinin gerisinde yatan siyasi ümmet bilinci değil, bir dine ait olmanın verdiği peygambere bağlılık anlamındaki ümmet bilincidir... İkisini birbirinden ayıralım. Bu bilincin, ortasında dimdik duran bilinç ise vatan bilincidir. Çanakkale; vatan kavramının, vatanseverlik duygu ve düşüncesinin ete kemiğe büründüğü, somutlaştığı yerdir.

         Vatan, Türklerin Namık Kemal'den öğrendiği yeni bir kavramdır. Namık Kemal de Batı'dan öğrenmiştir. Çünkü vatan kavramı, uluslaşma/milletleşme sürecine ait bir kavramdır. Siyasi terminolojiye 16. yy.dan sonra dillendirilmiş ve Fransız İhtilali'yle anlamlı hale gelmiştir..

         Nerede bir vatan kavramından söz ediliyorsa orada bir millîlik ve dolayısı ile milliyetçilik vardır. Dolayısı ile yeni bir toplumsal yapı yani millet/nation vardır. Her milliyetçiliğin beraberinde taşıdığı somut gerçeklik ise yurttaşlık ekseninde şekillenen somut toplumdur. O da Türkiye'de Türk kimliğinde somutlaşan Türk Milleti'dir...

Çanakkale'nin somut toplumu Türklerdir.

 Neden Türklerdir?

Irkçılık başladığı için mi?

Hayır!

Çanakkale'ye gelinceye kadar imparatorluğu oluşturan pek çok etnik unsur kendi devletini kurarak büyük toplumu (Osmanlı toplumunu) terk etmiştir. Kısaca deniz gitmiş geriye kumu kalmıştır.

Dağılma sürecine girmiş İmparatorluğun geriye kalan en önemli parçası hiçbir yere gidemeyen kurucu özdür. O öz, Türk milletidir.

Devletin kuruluşu Oğuzların Kayı Boyu ile başlamış, öteki toplumlarla büyük topluma dönüşmüş ve fakat Birinci Dünya Savaşı'yla Arap çölleri de dâhil kanını döken din kardeşleri de esas toplumu terk etmiştir. Öyle ki Arap çöllerinde milyonlarca Mehmetçik şehit edilmiştir. O günlerde kim Türk subayının kulağını getirirse ödül alacaktır. Ve Arap çöllerinde, İngilizlerden para almak isteyen, bedevi subay avcıları ortaya çıkmıştır.

Çanakkale, bu acıların Anadolu'daki son kalesidir... Ümmet dedikleriniz alacağını çoktan almıştır. Asıl hedef, devlet kurucu toplum olarak Türk'ün kendisidir. O sebeple Çanakkale kendine dönüştür. Ve yine o sebeple Türk, yeniden kendine, öz varlığına dönerek Çanakkale'de ete kemiğe bürümüş ve Kuvayı Milliye'nin ışığını yakmıştır.

Kimse kusura bakmasın. Ve herkes tarih yorumunu gözden geçirsin. Çanakkale, Türkleri millet/ulus yapan savaştır.

Bazılarının sandığı ve ısrarla saptırmak istediği gibi siyasi bir ümmet bilincinin bir parçası değildir. Bir kere daha belirtelim... Çanakkale'deki ümmet bilinci; siyasi değil, imanîdir. İslam'a inanmaktan kaynaklanan ve bütün dinlere has olan ümmet gibi ümmet anlayışıdır... Başka bir ifadeyle cami cemaatindeki ümmet gibi. Cami cemaatindeki ümmet, Hz. Peygambere bağlılardan oluşur ve fakat her biri farklı siyasi görüşe sahiptir.

Homojen değildir. 

Dolayısı ile buradan İslamcılık çıkmaz. Ama milliyetçilik çıkar. Nitekim sonrasında ayan beyan görülecektir ki Kuvayı Milliye etiyle kemiğiyle canlanmış ve ortaya çıkarak Kurtuluş Savaşını kazanmıştır.

Türkler, Müslüman bir topluluk olarak siyasi millet/ulus yapısına bu savaşla somut adım atmışlardır.

Çanakkale, ümmetçi politikaların bittiğini somut olarak belgeler... Bunun en büyük kanıtı, Çanakkale'nin hemen öncesinde Arapların Osmanlı'yı İngilizlerle birlikte arkadan vurup, yeni anlaşmalarla onlarca devlet kurmalarıdır. Bugün Osmanlı'yı terk edenlerin çoğu Birleşik Arap Emirlikleri Topluluğu'nu oluşturuyor. Bundan daha açık ve somut terk ediş ve belge olabilir mi?

Seninkiler hâlâ "Çanakkale ümmet bilincidir" diyerek Türk'ün kader savaşını Türksüzleştirmeye çalışıyor...

Bu dönme ruhlu aydınlarla, PKK'ya methiye düzenler arasında ne fark var? Al birini vur ötekine...

Yazarın Diğer Yazıları