Çocuklara yaz geldi, sahiller şenlendi ama...

Referandum gündemini stresiyle atlattık. Oylama sonuçlarının yankıları sürüyor... Evet mi Hayır mı tartışmasının yerine ise, YSK kararları ve itirazlar gündeme oturdu. Tartışmalar uzun süre devam edeceğini gösteriyor...

Siyaseti bilen bilmeyen kendine uygun gördüğü partiler üzerinde yorumlar ve düşüncelerini paylaşıyor.. Minibüste, tramvayda, yolda, alışveriş merkezinde, sporda, sahilde aynı konuşmalar...

Gündem siyaset..

Bir grup; bükemediğin eli öpeceksin, saygı göstereceksin, bir grup; adaletsiz referandum, bir grup; sahtecilik var, bir grup ise; ne olursa olsun birlik ve beraberlik zamanı.. İleriye bakmak gerekiyor.. Konu kapanmıştır... söylemlerini dillendiriyor.

Sahildeyim... Avrupa yakasında yürüyüş yapıyorum.

Hava güzel olunca benim gibi çoluk çocuk demeden bütün İstanbullu İstanbul Florya Belediye Tesislerinde diyebilirim.

Sabahtan havayı kestiremedim. Kat kat benim gibi giyinenleri benim gibi çok görüyorum.

Ya koşuyor, ya bisiklete binmiş, ya da yürüyüş havasına girerek ya formda kalmak ya da hızlı kilo vermek için yarışıyor.

Yanımdan geçen aile fertleri:

"Yazı hissediyorum tamamdır. Yeter artık bu sene çok kış gördük. Yoruldum. Güneş içimizi ısıtsın diye dışarı attık kendimizi... 17 derece ibre, sanki 35 Arabistan sıcağı. Beynimize güneş geçti oğlum ... Baş ağrısı yapıyor... Gölge bul oturalım. Bu havaların arkasından ne geleceğini yazı da kışa anlardık. Şimdi nerde çözemiyorum. Kışı çok acı soğuk.. Sıcağı ise değişik sıcak çok dik geliyor.. Yakıyor insanı hasta ediyor.

Gerçi kış bugünden sonra geri gelmez gelmesine de... Havalar da ekolojik dengeler de insanlar gibi değişmeye başladı" diye birbirleriyle konuşarak yanımdan geçiyor..  

Derken sağ tarafta cıvıl cıvıl çocuk sesleri... Kendi arkadaş gruplarını toplayıp havanın güzelliğinden istifade halinde Florya'da denize girişleri gözüme çarpıyor..

Çok mutlular.

 Denizle belki de ilk kez tanışıyor... Belki de bu kadar yakın oluyor...

Kendi dünyalarında belki de hayallerine kavuşmuştular. Ancak denizle şaka olmaz. Etrafa bakıyorum. Ne güvenlik alanı, ne güvenlik kulübesi ne de güvenlik görevlisi var... Etraftaki yürüyüş alanından geçen herkes benim düşüncemde söyleniyor:

-Gördün mü bak..

-Çocuk işte..

-Uçuyorlar

-Kim bilir şimdi neredeler.

-Bir değil baksana

-En az yirmi,  otuz küçük çocuk

-Evet

-Aileleri yok yanlarında

-Belki de izinsiz kaçtılar.

-İnşallah bir şey olmaz..

-Oh ne  güzel çocuk olmak var.. 

-Mutluluk bu işte..

-Küçük şeylerle mutlu olmak..

Başka aile geçiyor..

-Çok güzel.. Ancak, ileriye doğru gitmeseler bari. Baksanıza yüzme de bilmiyorlar.

-Güvenlik yok güvenlik, tedbir alınması gereken en önemli alanlardan bir yer çünkü kalabalık çocuk sayısı.. Baksanıza.. Bir tarafta piknik yapanlar, yemek yiyenler, bir tarafta kendince yüzme bilmeden denizle oyun oynayan masum çocuklar..

-Bir şey olsa şuan kim hesap verecek..

