CHP’li İlhan Kesici’den AKP’ye lüks harcama tepkisi

CHP’li İlhan Kesici’den AKP’ye lüks harcama tepkisi
CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici AKP iktidarının özellikle ilk altı senesinde yaptığı lüks harcamaların ekonominin kötüye gitmesine ve dış ticaret açığının hızla artmasına sebep olduğunu söyledi.


CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici TBMM’de 11. Kalkınma Planı hakkında yaptığı konuşmada AKP’nin ekonomi politikasında yaptığı hatalara dikkat çekti. Daha önce çıkarılan 10. Kalkınma Planı’nın daha gerçekçi ve ayakları yere basan bir plan olduğunu belirten Kesici, “O, ilk altı senede ekonomi parladı, 4x4 lüks cipler, neyse, o otomobiller, akıllı evler, efendim, akıllı arabalar, ne kadar böyle akıllı filan varsa onun sebebi bu. Basmışlar döviz kurunu. O, bizi nereye getirdi? Deminki söylediğim, 1 trilyon dolarlık dış ticaret açığına götüren yolun başlangıcı o” şeklinde konuştu.

CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici TBMM’de yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:

“Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; bu planda benim ilk hoşuma giden cümlelerden -2'nci maddesinde galiba- bir tanesi "15 yıllık bir perspektifle" bu planın, beş yıllık planının hazırlandığına dair bir cümle. Bu, güzel bir cümle, kulağa da hoş gelir, bizim de planlamada çok sevdiğimiz bir tabirdir, deyimdir, yaklaşımdır ama planın içine doğru nüfuz ettikçe, içine doğru girdikçe bu "15 yıllık perspektifle" ilgili herhangi bir şey görmüyoruz ama hiç olmazsa bunu yazan arkadaşlar, bu planlama düzeninde çalışan arkadaşlar, yazan arkadaşlar bu "15 yıllık perspektif"in ne olduğunu, güzel bir şey olduğunu hiç olmazsa buraya koymuşlar; oradan bir memnuniyetimi ifade etmek istiyorum ben.

Bu memnuniyetin yanında iki eksikliğe işaret etmem lazım, kaydi olarak bu geçmiş eksikliktir. Birincisi: Bu 2019 yılı programı yani normal şartlarda plan hazırlanacak, bu plan, On Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı normal şartlarda geçen sene tam bu günlerde yüce Meclisin huzuruna gelmiş olması gerekiyor idi, ona bağlı olmak üzere bir 2019 yılı programı hazırlanacak idi, ona bağlı olmak üzere de 2019 yılı bütçesi hazırlanacaktı. Hâlbuki öyle bir şey olmadı yani ortada plan yokken plana bağlı olarak hazırlanması icap eden program ve bütçe müstakilen hazırlanmış oldu; bu bir eksikliktir. Niye öyle olduğuna dair hiçbir şeyim yok, hiçbir yorumum da yok, kanaatim de yok ama bu eksikliğe de işaret etmek istiyorum.

Şimdi değerli arkadaşlar, umulurdu ki, bu On Birinci Plan'ın yine başlarında, bu on beş yıllık perspektifle ilgili yaklaşımda bulunurken Onuncu Plan'la ilgili bir durum analizi yapılmış olunsun, öyle değil mi? Yani netice itibarıyla, On Birinci Plan Onuncu Plan'ın üstüne bir şeyler söyleyecek, Onuncu Plan'ın başarıları nelerdir, başarısızlıkları nelerdir, kabulleri neydi doğru çıktı, kabulleri neydi yanlış çıktı, bunun bir durum analizi yapılmalıydı ki ondan sonra On Birinci Plan kendisini takdim etmiş olsun, öyle bir şey olmadı ama onu belki On Birinci Plan'ın yerine ben sizlere arz edeceğim.

Şimdi bu bölümün başında iki tane hüküm cümlesi kullanmak istiyorum, arkadaşlarımız akıllarından not da alsalar faydalı olur.”

