Çirkin sesli müezzin...

Gerek sözlü, gerekse yazılı kültürümüzde "kıssa-hisse" geleneği çok yaygındır. Sohbetlerde yahut didaktik eserlerde bir konu anlatılırken mutlaka bir kıssa ile meselenin hafızalara kazınması sağlanır, sonra da bu kıssadan alınacak hisse bir-iki cümle ile vurgulanır.

Bugün, Mevlana'nın "Mesnevi"sinden bir kıssa/hikâye naklederek dinî hayatımızda önemli bir yeri olan ezanın güzel okunması üzerinde durmak istiyoruz.

Hikâye (mealen) şöyle:

Bir Hristiyan babanın kızı, "Kulak âşık olurmuş gözden evvel" hesabı İslâm'a meyleder. Müslüman olmak ister. Babası ne dediyse ikna edemez. Kızının Müslüman olmasından endişe duymaya başlayan Hristiyan babanın geceleri gözüne uyku girmez olur. Derken sesi çirkin bir müezzin mahallede ezan okumaya başlar. Bu kulak tırmalayıcı sesin ne olduğunu soran kız, sesin ezan olduğunu, bu sesle Müslümanların ibadete çağrıldığını öğrenince hayal kırıklığı yaşar, Müslümanlıktan soğur. Bu durumu gören Hristiyan baba, birtakım hediyelerle müezzine koşar. Ve "Senin bu çirkin sesin beni büyük bir sıkıntıdan kurtardı. Kızım Müslüman olmaya karar vermişti. Söylediklerimize kulak vermiyordu. Gönlüne İslâm aşkı düşmüştü bir kere. Ne zaman ki senin bu çirkin sesle okuduğun ezanı duydu, Müslüman olma sevdasından vaz geçti. Ben de işkenceden, azaptan, korkulu rüya görmekten kurtuldum. Ne olur çam sakızı çoban armağanı bu hediyemi kabul et" diye çirkin sesli müezzine yalvarır.

Hz. Mevlana, bu kıssanın hissesini "İşte sizin imanınız da bunun gibi riya, geçici bir şey. O ezan gibi yol kesici" şeklinde açıklarsa da biz ezan üzerinden devam edelim.

Maalesef zaman zaman o kadar kötü, o kadar çirkin bir sesle ezan okunuyor ki bazı Müslümanlar "Namazı bu ezan okuyan kişi kıldıracaksa ben evimde kılarım daha iyi" demekten kendini alamıyor. Bence pek de haksız sayılmazlar.

Hz. Peygamberimiz: "Zeyyinû'l-Kur'âne bi-esvâtikim=Kurân'ı seslerinizle süsleyiniz" buyurur. Bu emri ezana, mevlide, ilâhîye de teşmil edebiliriz. Hiç olmazsa günde beş vakit okunan ezan güzel sesle ve usulüne uygun bir şekilde okunmalıdır.

Herkesin sesi güzel değildir, diyeceksiniz. Doğru ama işin başında, İmam-Hatip Okullarında yapılacak bir planlama ile yani sesi güzel öğrencileri müezzinliğe teşvik ederek bu işi halledebiliriz.

Kaldı ki bugün elimizde teknik imkânlar var. Bir ara olduğu gibi ezanlar merkezî sistemle okunabilir. Hatırlayın o günleri, sesi en güzel müezzin, makamına uygun şekilde lahûtî/Davûdî bir sesle ezanı okuyor, namaz kılan kılmayan herkes büyük bir huşu içinde dinliyordu. O günlerdeki bir gözlemimi de aktarmak isterim. Kahvehanede oturuyoruz, insanlardan bir kısmı kâğıt oynuyor. Merkezî sistemle güzel sesli müezzin ezana başlayınca pişti oynayanlardan biri "Arkadaşlar, bu ezanı duyup da namaza gitmemek olmaz. Kalkın namaza, sonra kaldığımız yerden devam ederiz" demişti.

Seslerin birbirine karışmadığı, usulüne uygun şekilde, sesi güzel bir müezzinin merkezî sistemle ezan okumasının ne mahzuru vardır bilmem. Diyanet'ten bu hususta açıklama bekliyoruz...

***

ACZİMİN GİRYESİ

                  NE DAVUT, NE BİLÂL KALDI

Davut, Zebur okurken bütün canlılar dinlerdi.

Bilâl'in ezanından gökler titrer, yer inlerdi.

Ne Hazret-i Davut, ne de Habeşli Bilâl kaldı,

Hâlbuki sesleriyle dini süsleyen onlardı.

                                                 (Li-müellifihî)

Yazarın Diğer Yazıları