Cihan Paçacı: “Milletimiz iradesine saygı bekliyor”

Cihan Paçacı: “Milletimiz iradesine saygı bekliyor”
İYİ Parti Sözcüsü Cihan Paçacı, AKP’nin itirazlarına tepki göstererek “Milletimiz, 31 Mart’ta, ortaya koyduğu iradesine karşı sadece saygı beklemektedir” dedi.

İYİ Parti Sözcüsü Cihan Paçacı, Başkanlık Divanı toplantısı sonrası açıklama yaptı. AKP’nin İstanbul’daki seçime yaptığı itiraza tepki gösteren Paçacı, “Milletimiz, 31 Mart’ta, ortaya koyduğu iradesine karşı sadece saygı beklemektedir” şeklinde konuştu.

İYİ Parti Genel Sekreteri ve Parti Sözcüsü Cihan Paçacı, yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Sandıkların açılmasının üzerinden on yedi gün geçmiştir.

‘Bitmeyen Senfoni’ misali, hala daha kargaşa devam etmektedir.

Devleti yönetenlerin, seçimin sonucuna ilişkin, demokrasinin özüne aykırı yaptıkları açıklamalar, Türk demokrasisine tüm dünyada büyük bir itibar ve irtifa kaybettirmektedir.

Milletimiz nezdinde ise, rejimin adil ve demokratik işlediğine dair düşünceleri yok etmekte, siyaset kurumuna olan inanç ve güveni ortadan kaldırmaktadır.

Özellikle, varlığını siyaset kurumuna borçlu ve gücünü demokrasiden alan kurum ve şahısların, demokrasiyi yıpratan beyan ve davranışlardan kaçınmaları gerekmektedir.

Demokrasinin güvenilirliği ve şeffaflığı tartışılmaya başlanmıştır ki, bundan sonra artık tartışılan iktidarın meşruiyeti olacaktır.

Demokrasimizin işleyişinde bir sakatlık, seçim ve sandık güvenliğinde bir sorun varsa, bundan on ay önce yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimlerinde de bir sakatlık ve sorun var demektir.

Seçim güvenliğinden sorumlu olanların feryat-figan etmesi ve önüne geleni suçlaması, “Yavuz hırsızın ev sahibini bastırma” çabasıdır.

Sonuç lehime ise, üstünü ört-kapat, mazbatayı yetiştir; değilse günlerce oyala, işine gelmiyorsa oyları saydırma, hele hele mazbatayı hiç ağzına alma!..

Bu, hiçbir demokratik ülkede, eşi benzeri görülmeyen bir garabettir.

Seçim kurullarının itirazlara karşı takındığı çifte standart, hukuku zedelemekte ve hukuka güveni yok etmektedir.

Denizli, Uşak, Balıkesir ve Manisa’nın Yunus Emre İlçesinde İYİ Partinin itirazlarının derhal reddedilmesi, Keskin’de kazandığımız seçimin iptal edilmesi çifte standart uygulamaların sadece birkaçıdır.

Bu yaman çelişkiyi ne vicdanlar, ne adalet, ne de demokrasi kaldıramaz.

AK Partinin şikayet ettiği seçmen listelerini muhalefet yapmamıştır.

Töhmet altında bıraktığınız sandık kurullarını muhalefet atamamıştır.

Güvenlik tedbirlerini alan da muhalefet değildir.

Tüm bunların sorumluluğu hükümete aittir. Hükümetin sorumluluğu üstlenmek yerine, önüne geleni suçlaması, kötü niyetli değil ise, sadece aczin ve beceriksizliğin ifadesidir.

“SEÇİME GİRMEK SERBEST AMA…”

AK Parti zihniyeti göstermiştir ki, seçime girmek serbest, ama kazanmak yasaktır.

AK Parti, seçim yargısının üzerinden elini çekmelidir, seçim kurullarına ve yargıçlara baskı uygulamaktan vazgeçmelidir.

Seçim yargısına müdahale, demokrasinin iflas ettiği anlamına gelir ki, ne bunun sorumluları, ne de siyaset kurumu bu vebalin altından kalkamaz.

AK Parti sözcülerinin demokrasi dışı demeçleri ve bir türlü bitmek bilmeyen oyalama taktikleriyle, sahnelediği “sayım komedisi” milleti germiş, öfkelendirmiştir. Ülkemizin huzuru ve milletimizin güvenliği, iktidarın, kaybetmeyi içine sindirememesinden dolayı risk altına girmiştir.

Bugüne kadar, oylara sayısız kez itiraz edilmiş, ancak sonuç değişmemiştir.