-Olan ailelerine olacak...

Hem keyifli hallerini, hem de endişelerini dile getiriyorlar..

İlerliyorum..

İki orta yaşlı düzgün şive, üslup ve tok sesle konuşuyor:

-Yeni geldim yurt dışından. Canım sıkıldı. Alışmışız buralara oralarda hayat yok.. Baksana İstanbul neredeyse yarısını Malatya, Sivas, Diyarbakır, Antep bizim oralar oluşturuyor..

Memlekete bile gitmiyorum uzun zaman oldu. İstanbul yetiyor.. Bütün Türkiye İstanbul'un içinde diyebilirim. Adamlar abi yapıyor..  Bir alışveriş merkezleri yapmışlar aklın hayalin almıyor. Labirent gibi.. Her şeyi içine çok iyi monte ediyorlar. Bir giriyorsun... Ordan oraya geçe geçe akşamı ediyorsun. Bağlıyor seni zamanı alıyor.. Akıllı ticaret işi... İşi biliyorlar..

-Evet, evet yöresel ne istersen memleketinden İstanbul'da var..

Buluyorsun.. Köyümüze valla gidemiyoruz. Aslında havasını, suyunu koklamak gerekiyor. Ayaklarının toprağa da basması gerekiyor.. Zaman da yok çalışmaktan. Vakit de..

-Çocuklar zaten köyü bilmiyorlar.. Sonrasında da niye İstanbul göç alıyor, nüfus çoğalıyor..

Bu yüzden...Yatırımı çok.. İş, aş  para burada..

 İlerliyorum... Konuşmalar siyaset yine...

-Merak ediyorum. Hükümette revizyon olacak mı?.. Yeni maddeler ne olacak?.. Doğu'ya yatırım olacak mı? PKK sorunu ne olacak?.. Ekonominin durumu aldı başını gidiyor. Dolar düştü. Üç altmışaltılarda sanırım borsa yükseldi, altın yüksek, yatırımı olanlar yaşadı...

-Bence de yaşadı.. Cumhurbaşkanımız 'Evet verin uçacağız' demişti ya..

İlerliyorum... Kalabalık çocuklu aileler konuşuyor:

-23 Nisan çalışmalarını bizim öğretmenimiz bitirmek üzere. Bizim kız abisiyle çok heyecanlı kızım dolabı altüst etti ne giysem özel günüm balom var diye.. Giy çıkar giy çıkar ayna karşısında kızamıyorum da dağıtıp duruyor.. Pazara döndü ev kıyamıyorum. Kızamıyorum.

-Öğrensinler çünkü o gün onların en güzel günleri ne mutlu ki o duyguyu bizler öğretmenleriyle birlikte öğretmişiz.

-Çocuk olmak güzel..

-Sorma geçen gün bizimkilerde giydikleri elbiseyi bana telefonla çektirip öğretmenine göstermemizi istedi.

-Whapsaptan çabuk çek anne diye bağırıyor. Bi de pozu havalı havalı, çok şeker oluyorlar..Neyse gönderdim: "Hoca Hanım, Bizim kız öğretmenim görsün.. Elbisem 23 Nisan'a uygun mu? diye soruyor dedim". Öğretmenimiz çok zarif ve kibar ses tonuyla, "Olmaz mı.. Olmuş tabii prenses olmuş, çok güzel olmuş, çok beğendim" deyince bizim kız telefonun megafonundan duyduğu bu sözlerle havalara uçtu. Görmen lazımdı. Çocuk olmak var.

Ne mutlu.. Çok duygulandım. Eşime anlattım, "Atatürk torunları heyecanlı olacak tabii. Bayramının tadını çıkarsın" dedi. Evimizde bayram var.. Mutluyuz.

Kalabalık içinden ilerleyerek duygulanarak uzaklaşıyorum. Geleceğimiz, en büyük zenginliğimiz olan bütün çocuklarımızın Ata'mızın armağanı olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyorum. Sevgiyle kalınız.

Yazarın Diğer Yazıları