“EKONOMİ YÖNETİMİNDE SİHİR YOKTUR”

“Bu ekonomilerin yönetiminde sihir yoktur, sihirbaz yoktur, yani ekonomi yönetiminde hiç kimse sihir sahibi değildir, sihirbazlık edemez. Yani öyle bir adam bulalım ki ekonomi yönetiminin başına geçirelim, bu ekonomiyi kalkındırsın, allamei cihan bulalım, böyle bir şey yok.

Hep bizim gibi ekonomisi sıkıntılı olan ülkelerde daha çok geçerli olmak üzere söylüyorum bunu da: Ekonomi yönetimlerini bekleyen en önemli tehlikelerin başında, kötü günlerin geride kaldığı, kötü günlerin geride kalacağı kabulüdür. "Artık kötü günlerimiz geride kalmıştır, bundan sonra önümüz açıktır, ufkumuz açıktır." filan denilirse eğer o ekonomi yönetiminin başarılı işler yapması fevkalade zor olur, buna çok dikkat etmek lazım.

Şimdi, ben eleştirilerimi -sesim fena değil, iyi geliyor ama- mahiyeti itibarıyla yumuşak yapmak istiyorum. Gün böyle çok sert muhalefet yapmayı icap ettiren bir gün değildir, daha sonraki bölümlerde de göreceğiz ama rakamları doğru söylemem lazım; yani, üslubumu yumuşak kılmalı ama rakamları, işte, hangi çaptaysa rakamlar o istikamette kullanmalıyım diye düşünüyorum. Zaten önümüzde de dört sene var. Ben üç dönem milletvekilliği yaptım, hiçbirisi tam zamanını tamamlamadı, hepsi erken seçime gitti; inşallah, ümit ediyorum ki bu dönem böyle bir erken seçim filan da olmaz, dört yılımızı bihakkın tamamlamış oluruz.

Şimdi, değerli arkadaşlar -arkasından bir şeyler de söyleyeceğim ayrıca- bu Onuncu Plana -yani, demek ki onun önünde 9 tane plan var; ben de bütün planların neredeyse içinde bulunmadım ama işimiz gereği, görevimiz gereği hepsini ezbere bilmek durumunda olduğumuz bir şeydir- "en başarısız plan" denilebilir. Yani, buna "en başarısız plan" demekten muradım da şudur: Koyduğu hedefler ile ulaştığı gerçekleşmeler bütün planlardan daha zayıftır. Müspet olması gerekenlerin tamamı yarısında, menfi olması gerekenlerin hepsi 2 katının üstünde; böyle bir şey olmuş. O yüzden, On Birinci Plan başlarken hem böyle bir on beş yıllık perspektifi sunması lazımdı hem de böyle bir analizi yapmış olması lazımdı ki biz On Birinci Plan'ın iyi bir plan olduğuna baştan itibaren kalbikanaat eyleyelim.

En önemli bütün, binlerce, milyonlarca faaliyet nereye gelip toplanacak? İthalatlar, ihracatlar, öbür ne kadar iktisadi faaliyet varsa tamamı, sektörler -sanayi sektörü, imalat sektörü, tarım sektörü, hizmetler sektörü, vesaire- gelip bir millî gelir rakamına ulaşacak. Onuncu Plan iyi bir hedef koymuş: 1 trilyon 285 milyar dolar, "1,3 trilyon dolarlık bir millî gelirimiz olacak." İyi; iyi mi, kötü mü, şimdi nereden bilelim yani? 2018 yılında geldiğimiz, ulaştığımız nokta ne? 784 milyar dolar. Bu, olmadı yani 1.300 koyuyorsunuz, 784; neredeyse yarısı civarında, çok kötü. Yani neyi allarsanız allayın, neyi pullarsanız pullayın; bunu kapatmaz, öyle değil mi?

 İkinci bir nokta: Kişi başına düşün millî gelir. Zaten birbiriyle uyumlu olur da bu rakamlar ama ben de hafızalarını tazeleyeyim arkadaşlarımın diye arz ediyorum. İşte, 15.996, "16 bin dolar olsun." demişler, iyi, bu da güzel bir şey, olan ne? 9.600, olmadı, bu da yarısına yakın. Hatta burada bir de 2023 hedefi var, o 2023 hedeflerinden ben de Onuncu Plan ilan edildiği zaman heyecanlanmış arkadaşlarınızdan birisiydim. Kişi başına düşen millî gelir 25 bin dolar olacaktı, çok hoş, hepimiz böyle heyecanla bekledik o işi.”

