CIA’ya hizmet eden gazeteciler!

Makedonya bir skandalla çalkalanıyor. Soros’un Açık Toplum Enstitüsü’nün, ülkenin adının değiştirilmesi kampanyasına hizmet etsinler diye beş gazeteciye bir yıl içinde 310 bin euro verdiği ortaya çıktı. Bu paranın düzenli olarak her yıl ödendiği de anlaşıldı.
Bilindiği gibi “Makedonya”nın, kendi ülkelerinde bir bölgenin adı olduğunu öne süren Yunanistan, Makedon devletinin adının değiştirmesini istiyor. Açık Toplum Enstitüsü de Yunanistan’ın görüşünü Makedonya’da kabul ettirmek için Makedon gazetecilere para dağıtıyor!
Soros’un Açık Toplum Enstitüsü, Makedonya’da kendi istediği doğrultuda yayın yapacak gazetecilere kişi başına yılda 60 bin euro ödeyebiliyorsa, Türkiye’de ne kadar ödüyor acaba?

***


Türkiye’de bu tür ilişkiler herkesin gözü önünde cereyan ediyor ve kimseden ses çıkmıyor. Açık Toplum Enstitüsü için rapor hazırlayan gazeteciye veya akademisyene ödenen para “telif hakkı” olarak değerlendiriliyor. Fakat, geçmişte Türk askerleri ile görüşen gazeteciler darbecilikle suçlanıyor...
Yani gazetecilerin veya akademisyenlerin, ABD ve İngiltere’ye hizmet etmesi, hatta CIA’ya Stratfor gibi kuruluşlar üzerinden bilgi vermeleri serbesttir ama bir MİT mensubu veya bir generalle görüşmeleri, örgüt üyesi olmaya kadar götürülebilir.
Geçmiş yıllarda, Amerika’daki CIA’ya hizmet eden düşünce kuruluşları adına eski CIA ajanları ile birlikte kitap yazan bir gazeteci, bu durumu kendi köşesinde çok büyük bir iş yapmış gibi duyurmuştu.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, psikolojik savaş ile ilgili soruma “Amerika böyle bir olaya başladığında, iki üç sene önceden başlıyor. Belli yazarları maaşa bağlıyor, belli yazarlara yazılar yazdırıyor, kitaplar yazdırıyor, medya kuruluşları vasıtasıyla psikolojik harekatlar yapıyor. Ancak psikolojik harekat, her zaman topyekun bir faaliyet olarak karşımıza çıkmaz, belli hedefe ulaşmak için de bu tür harekatlar yapılır” diye cevap vermişti. Özkök, “Nokta hedeflere mi yönelirler?” diye sorduğumda “Evet” demişti.

***


Yine Türkiye’deki Amerikan büyükelçileri, Mark Parris, Pearson ve Edelman, Türkiye’de doğrudan medya operasyonları yapmıştır! Bu büyükelçiler, ABD’nin bölgede girişeceği askeri saldırılardan önce, etkili konumda bulunan köşe yazarları ile toplantılar yapmış, hatta bir tarihçi, bu toplantılardan birinde, Türk yazarlarına “Osmanlıcılık” dersleri vermiştir!
Mark Parris, Irak’ın işgali öncesinde ihale dağıtmak için Türkiye’ye geldiği sırada savaş lobisi yapmak için medyaya para dağıttığı iddiaları ortaya atılmıştı. O günlerde Parris ile görüşen gazeteciler hâlâ zan altındadır...
Aslında sadece gazeteciler değil, ABD ve İngiltere’de sosyal bilimlerde yüksek lisans ve doktora çalışması yapan genç akademisyenler de istihbarat elemanı gibi kullanılıyor. Türkiye’deki bütün siyasi tartışmalar tez konusu olarak genç akademisyenlere veriliyor. Onlar da her türlü ayrıntılı bilgiyi, mensup oldukları üniversiteler üzerinden bulundukları ülkenin istihbarat servislerine sunmuş oluyor. Yani Türkiye’nin en iyi yetişmiş uzmanlarını, istihbarat elemanı olarak değerlendiriyorlar. Hem de hiçbir ücret ödemeden!

***


NATO’nun “Akdeniz diyalogları” çerçevesinde resmi bir belgede aynen şöyle denilmiştir:
“Kültürel faktörler, ekonomik, askeri ve demokratik reformlara yardımcı olacak ortak medya operasyonlarını cazip hale getirebilir.”
Bu yönde epey adım adılmış, Türkiye’de Amerikan kuruluşları ile medya ortaklıkları kurulmuştur. Artık doğrudan Başbakan ile görüşerek Sabah ve ATV’yi satın almak isteyen Murdoch gibi medya patronları da var.
Oysa Murdoch’un İngiltere’deki gazetelerinin. 5 bin 800 kişinin telefonlarını dinlettiği, skandalı örtbas etmeleri için üst düzey polis yetkililerine rüşvet verdiği ortaya çıktı. Yani Murdoch, ABD ve İngiltere’de soruşturmalarla köşeye sıkışmış durumda; Orta Doğu’ya açılmak istediğini söylüyor ve kapağı Türkiye’ye atmak istiyor..

Yazarın Diğer Yazıları