Çıldırayazdım...

Güzel Anadolu ağzıyla “çıldırayazdım” yani “çıldırasım” geliyor!
Yanlış hatırlamıyorsam, sevgili kardeşim Turgut Özakman, Kurtuluş Savaşı konusundaki TV dizisine “Çılgın Türkler” adını verince, TRT Yönetim Kurulu “Türkler nasıl çılgın olurlarmış” diye itiraz etmiş ve adının “Kahraman Türkler” olmasını talep etmişti de, Turgut senaryoyu geri çekmişti... Ama aynı addaki kitabı bilmem kaçıncı baskısını yapıyor!
Turgut Özakman da, işte böylesine “çılgın”, ilke sahibi bir Türk... Şimdi ikinci büyük eseri, Çanakkale savaşını konu alan Diriliş adlı eseri 18 Mart’ta yayınlanıyor. Turgut; “Bu kitabı yazarken şehitler omuz başımdaydı.” diyor. Ve bugün şehitler gene “omuzlarımızın” başında!
Turgut’a “Bundan sonraki kitabın ’Ölüş’ mü olacak” diye sordum, “asla” dedi “T.C. ilelebet yaşayacaktır” .
Benim de umudum inancım aynı. Bütün bu görüntülere rağmen, düşmanların bütün çabalarına rağmen T.C. ve Türk Milleti yaşamalıdır ve yaşayacaktır.
Çanakkale geçilemedi, Kurtuluş Savaşında işgalci düşmanlar denize döküldü ve sonra da, ülkeyi kendi gayretlerimizle (AB kriterlerine göre değil), kendi değerlerimize göre çağdaş uygarlık düzeyine çıkardık... Bütün bunlar boşuna mı oldu, bu kadar şehidi boşuna mı verdik...
Gelişmelere, söylenenlere bakınca içimde öyle bir kuşku var... Ve “çıldırayazdım” !
Kapitülasyonların yerini AB Kopenhag Kriterleri, duyunu Umumiye’nin yerini IMF aldı... İktidarda postmodern Vahdettinler, Damat Feritler; medyada Ali Kemaller, Sait Mollalar ve Kürt Teali Cemiyeti’nin çeşitleri var... Bu sefer eli silahlılar dağlarda, gündüz külahlı DTP Meclis’te


“Ah olamaz!”
Yazılarında bilmem kaçıncı düşünce perdesini atarken ara sıra doğruları da yazan Ahmet Hakan, bütün bunlara rağmen “Türkiye, İran olmaz” diyor.
“Olmaz, olamaz diye” bütün olamaz dediklerimiz oldu ve oluyor kardeşim Ahmet! Etrafına bak! Birkaç ay evvel karaçarşaflı bir kadın “Başını kapa hanım” diye eşimin üzerine yürüdü, birkaç gün evvel de gene böyle bir kadın Nişantaşı’nda, bir arkadaşımızın yakasına yapışmış! “Ah olamaz” derken irtica çiçegi, AKP iktidarının mümbit zemininde büyüdü, dal budak sarmakta! Bir ükeyi ihanetten de önce gaflet yıkar!


Hamakat ve ticaret
Ve; “İpekli don yürümeyi öğretir, para konuşturur” derler. Başlıca meziyeti ve vasfı patron kızı olmak olan TÜSİAD Başkanı Sayın Arzuhan Doğan Yalçındağ “AB’ye ya gireceğiz, ya gireceğiz. Başka seçeneğimiz yok” buyurmuşlar. (Sayın Yalçındağ, bir tek seçenek vardır o da Mustafa Kemal’in yolu. Bu yoldan haberiniz yok galiba...) Sayın Erdoğan da aynı fikirde ve Hukûmet programının baş maddesi bu çıkmaz yolda yürümek! Bunların tarih şuurları ve vizyonları yok; en iyi bildikleri “ticaret” .
Hayır, AB’ye “giremeyeceğiz” ; çünkü, bir defa bizi almayacaklar. Ve keşke almasalar... Hayır “girmeyeceğiz” ve de doğrusu girmemeliyiz bu Türkiye’nin değerlerini, savunma gücünü uyum uyum yitirmek ve bizi Avrupa’nın uydusu yapmak isteyenlerin kulübüne!
 AKP iktidarı sanki hükümet değil, ticaret şirketi ve asıl becerisi Türkiye’nin bütün mal varlığını pazarlamak ve en iyi fiyata satmak! En son başarısı(!) TEKEL’i de yabancılara sattılar... Sabah ATV grubunu da kontrolleri altına aldılar... Emre Kongar’ın karşısında iktidarı savunmaya çalışan, “çok bilmiş fakat hiç bir şeyi anlamamış” Mehmet Barlas, şimdi Engin Ardıç’la birlikte yüksek fiyatla transfer edildikleri “Sabah” köşesinden AKP’ye, rahatça yalakalık edebilirler! Mübarek olsun!
Kısacası AKP Hükümeti bir bakıma “T.C.” Hükümeti değil, “AKP Ticaret Şirketi” ... TÜSİAD da adı üstünde “Ticaret Holdingi” ; Yalçındağ hanım da “elinin hamuruyla” hükûmet etmeye kalkmasın!


TESEV
Bir de, TESEV var... Soros Vakfı olduğu söyleniyor. Bu “vakfın” da işi AB’yi halkımıza pazarlamak ve bunun için de ortadan Milliyetçilik ve TSK engelini kaldırmak! Bir süre önce Silahlı Kuvvetleri sözde analiz eden bir araştırma yapmışlardı. Şimdi de, gene Umut Özkırımlı’nın bir araştırmasını yayınladılar: “Milliyetçilik ve AB ilişkileri” ...
Bilmiyorum, daha doğrusu çok iyi anlıyorum TESEV’dekilerin neden milliyetçiliğe taktıklarını ve Çerkezleri da azınlık sayıp bu konuyu kaşıdıklarını! Çünkü açıkça millyetçilik ve Ordu, onların ve patronlarının habis emellerine ulaşması önünde en sağlam engeldir de onun için!..
Bu araştırmaları yapan sözde liberal aydınların foyaları, AKP ve türban konusundaki bölünmelerinde ortaya çıktı. Ama acı olan, üniversitelerede kürsü tutan, Yayla, Bora vb.. profesörlerin kendilerine emanet edilen gençlerin kafalarını karıştırmakta olduklarının farkında mıyız? Ama tabii söz hürriyeti ve akademik özgürlük var... Gelin de “çıldırmayın” !

Yazarın Diğer Yazıları