Cenap Şahabeddin hakkında

 Yarın Cenap Şahabeddin'in (1870-13 Şubat 1934) ölüm yıldönümü. "Servet-i Fünûn Edebiyatı"nın Tevfik Fikret'ten sonra en büyük şairi olarak kabul edilen Cenap Bey'in sanat anlayışının temelinde parnasizm vardır. "Sanat sanat içindir" ilkesine bağlı olan ve sanatın dînî yahut içtimâî herhangi bir gaye gütmesine karşı çıkan bu akımın o yıllarda Türkiye'deki temsilcilerinin başında Cenap Şahabeddin gelir.

 Sanatta mükemmeliyet elbette önemlidir. Fikirler muhakkak sağlam bir ifade kalıbına dökülmeli… Sanat ve edebiyatta kalıcılık biraz da üslûba bağlıdır. Ancak bu, üslûp her şeydir anlamına gelmez. Kanaatimizce acıları ve sevinçleriyle "insan"ı mihver yapmayan eserlerin yaşama şansı azdır.

 "Güzel yazan yaşar. Güzel fikir bir ıtır ise güzel üslûba da her tarafı muhkem kapatılmış bir billur şişe diyebiliriz. En parlak mefhum bile kusurlu bir ifade içine konulunca açık kapta kalmış gülyağı gibi uçmakta gecikmez" diyen Cenap Şahabeddin'in bu iddiasının pek de geçerli olmadığını onun kendi eserlerine bakarak söyleyebiliriz. Şairin "sanat sanat içindir" inancıyla yazdığı "Elhân-ı Şitâ, Temâşâ-yı Leyâl, Yakazât-ı Leyliyye, Temâşâ-yı Hazân, Son Arzû" vb. şiirlerini bugün kim okuyor?

Maalesef Cenap Şahabeddin, "Yeni Lisan" ve "Millî Edebiyat" akımlarına karşı çıkmıştır. Bu konuda Ali Canip'le yaptığı tartışmalar meşhurdur. Ali Canip daha sonra bu yazılarını "Millî Edebiyat ve Cenap Bey'le Münakaşalarım" adıyla yayımlamıştır.

Cumhuriyet'in ilanından sonra Cenap Şahabeddin'in dil ve edebiyat anlayışını değiştirdiği ve millî çizgiye yöneldiği söylenir. Nitekim "elhân-ı Şitâ" şairi 26-30 Eylül 1932'de yapılan "I. Türk Dili Kurultayı"na katılmıştır. Muarızı Ali Canip Yöntem bu konuda şunları söyler:

"Davetliler salona birer ikişer girmeye başlamıştı. Bir ara Ruşen Eşref koşarcasına yanıma geldi.

-Sizinki geliyor, karşılamak ister misin? dedi.

-Kim? dedim.

-Cenap diye güldü.

Hakikaten karşılamaya değerdi. O Cenap ki, 1911'den beri yani Genç Kalemler'in 'Yeni Lisan' unvanıyla yazı dilinin özleştirilmesi ihtiyacını ortaya atıp da mücadeleye girişinden beri karşımıza çıkmış 'Lisanımızın güzelliğini bozmayın' diye her gün biraz daha azıtarak, bir edibe yakışmayacak küfür dolu cevaplar yağdırmıştı.

İlerledim, giriş kapısının biraz ilerisinde karşılaştık. Kendine mahsus sallana sallana bir yürüyüşle geliyordu. Beni görünce, gayrı ihtiyari gülmeye başladı ama yüzünde bir çekinme hali vardı. İşi şakaya getirmek istiyordu. Elini uzattı:

-Aman Canip Bey, bizi asacak mısınız, kesecek misiniz? dedi.

Hele içeri buyurun efendim, bugün sizinle şeref-yâb olmamız bizim için az mükâfat mı? dedim. O da:

-Demek bizim için de kâfi bir ceza telakki ediyorsunuz, diye koluma girdi, müsterih olmuş gibiydi."

Öyle veya böyle tarihe mal olmuş, şiirleri ders kitaplarına girmiş velut bir kalemden bugün geriye sadece "Tiryaki Sözleri" adı altında bir araya getirdiği hikmetli sözlerin kalmış olması yazarların edebiyat ve dil anlayışlarının, diğer bir ifade ile millî edebiyat ve sade dilin ne kadar önemli olduğunu göstermesi bakımından üzerinde düşünülmesi gereken bir meseledir.

Bu vesile ile "Tiryaki Sözleri"nden birkaçını -tarafımızdan nazma çekilmiş şekliyle birlikte- sunarak "Elhân-ı Şitâ" şairini rahmetle analım:

Bir milletin mi'yâr-ı medeniyyeti erbâb-ı irfanına derece-i hürmetidir. (C. Şahabeddin)

Medeniliğin ölçüsü

"Medenilik ilim irfan sahibine saygıyla ölçülür//Tarihe mâl olmuş değerlerini unutanlar küçülür"(Li-müellifihî)

Yeryüzünde yaşamak arzın ağırlığından az çok bir hisse yüklenmektir. (C. Şahabeddin)

Omuzumuzdaki yük

"Hiç düşündünüz mü bazı insanların omuzları niye çökük?//Eşit değildir dünyanın ağırlığından payımıza düşen yük" (Li-müellifihî)

Fukarasız memleket yoktur. Zengin memleket ona derler ki fukarasını saklayabilir. (C. Şahabeddin)

Fukarayı kollamak

"Her ülkede fakir-fukara elbette ki vardır//Onları kollayamamak bir millet için ârdır." (Li-müellifihî)

Hakikat ile hayali insan birbirine katık ederek yaşar. Ayağımız yerde iken gözlerimiz göktedir.(C. Şahabeddin)

Hayal ve hakikat

Gerçekçi ol ama hayal etmekten geri durma//Yere sağlam bas, gözlerini semadan ayırma."(Li-müellifihî)

***

ACZİMİN GİRYESİ:

 

NE KALDI?..

Bak gör ki geride ne şöhret ne şân kaldı,

Sadece  üç-beş  evrâk-ı  perişân  kaldı…

                                        (Li-müellifihî)

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları