Cihat anlayışında reform...

Milletimizin selameti için "cihat" anlayışında da reforma gitmemiz gerekiyor. "Çalışmak, gayret sarf etmek" anlamındaki "cehd" kökünden türeyen ve "Hak dine dâvet etmek, bu yolda karşılaşılacak engellerle mücadele etmek" anlamında kullanılan "cihat" maalesef günümüzde "din için savaşmak" mânâsına indirgenerek adam kesmenin, cinayet işlemenin dayanağı haline getirilmiştir. Bu yanlış cihat anlayışı yıkılmadan Müslümanların başı dertten kurtulmayacaktır.

Öncelikle belirtelim ki "cihad"ın "savaş"tan ibaret olduğunu düşünmek yanlıştır. Zira bugünkü anlamda savaş Kur'ân-ı Kerim'de "harb" ve "katl" kelimelerinin muştaklarıyla ifade edilmiştir. Ayrıca İslâm'da "savaş"a izin veren âyet (Hac 22/39) Medine'de nazil olmuştur. Oysa Mekke'de nazil olan âyetlerde "cihat" emredilmektedir. Demek ki "cihat" sadece savaştan ibaret değildir.

Kaldı ki C. Allah'ın: "Onlara (düşman) karşı elinizden geldiğince kuvvet ve bağlanıp beslenen atlar -savaş araç ve gereçleri- hazırlayınız." (Enfâl, 8/60) âyetindeki -savaş için- "atlar hazırlayınız" emrini bugün "fantomlar hazırlayınız" şeklinde anlamamız gerekir. Çünkü -savaş aracı olarak- ogünün atları bugünün "fantomları"dır. Dolayısıyla söz konusu âyette -bugün için- zımnen Müslümanların ilimde, teknikte, sanayide en ileri noktalara ulaşması emredilmektedir. Bu da müminlerin "cihad"ı savaşmak değil, ilim tahsil etmek, sanayileşmek olarak anlaması gerektiğini gösterir. Müslümanlar ilim ve teknikte güçlenerek caydırıcı bir güce ulaştıkları zaman "savaş" kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Çünkü İslam'da "barış" esas, "savaş" istisnadır. Yani dinimizde savaş temenni edilen değil, mecbur kalındığı zaman baş vurulan bir yoldur. Hz. Peygamberimiz bir hadisinde bu gerçeği şöyle ifade eder: "Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin fakat buna mecbur kaldığınız takdirde tahammül gösterin, Allah'tan daima esenlik ve barış dileyin."

Diğer taraftan bugün "cihad"ın ilim, teknik ve sanayinin yanında hak, hukuk ve dürüstlük alanlarında da yapılması gerektiği ayrı bir gerçek. Zengin olsanız, ülkeler fethetseniz, altın hatta dindar nesil de yetiştirseniz her hâlükârda doğruya doğru, eğriye eğri diyebilecek bireyler yetiştiremezseniz bir gün başınızın taşa çarpması mukadderdir. İslâm dünyasının -buna biz de dahiliz tabii- içine düştüğü "hâl-i pür-melâl"i başka türlü nasıl izah edeceğiz?

İmkânım olsa Rasûlullah Efendimizin şu sözünü altından kazılmış rengârenk floresans harflerle gökyüzüne nakşederdim: "Cihâdın en faziletlisi zâlim sultanın yanında hakkı söylemektir."

Kısacası cihat; silahlı çatışma anlamındaki "savaş" değildir. Hele hele, kafanıza göre düşman icat edip boğazını kesmek hiç değildir. Günümüzde asıl cihat; ilimde, teknikte, sanatta, iktisatta ez-cümle hayatın her alanında dünya milletler sofrasının en güçlü üyesi olabilmek için çalışmak, gayret sarf etmektir. Batı'nın ürettiği silahlarla birbirimizi öldürmenin "cihat" olmadığını ne zaman öğreneceğiz?

Son söz Mehmet Âkif'in:

"Bakın mücâhit olan garba şimdi bir kerre//Havâya hükm ediyor kâni olmuyor da yere."

Yazarın Diğer Yazıları