“10. KALKINMA PLANI DAHA GERÇEKÇİYDİ”

“Biraz öncekinde unuttum yani millî gelirde de 2023'e ait hedef Onuncu Plan'da 2 trilyon doladı, bu da çok heyecan verici bir rakamdı, ben de heyecanlanan insanlardan birisiydim ama şimdi, yeni koyduğumuz On Birinci Plan'da yani Onuncu Plan'ın 2023 için koyduğu millî gelir olan 2 trilyon doların karşılığı ne? 1 trilyon dolar, 1.080; olmadı, yarım. Peki, bu 25 bin dolar olan, kişi başına düşecek olan millî gelirin 2023 için geri plana koyduğu hedef ne? 12 bin küsur, 12.484; tam yarısı.

Şimdi, öbürleri de mümasil fakat burada bir şey daha söyleyeyim ben: Yani bu tertemiz kapağı olan bir kitaptı, kusuruma bakmayın benim, ben kitapların üstünde de bazen çalışıyorum, bizim Sivas'ta "İt oynamış yonca tarlası." derler buna. Yani yonca tarlaları bugünlerde de böyle yoncalar boy verir, yemyeşil, masmavi, tablo gibi tarlalardır. Köpekler -af buyurunuz- sıcaktan bunalırlar, nem ararlar, rutubet ararlar, yonca tarlasına bir girerler -nemlidir zaten- böyle bir evrilir, bir çevrilir, bir oynar, bir şey eder, olur benim kitabın kapağı gibi bir şey yani bu.

Kusura bakmayın fakat burada çok vahim bir şeyi huzurlarınızda biraz gülerek de söylüyorum ama... Bu kitabın yani Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı'nın 2028 ortalama dolar kuru için verdiği bir hedef rakam var:1,97. Yani 2018'de, bu sene, bu senenin ortalaması yani geçen senenin ortalaması dolar kuru 1,97 olacakmış. Hâlbuki olduğu rakam ne? 4,72; 2'den 4,72'ye.

 O 2008'in ortalama kuru, şimdi daha fazlayız elbette. Şimdi, bu çok vahim bir şey. Bir başka vahim şey: Bu plan yani 1 Temmuz 2013 yılında Meclisten çıktı. 1 Temmuz 2013 Mecliste konuşulurken bu hedefler 1 dolar, eşittir, 1,92 Türk lirasıydı. Yani düşünün ki tam şimdi konuştuğumuz rakam beş sene sonrasının dolar kuru olarak ifade ediliyor. Böyle bir şey olur mu? Çok saygısızlık.

Ben bu anlamda olmak üzere, On Birinci Planı, hedefleri zayıf vesaire filan ama sanki bu Onuncu Plan'ın hedeflerinin konulmasına nispetle biraz daha gerçekçi, biraz daha ayakları yerde hedefler koydukları kanaatindeyim.

 Şimdi, değerli arkadaşlar, niye bu, bu kadar çok başarısız oldu? Demin söyledim, şeyden gelmesi lazım? Yani On Birinci Plan, bu Onuncu Plan niye bu kadar başarısız kaldı, bunu bize bir izah etmeliydi diye bakıyorum. O etmedi fakat AK PARTİ yönetiminde ve parti gruplarında bazen resmî, bazen gayriresmî bu tür başarısızlıklarla ilgili -bu terimle değil yani Onuncu Plan'a konsantre olmuş olarak filan değil ama- ekonomideki sıkıntılarla ilgili iki yaklaşım görüyorum ben, bir: Yönetim katlarındaki yaklaşım, daha ziyade: Ya, bu böyle oldu. Ekonomimiz çok iyiydi, çok da iyiye doğru gidiyordu. “

“BU ÇOK SAKAT BİR İKTİSAT POLİTİKASI”