Milletimiz, 31 Mart’ta, ortaya koyduğu iradesine karşı sadece saygı beklemektedir.

Dün itibariyle AK Parti yeni bir oyalama ve millet iradesini tavsatma girişiminde bulunmuş ve yasadaki “Tam Kanunsuzluk hali” ni gerekçe göstererek İstanbul seçimlerinin yenilenmesi talebiyle YSK’ya başvurmuştur. AK Partinin kendi hukukçuları da, hukuk dünyası da gayet iyi bilmektedir ki, “Seçmen listelerinin, itiraz üzerine, yeniden ele alınması mümkün değildir. Kesinleşmiş seçmen listelerindeki yolsuzluğa dayanarak mazbatanın veya seçimin iptali istenemez”. Bu karar bugünkü başkanı Sayın Sadi GÜVEN’in de altında imzasının bulunduğu 3119 sayılı 1 Temmuz 2014 tarihli YSK kararıdır.

Bu kadar açık ve net bir karar varken, yeniden sayım ya da iptal başvuruları sadece oyalama, zaman kazanma ve zihin bulandırma çabasıdır.

YSK’nın 3119 sayılı kararı, süre ve şekil şartlarının birçoğunun yerine getirilmemiş olması, AK Parti başvurusunun esasa girilmeden usulden reddedilmesini gerektirmektedir.

YSK’nın karar verirken, demokrasinin özünün serbest ve adil yapılan seçimler olduğu hususunu göz önünde bulundurarak, “seçimli demokrasi”nin sürdürülebilirliğini temin edeceğine inanıyoruz.

“AKP SEÇİM SONUCUNU HAZMEDEMİYOR”

AK Parti görülmektedir ki, İstanbul’daki seçim yenilgisini bir türlü kabullenememekte, sonucu bir türlü hazmedememektedir.

Cumhur İttifakı İstanbul’da sonuç alınmasını neden geciktirmektedir?

Büyükşehirde ortaya çıkmasından korktuğu, geçmişe yönelik hukuksuzluk ve yolsuzluklar mı vardır?

1 Nisan’dan bugüne kadar, İstanbul Belediyesinde geçmişe yönelik belge ve evrak imhası olduğu ve gelecekteki davalar için, delillerin karartıldığı ya da yok edildiği iddiaları doğru mudur?

Milletimiz, bu sorulara acil cevap beklemektedir.

Ülkeyi birlik ve beraberlik içinde, huzur ve güven ikliminde yönetme sorumluluğunu taşıyanlar, sandık sayma işini biran önce gündemden düşürüp, artık asli sorunlara odaklanmalıdır.

Yüksek Seçim Kurulu da, kendisine müdahale heveslilerinin üst perdeden konuşmalarına bakmaksızın, Anayasamızın ve milletimizin kendisinden beklediği vazifesini, demokrasiye, adalete ve vicdanlara uygun bir şekilde yerine getirmelidir.

Kamuoyu, YSK’ndan, Temmuz 2014’te verdiği kararın arkasında durmasını beklemektedir. Aksi takdirde seçimlerin yargı güvencesi altında yapıldığı sözü, içi boş bir fanteziden ibaret olacaktır.

Türkiye ilk kez seçim yapmamaktadır.

Bugüne kadar yaptığı birçok seçimi başarıyla sonuçlandırmış, kaybeden ve kazanan milletin önünde el sıkarak birbirlerine başarı dilemeyi becerebilmişlerdir. Hatta daha sonra uyum içerisinde beraberce çalışabilme erdemini sergileyebilmişlerdir.

“MİLLETİN ASIL PROBLEMİ EKONOMİ”

AK Parti iktidarı ve Sayın Erdoğan, ne kadar perdelemeye çalışırsa çalışsın, milletimizin asli problemi ekonomidir.

Vatandaş seçim değil, “Geçim” demektedir…

Karnını doyurmak için iş-aş peşindedir…

Çoluğunun, çocuğunun istikbali kaygısı ile korku içerisindedir.

Millet çoğunluğu yarın, çoluk, çocuğunun önüne bir tas sıcak çorba koyup koyamayacağının endişesini taşımaktadır.

İki gün önce açıklandı:

TÜİK rakamlarına göre, Ocak 2019 döneminde işsizlik, geçen yılın aynı dönemine göre % 3.9 artışla %14.7 ye,

Genç nüfusta ise, %6.8 artışla %26.7 ye ulaşmıştır.

