Haber:Selda Öztürk KAY
Ermenilerin 1992’de Karabağ’da binlerce masum kadını, yaşlıyı, genci ve çocuğu öldürmesini , sağ kalanlar hiç unutmuyor.
70 yaşındaki Hörü Ferzaliyev, pek çoğu gözlerimin önünde öldü “ diye anlatıyor. Şehit olan oğlu Ferdeniv’in resmi ise evinin baş köşesinde.
Doksan iki yılının karlı Şubat ayında, Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde bulunan Hocalı kentinde, binlerce masum kadını, yaşlıyı, genci ve çocuğu kurşuna dizen Ermeni çeteleri, insanlığın gördüğü en acımasız vahşetin görüntülerini “yüzkarası belgeler” olarak tarihe miras bıraktı. Geriye kalan bir avuç canlı tanık ise dehşet dolu günleri anlatırken “Hocalı unutulur mu” diye haykırıyor. Bugün Azerbaycan’ın 48 iline yayılmış Hocalı “kaçkınlarından” (göçmenler) bazıları, Bakü yakınlarında bulunan Novhanı Kasabası’nda yaşıyor. Eskiden Zımni Sad Sanatoryumu olarak bilinen yerleşkede, yaklaşık 30 Hocalı kaçkını aile var.
3 bine yakın şehit
Saldırıda bir oğlunu şehit veren 70 yaşındaki Hörü Ferzaliyev, Hocalı’da ebeydi. “Son 35 yılda hemen herkes benim elimde doğdu. Pek çoğu gözlerimin önünde öldü” diye anlatıyor. Resmi makamlar, o gece Hocalı’da 613 kişinin acımasızca katledildiğini, bunlardan 83’ünün çocuk, 106’sının ise kadın olduğunu duyurdu. Ama Hocalı’da vahşetin canlı şahitleri, 7 bin kişilik kentte en az 3 bin kişinin yok olduğunu anlatıyor.
İşte gerçek soykırım
Hocalı’da, Ermeni çeteciler, çocukların ellerini ayaklarını bağlayıp dağladıktan sonra kafalarına kurşun sıktılar. Öldüklerine bile ikna olmayıp, alınlarını yardılar. Çocukların yüzü yoktu. Sağ kalan aileleri çocuklarını ancak elbiselerinden tanıdı.
Neler yaşanmıştı...
Yıl 1992... Şubat ayının 25’ini 26’sına bağlayan gecesinde Hocalı kenti, Hankendi’deki 366’ncı motorlu alayının zırhlı araçları ve SSCB ordusunun askerleriyle harekete geçen Ermeni milislerin açtığı ateşle sarsıldı. Saat 22.30 civarında, şehre üç ayrı noktadan saldıran Ermeniler, ortada sıkışıp kalan Azerileri Esergan yönüne doğru kaçmaya zorladılar. Pek çoğu bunu bile başaramadı. İlk saldırıda şehit düşenlerin sayısı 1000’in üzerindeydi. Hocalı’da silah yoktu. Karabağ bölgesinin tek havaalanı bu şehirde olduğundan, sadece havaalanını koruyan Azeri polislerin beylik tabancalarıyla zırhlı araçlara karşı savunma yapılıyordu. Sabaha kadar süren top ateşinin ardından, ilk yaya bölükler şehre girmeye başladı.
Kurşuna dizdiler
Evlerinden üzerlerinde gecelikleriyle, kazaklarıyla panik halinde çıkan Azeriler, komşu ilçe Ağdam’a ulaşabilmek için, Esergan yönünde, diz hizasına kadar gelen karda çocuklarıyla, yaşlılarıyla birlikte koşmaya başladılar. Nahçevanik köyü yakınlarında Ermeni çetelerinin pusu kurduğunu bilmiyorlardı. Hocalı’dan kaçabilenlerin pek çoğu Nahçevanik köyü yakınlarında Ermeniler tarafından açılan yaylım ateş sonucunda şehit düştü.
Öldürmeye doymadılar
Vahşetin canlı tanıklarından 43 yaşındaki Halit Caferov, yeğenine yaşadıkları kahpe Ermeni saldırısını anlatırken hâlâ o günü yaşar gibi heyecanlanıyor. ” Kalanlar, tam kurtulduk derken Ermeniler bir pusu daha kurmuş. Ateş açtılar 400 kişi de oracıkta can verdi “ diyor.
Kar, kızıla boyandı
Halit Caferov, 43 yaşında. Hocalı soykırımı olduğunda, havaalanında görevli polislerden biriydi. Bacağından vuruldu. 25 Şubat akşamı, havaalanında nöbetçi polis olan Halit Caferov, saldırının ilk anlarını şu sözlerle anlatıyor: “Akşam saat 22.00’yi geçiyordu. Bir anda top sesleri duyulmaya başladı. Şehrin bombalandığını gördük. O sırada havaalanına da ateş açılıyordu. Biz, havaalanını korumakla görevliydik. Reisimiz ve pek çok arkadaşımız havaalanında şehit düştü. Kadınlarımız, çocuklarımız hep Hocalı kentindeydi. Ben ve kurtulan birkaç polis şehre gittik. Elimizdeki tabancalarla savaşmak zorundaydık. Kar kızıla boyanmıştı, yerlerde komşularımızın, yıllardır birlikte yaşadığımız insanların cesetleri yatıyordu. Bakınıyordum. Ailemi kurtarıp Esergan yönüne kaçan gruba katıldık.”