“Niye yani bu uluslararası sermaye hareketlerine karşı bu kadar duyarlıyız? O, bu. Bu, 2003-2018 AK PARTİ'nin tüm zamanlarında dış ticaret açığı, millî gelir -geliyorum- cari işlemler açığı, faiz. Burada şöyle bir şey var -yeşil- 1 trilyon dolar. Millî gelirimiz 11 trilyon dolar -kırmızı- dış ticaret açığımız 1 trilyon 26 milyar dolar, 1 trilyon dolar. Yani bu ne demek? Şimdi -bugünkü konuşmacı arkadaşlarımızın birisi de söyledi- ihracatta mesela bazen bir ayın ihracat rakamı gelir, "Çin'i geçtik, Maçin'i geçtik, onları da solda sıfırladık -vesaire- arkamızda, geride bıraktık." filan, övünürüz yani bütün bir ay televizyonlar bunu söyler. Hâlbuki işin essahı, aslı, tamamı bu; ihracatımız ithalatımızdan 1 trilyon dolar eksik. 3 trilyon dolar gibi ithalat yapmışız, 2 trilyon dolar gibi ihracatımız olmuş. İşte buna "Yandı gülüm keten helva!" denir.

Peki, bu bizi nereye götürür? Bunun hemen yanında bir laf daha var. Bizim bu -ithalat ve ihracat- dış ticaretin dışında döviz getirici faaliyetlerimiz de var. İşte, o işin en başında turizm gelir mesela. Ona benzeyen, turizm gelirlerimizi de koyduğumuz zaman Türkiye'nin kazanmadığı hâlde harcadığı, yani "cari işlemler açığı" dediğimiz rakam 576 milyar dolar. 576 milyar dolar, çok büyük bir para. Peki, bu finanse edilir edilmez? Bazı iktisatçılarımızın arasında da o tür laflar filan vardı "Finanse edildiği sürece bir mesele yok." Mesele var, işte bir, böyle, çok kırılgan hâle geliyorsunuz, canınız burnunuzun ucunda yani sıkınca filan canınız? Sadece burada mı? Buna bir faiz ödüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın, mesela bir teorik çerçevede değinip değinmediği, o teorik çerçevenin ne olduğu ayrı bir bahis ama ısrarla, vurguyla söylediği bir şey var değil mi? Faiz, faiz belası yani. Nispetine, Merkez Bankası şöyle der, böyle der bölümüne girmiyorum ama faiz felaket bir şey. Sadece dış borca? Yani biz bu cari işlemler açığını finanse edebilmek için ne yapıyoruz? Dış borç alıyoruz. Bir de ayrıca 70 milyar dolar özelleştirme yaptık, varlıklarımızı sattık. Buna ödediğimiz faiz 156 milyar dolar; çok büyük, 156 milyar dolar. Bunu çeşitli yatırımlarla mukayese etmek mümkün; ben, biraz da hoşluk olsun diye birinci boğaz köprüsüyle mukayese etmek istiyorum. Birinci boğaz köprüsünün yapıldığı sene, tamamlandığı sene 1973'tür, maliyeti o zamanki dolarla 21,7 milyon dolardır; milyon, 21,7 milyon dolar. Ama bu 1970'lerin dolarını bugünkü dolar seviyesine doğru getirirsek eğer, aşağı yukarı 200-250 milyon dolarlık filan bir rakam eder o. Ona bu 156 milyar dolarla bakarsak 500-700 birinci boğaz köprüsü eder bu ödediğimiz faiz. Çok fazla, bunun altından kalkmak imkânsız. Bu zaten sürdürülebilir bir şey değil, işin ucuna doğru getirdi.

