Çöküşteyiz...

Uçuruma doğru sürüklendiğimizi fark etmeyen var mı? Ekonomi, siyaset ve iktidar sarmalına kolumuzu kaptırdık sürekli aşağı doğru çekilmekteyiz..

Ey akıl sahipleri farkında mısınız?

Batıyoruz…

Herkesin aklını başına alıp "ne yapabiliriz" diyeceği yerde, iktidar, arpalık olarak gördüğü İstanbul belediyesini, hukuku katletme pahasına kazanma telaşına düştü.

Başka?

Değerler sistemi çökertildi.

Başta milli değerler olmak üzere dini değerler siyasetin kirletmekten çekinmediği alana dönüştü.

Sanırsın ki Muaviye dönemi geri geldi.

İftar sofraları, siyasi saptırma, yalan ve yanlış bilgilerle öteki Müslümanları kendi safına çekmek için propaganda yeri haline geldi..

Camiler, herkesin kutsalı iken, iktidarın siyasi manevra alanı olarak görülür oldu.

Dikkatinizi çekerim: Bu ülkede çökertilen sadece ekonomi değil. Bizzat içinde yaşayarak gördüğümüz gibi,  dini ve milli değerler de gittikçe yozlaştırıldı.

Bunun adı kültürel çöküştür.

Camiye gelen muhalif bir aday, iktidar taraftarlarınca yuhalanıyorsa, siyasi hoşgörü de yerlebir olmuş demektir.  Cami siyasetin manevra alanına dönmüş demektir.

Hâlbuki cami Müslüman'ın zihninde Allah'ın evidir. Konuşurken, tartışırken, davranırken özel itina gerektiren yerdir. Kısacası, caminin bir adabı vardır.

Çok daha önemlisi, cami, tüm inanların ortak alanıdır…

İslami kamusaldır.

Dolayısı ile ortak değerdir..

Orada; kibir, gurur, siyasi yarış, sportif taraftarlık gibi tüm dünyevi çıkarlar susar.

Eskiden böyle idi.

O kapı, hak kapısıdır. Orada söz, dünyevilikten çıkar dine geçer. Din konuşur sen dinlersin..

Lakin gördük ki, o kapının ahvali de bozuldu. Artık orada din susuyor, siyaset konuşuyor. Orası siyasi çıkar kapısı haline getirildi.

Her yerde ve her şeyde olduğu gibi orada da yıkım var.

Siyasi çıkar, dini çıkarın önünde yürümeğe başladıysa, orada din susar, ahlaksızlık konuşur.

Zaten öyle olmuyor mu?

Ankara İstanbul belediyelerinde gün yüzüne çıkan yolsuzluk haberleri, kapitalin, dinin önünde yürüdüğünü ve dinin arkasına saklanarak, hepimizi soyup soğana çevirdiğini göstermiyor mu?

Demek ki neymiş?

Manevi yozlaşma olmadan; manevi çöküş, manevi çöküş olmadan da maddi (ekonomik) çöküş olmuyormuş.

Çökertenler, önce, iman, fikir ve inanç dünyasında çürümüşler, sonra gerisi gelmiş.

Kısacası önce fikir ve ideoloji çökmüş, sonra arkası gelmiş.

Tarım bunun için sıkıntılı.

Eğitim bunun için kötü.

Ekonomik borç, dolar, faiz, işsizlik, bunun için yüksek.

Hatta gazeteciler bunun için dövülüyor.

Soygun, kendine; vakıf, şirket, dini cemaat üzerinden düzen kurmuş. İstiyor ki devam etsin.

Gazeteci de çıkara dokunuyor.  Halka gösteriyor. Toplumu bilgilendiriyor.

Eğer bir ülkede gazeteciler saldırıya uğruyorsa, saldıranların halktan sakladığı, göstermek istemediği büyük lokmalar vardır. Gazetecinin sesini kısabilirse, halkın malını büyük lokmalar halinde yutacak.

Demek ki neymiş, çöküşün bir işareti de gazetecilere yapılan saldırılarmış.

Haberiniz olsun.. Ülkemizi çökertiyorlar.

 

Yazarın Diğer Yazıları