Bu oranlar, işsizlik verilerinin düzenli olarak yayınlanmaya başlandığı 2005’ten beri en yüksek oranlardır.

İlk çeyrekte bütçe açığı 36.2 milyar liraya ulaşmış, döviz yeniden yükselişe geçmiştir.

Sanayide üretim daralır, fabrikalar bir bir kapanırken, çiftçi toprağı ile vedalaşıp köyünü terkederken, hülasa ekonominin geleceği açısından tüm veriler “Kıyamet Günü”nü işaret ederken, ülkemizin hala seçim gerginliği içinde tutulması, ekonomik sorunların çözüleceği konusunda milletimizde en küçük bir umut dahi bırakmamıştır.

Hükümet, süratle köylü Ahmet Efendinin, işçi Mehmet Beyin, gündemine dönmeli ve tüm dikkatini ekonomiye vermelidir.

Bir önceki basın toplantısında da ifade etmiştim;

“Sayın Erdoğan! Bakın, burası çok önemlidir.”

Hükümet, ekonomide ve tarımda netice almak istiyorsa, ilk yapacağı şey “Damat Berat” ve Tarım Bakanını görevden almaktır.

FRANSA’NIN SKANDAL KARARINA TEPKİ

Geçtiğimiz hafta Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un, 24 Nisan tarihini, sözde Ermeni soykırımını anma günü ilan etmesi, peşinden İtalyan Parlamentosunca da benzer bir karar alınması göstermektedir ki, Batı Emperyalizminin, asılsız iddialarla Türkiye’yi sıkıştırma ve böylece istediğini koparma heves ve iştahları yeniden kabarmış, Türkiye düşmanlığı yeniden hortlamıştır.

Maalesef, AK Parti hükümetinin anti-demokratik yönetim uygulamaları, uluslararası ilişkiler ve ekonomideki berbat performansı, batıdaki Türkiye karşıtlarını cesaretlendirmekte, onlara fırsat vermektedir.

Türkiye için bu mesele kapanmıştır.

Bu tür asılsız iddialar bizce yok hükmündedir.

Milletimize iftira etmek isteyen Fransa ve İtalya önce kendi kirli geçmişlerine bakmalı, dünyanın her tarafında döktükleri kan ve aldıkları can için tüm insanlıktan özür dilemelidir.

Bu girişimlerle Türkiye karşısında netice alınamayacağının hala daha görülememiş olması, batı dünyasının Türkiye ile ilişkilerinde içine düştüğü, iflah olmaz, “Türk düşmanlığı” ndaki ısrarını yansıtmaktadır.

“CUMHUR İTTİFAKI ‘BEYAYI’ UNUTTU”

Türkiye’nin önünde çözüm bekleyen çok önemli dış ve iç sorunlar varken, “Milletin bekası” diye seçimlere giren ve meydan meydan beka nidalarıyla milletin zihninde terör estiren Cumhur İttifakı, 31 Mart’tan sonra, “BEKA” yı unutmuş gözükmektedir.

“Bekadan neyi kastediyorsunuz?” sorusuna, cevap olarak işaret ettikleri İdlib Meselesi, Fırat’ın doğusu, YPG, PYD, PKK diye bir şey kalmamış olmalı ki, bir daha bu kelimeleri ağızlarına dahi almamışlar ve sonunda beka meselesi, AK Partinin, İstanbul seçimlerindeki tavrında görüldüğü üzere “iktidarın bekası” sorununa indirgenmiştir.

Seçim sürecinde koskoca bir yalan-dolan kampanyası yürütüldüğü görülmektedir.

Bu yalan-dolan ve aldatma politikaları, maalesef, damat beyin ABD ziyareti sonrası basına servis ettikleri demeç ve yorumlarda da arz-ı endam etmektedir.

Damat beyin ziyareti, hormonlu, abartılı ve gerçeğe aykırı şekilde, havuz medyasınca, bir başarı hikayesi olarak kamuoyuna takdim edilmiştir.

Bağımsız gözlemciler ve uluslararası medya ise, bu ziyareti, bir fiyasko, bugüne kadar yapılan ABD ziyaretleri içerisinde “en kötüsü” olarak duyurmuştur.

Milletimiz nezdinde yalanlar-dolanlar üzerinden algı oluşturulması politikasından bir türlü vazgeçmeyen AK Parti sözcülerine “Yalancının mumunun yatsıya kadar yandığı” nı bir kez daha hatırlatmak isteriz.

Yakın bir tarihte bu ziyarette neler yaşandığını hep birlikte öğreneceğiz.

İlgili Haberler