Peki, bu niye böyle oldu yani böyle olmasa olur muydu? Şimdi bu tablo, bu kur hareketlerini yani 2003'ten 2018 yılına kadarki kur hareketlerini gösteriyor. Şimdi, oradan görünmeyebilir, ben yine bunun her tarafına bir şeyler yazmışım. Şimdi huzurunuza getirmek istediğim şey şu: 1 dolar, 2013 yılının ortalama kuru olarak 1,3; 2008'de de 1,3. Bakın, hepsi 1,3'ün bir parça altında, bir parça üstünde. Bu ne demek? Altı sene dolarda, dolar değerinde yahut Türk lirası değerinde sıfır artış olmuş. Hâlbuki, Türkiye'nin o sıralarda yaşadığı -bu altı senenin ortalaması- yüzde 12 enflasyonu var, Amerika'nın da kendi içinde yaşadığı yüzde 2,5'luk yıllık enflasyonu falan var; demek ki bu, çok sakat bir iktisat politikası. Şimdi, AK PARTİ'li arkadaşlarımıza çok samimiyetle?

Şimdi, bu şu demek: Bu, Halil İbrahim bereketi değildi. O, ilk altı senede ekonomi parladı, 4x4 lüks cipler, neyse, o otomobiller, akıllı evler, efendim, akıllı arabalar, ne kadar böyle akıllı filan varsa onun sebebi bu. Basmışlar döviz kurunu. O, bizi nereye getirdi? Deminki söylediğim, 1 trilyon dolarlık dış ticaret açığına götüren yolun başlangıcı o.

Şimdi, burada bu hurmaları yedik, çok iyi, bu hurmalar hemen ertesi gün çıkmıyor ki, bir zaman süreci geçecek, bu arada bir beş yıllık zaman geçti. Şimdi, 2018'e doğru gelen beşinci yılda, üçüncü beşinci yılda bu hurma çıkmaya başladı. İşte, dolar 2018'in ortalama kuru olarak 4,72 oldu, şimdi, 5,9-5,6 Allah ne verirse böyle gidiyor.

Şimdi, bu tablo IMF'nin tablosu. Demin unuttum o onuncu, on birinci yılın şeyini yaparken. Bir tek büyüme hakkında, büyüme rakamıyla ilgili bir şey söyleyeyim. Programımız bizim üçüncü On Birinci Plan'da 4,3'lük bir büyüme hedefliyor. IMF bunu? Ya bu kapalı!

IMF bunu 1,9 olarak? Hem de ne zaman verdi? Bizim ekonomiden sorumlu başbakan yardımcımız veya işte hazine? O da garip bir şey, bütçesi olmayan Maliye Bakanlığı şimdi... Hazine ve Maliye Bakanımız, IMF ve Dünya Bankasının müşterek toplantısı münasebetiyle Washington'da bulunduğu sırada IMF'nin yayınladığı rapor.

 IMF'nin yayınladığı raporda bu sene için eksi 2,5 verdi. Nereden belli? 2018'in 4'üncü çeyreği eksi 3, 2019'un 1'inci çeyreği, içinde bulunduğumuz çeyrek eksi 2,6; bu sene zaten eksi 2,5 olacak. Bu, çok kötü bir rakam. 5'inci plan içinde IMF'nin ayrıca verdiği rakam 1,9. Bunun üstünde çok ciddi durulması lazım.

Şimdi, bu 2007. Bu huzurunuza getirdiğim IMF tablosu 2007. 2007 ne demek? En cicim yılları, öyle değil mi? Böyle uçuyoruz, Mars'a gidiyoruz, Ay'a gidiyoruz, Jüpiter'e gidiyoruz filan, Allah Allah! Yani bu IMF buraya yazmış "07/11/2007." 7 Kasım 2007'de diyor ki? Türk Hükûmetine verdiği rapor. 189 tane üyesi var şimdi IMF'nin yani bir hafta evvel bir küçük adacık devleti IMF'ye üye oldu, onunla beraber 189 oldu.

Efendim, diyor ki? 6 tane ekonomik parametre çıkarmış? 7 tane en kırılgan ülke almış; 6 parametrenin 4'ünde Türkiye 1 numarada en kötü, bir tanesinde 2 numarada en kötü, bir tanesinde de 3 numarada en kötü. Bu ne zaman? 2007. Buradan gelmek istediğim nokta ne benim?

 2007'den itibaren bu gerekli tedbirler, bunlar görülüp bunların icapları yerine getirilmiş olsaydı, şimdi 2008'de karşılaştığımız bu problemlerle Türkiye karşılaşmazdı.”