Çelik'ten AKP İtirafları

Çelik'ten AKP İtirafları
AKP'nin kurucularından olan eski milli eğitim bakanı Hüseyin Çelik'in itirafları devam ediyor. Hürriyet'ten Ahmet Hakan'a konuşan Çelik, 1 Kasım'da alınan oyların gerçeği yansıtmadığını, vatandaşın kahrede kahrede oy vermek zorunda kaldığını söyledi.

İşte o röportajdan öne çıkanlar:


Ahmet Hakan: Siz bu röportajda söylediklerinizle partinize zarar vermiş olmuyor musunuz?
HÜSEYİN ÇELİK: Ben AK Parti’nin kaderiyle Türkiye’nin kaderinin özdeşleştiğine inananlardanım. Kimseye hakaret etmeden, kimseye sövmeden, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı’na veya Başbakan’ına karşı saygısız bir tavır almadan düşüncelerimi söylüyorum. İçeride söyleme ve düzeltme imkân ve şansınız yoksa dışarıda, olup bitenlerden çok da haberdar olmayan geniş tabana konuşmak durumunda kalırsınız.

Kemalistleri Eleştirirdik biz de öyle olduk
Daha önce katıldığım bir TV programında “Tayyip Bey bu hareketin lideri olarak Everest tepesidir. Fakat Everest tepesi, oradaki duruşunu ve varlığını Himalayalar’a borçludur. Himalayalar olmazsa Everest diye bir şey olmaz” dedim. Bazı arkadaşlarımız bunu bile mesele yaptılar. Biz Kemalistlere neden kızıyoruz? Bütün bir milletin iman ve haysiyet mücadelesi olan Milli Mücadele’yi sadece bir kişiye izafe ettikleri için değil mi? Şimdi biz de Kemalistlerin düştüğü hataya düşmüyor muyuz? Tayyip Bey’i savunuyor görünüp edepsizce laflar edenler şunu bilmelidirler ki Tayyip Bey’e iyilik etmiyorlar.
 
VATANDAŞ KAHREDE KAHREDE OY VERDİ 
Gemi su alıyor diyorsunuz ama son yapılan seçimde AK Parti yüzde 50 oy aldı.
HÜSEYİN ÇELİK: 1 Kasım’ı çok iyi okumak lazım.1 Kasım’da vatandaşın bir kısmı bize kahrede kahrede oy verdi. Bir tarafta HDP var, vaziyeti ortada. Bir tarafta MHP var, vaziyeti ortada. Anamuhalefet partisi asla göz doldurmuyor. İnsanlar istikrarın devam etmesi, ekmeğin küçülmemesi, çocuklarının istikbali için oy verdiler. Ben çok sayıda CHP’li işadamı tanıyorum, “Kredi borcum var, faiz borcum var, döviz borcum var” diye AK Parti’ye oy verdi. 7 Haziran’ı da aklımızdan çıkarmamamız lazım.
 

“Parti içi mekanizmalarda eleştirilerde bulunduk ve dışlandık” diyorsunuz. Eğer dışlanmasaydınız bir sorun yok muydu? Makam mevki sahibi olsaydınız yine bunları söyleyecek miydiniz?
HÜSEYİN ÇELİK: Biz itirazda bulunurken dışarıda kaldık. Bizim derdimiz, “Bizi yine içeri alın, bizi şu veya bu göreve getirin” değil. Bizim böyle kişiselleştirilecek bir meselemiz yok. Biz genel bir sıkıntıdan söz ediyoruz.
 
Ama sanki içeride kalsanız bir sorun yokmuş gibi...
HÜSEYİN ÇELİK: Olmaz olur mu? Esas mesele partinin durumu ile birlikte temel politikalar. Bana göre bugün memlekette beş temel sorun var. BİR: Kutuplaşma. İKİ: Dış politikada allak bullak oluş. ÜÇ: Ekonomi iyi değil. DÖRT: Kürt meselesi ve terörle mücadelede gelinen son nokta... BEŞ: Paralel’le mücadelenin bir paranoyaya dönüşmesi...
 
EKONOMİ BİTİK DURUMDA
HÜSEYİN ÇELİK: Biz yıllardır ekonomideki başarılarımızla övündük. İki kanadımız vardı: Adalet ve kalkınma. Kalkınmada çok büyük emek sahibi olan arkadaşlar var. Birileri geldi “İngiliz ajanı” dedi, “Faiz lobisi” dedi. 70’li yılların başında milli ekonomi gibi laflar vardı, bugün neredeyse Saray çevrelerinin itibar ettiği sözler olmaya başladı. Küresel ekonominin olduğu yerde, New York Borsası’nda insanlar öksürdüğünde bizim burada grip olduğumuz bir yerde, ihracatçı ekonomiden söz ettiğimiz, küresel ekonomiden, Türkiye’yi dünyaya, dünyayı Türkiye’ye taşımaktan söz ettiğimiz bir dönemde... Bu “milli ekonomi” lafı nereye götürür sizi? Nitekim şu anda ekonomi iyi gitmiyor, bu ortada. Rusya’ya olan ihracatımız yüzde 65 düşmüş, Irak’a olan ihracatımız yüzde 50’den fazla düşmüş.
 

BİZİ LİNÇ ETMEYE ÇALIŞIYORLAR
HÜSEYİN ÇELİK: 100 meselede partiyi, lideri müdafaa ediyorsunuz ama bir meselede “Şöyle olsa iyi olmaz mı” diyorsunuz ve bunu dediğiniz zaman birileri sizi linç etmeye kalkıyor. Birilerinin linç etmelerini kendi karaktersizliği olarak değerlendirebilirim. Asıl kötü olan buna müdahale edilmemesidir. Bu sıkıntı, bugüne mahsus değil. Sayın Gül daha cumhurbaşkanı iken de maalesef bu marazi durum vardı. Ben o zaman da büyüklerimize işin vahametini örneklerle arz etmiştim. O zaman da “Gül’e ağız dolusu hakaretler ediyorlar, kimse bir şey demiyor. Bir danışman Bülent Bey’le ilgili ağır yazılar yazıyor, kimse ses etmiyor. Başka bir danışman Babacan’ı yerden yere vuruyor, kimseden ses çıkmıyor. AK Parti’ye destek veren bir gazetede bir gazeteci, en zor günlerde Adalet Bakanlığı yapmış bir arkadaşımızı ‘Paralelci’ ilan ediyor, ses yok. Bunlara müdahale edilmediği zaman biz kardeşliğimizi nasıl sürdüreceğiz” diye serzenişte bulunmuştum. AK Parti’nin tepe yöneticileri buna tanıktır.
 

Hürriyet