Cemaati aç bırakılan Ayasofya

Dedik ya bu siyaset ve bu tutum medeniyet yaratamaz diye. Boşuna söylemedik.

Ayasofya'yı açtık, gazeteciler içerde.

Ayasofya'yı açtığımız gün, işsizlik Türkiye'de tavan yapmıştı.

Evet, Ayasofya'yı ibadete açtık ama caminin cemaatini aç bıraktık.

Ayasofya özgür öyle mi?

Özgür değil. Çünkü cemaatinin gazeteci kısmı tutsak.

Şaşırdınız mı?

Devam edelim.

Ayasofya'yı açtık, lakin cemaatini uluslararası para kurumlarına borçlandırdık. 

Güya, kendi kararımızı kendimiz verdik ve yine kendi topraklarımızda ne kadar güçlü olduğumuzu gösterdik. Öyle mi?

Hayır, öyle değil.

Benim ülkem, köprüler yaptırdı ama garantisi batılı ülkeler. Eğer borcumuzu ödemez verdiğimiz taahhütleri tutmazsak İngiltere mahkemelerinde yargılanacağız.

Elimiz kolumuz bağlı.

Güya adaletli Osmanlı'nın devamıydık. Özellikle İslamcı geçinenler böyle iddia ederek bugünlere geldiler. Ayasofya ile güya bunu taçlandırdılar. Öyle düşünmekteler.

Hâlbuki 18 yılda yarattıkları toplumsal, siyasal ve ekonomik düzen bize gösterdi ki, adaletin feleği şaştı. Daha dün baroları meclisin önünde zorla tuttular.

Polise ittirip kaktırdılar.

Öyle kanunlar çıkarmaktalar ki, çoğunun gerisinde Türkiye'nin önemli bir kısmının rızası yok.

Bir de "Ayasofya özgürleşti" diyorlar.

Yalan..

Ayasofya asıl şimdi mahzun…

Cemaati sefalete uğratılmış bir cami nasıl özgür olabilir?

Ülkesi Hıristiyan Batıya ekonomik olarak borçlandırılmış bir ülkede her gün günde beş defa "Allahu Ekber" çığlıkları atan bir cami nasıl başını dik tutabilir.

Kusura bakmasınlar..

Bu adaletsiz düzenin toplumu, aynı zamanda adaletsiz düzenin cemaatidir. Bu cemaat, kendi seçtiği iktidar tarafından sağcı solcu diye bölünmüş, karşı karşıya pozisyona sokulmuştur..

Bu cemaat, etnik olarak ayrımlanmıştır.

Bu cemaat, şu partili bu partili diye ötekileştirilmiştir.

Şimdi söyler misiniz lütfen. Ayasofya Camisinin cemaati bunlardan hangisi?

Hepsi mi?

Bir kısmı mı?

Bütün ülke mi?

İşte sorunun hası bu, cevabının hası da elbette bütün ülke olmalıdır.

Neden?

Çünkü İslam birlik, dirlik dinidir.

Ayıran, bölen, ötekileştiren Hz. Peygamberin nesi olur acaba?

Dostu mu, rakibi mi, düşmanı mı?

İşte Ayasofya ve onun varoluşsal temeli oluşturan toplumu/cemaati ile ülkeyi yöneten siyasi irade arasında medeniyet anlayışı bağlamında böyle bir ilişki vardır.

Ülkeyi yönetenlere ve onların bütün taraftarlarına soruyoruz: Toplumu (cemaati) nasıl görüyorsunuz?

Büyük soru bu.

Bütünlüklü mü, parçalı mı?

Bu sorunun uygulamadaki cevabı olumsuz. Kitleleri mutlu eden bir karşılığı yok. Yazının içinde hatırlattık. Başta gazeteciler olmak üzere, toplumsal adalet, çölün sıcağında bir yudum su bekleyen derviş gibi hasretle gelecek damlayı tutmak için elini açmış bekliyor.

Büyük Türkiye toplumunun cami cemaati ve onun dini vicdanı, ancak adaletle, hukukla, yetkin kamu gücüyle muktedir olabilir, huzur ve sükûn bulabilir. İşle, aşla, çocuklarına kimseden torpil aramadan, sırf hak ettiği için kazandığı bir düzenin sağlanmasıyla güç bulabilir.

Demek ki neymiş, Ayasofya, gerçek anlamda Batı'ya boyun eğmemiş, borçlandırılıp, ona hizmet etmeye mahkûm edilmemiş bir toplumun/cemaatin varlığı ile özgürlük bulabilirmiş.

Denilebilir ki sadece Ayasofya mı? Değil elbet, bütün camiler ve mescitler yıllardır çaresiz bırakılmış bir milletin gözyaşlarını sessizce dinleyip içinde tutmaktadır.

 

Yazarın Diğer Yazıları