Çölaşan ve Ekşi!

Basın Konseyi Başkanı ve Hürriyet Başyazarı Sayın Oktay Ekşi’nin, Emin Çölaşan’ın  “kovulması”  hususunda ne diyeceğini merak ediyordum ve   “duayenimiz” olması hasebiyle, kendisine soracaktım.
Diğer meslek kuruluşları, mesela Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Çağdaş Gazeteciler Cemiyeti ve mahalli Gazeteciler Cemiyetleri, anında gereken tepkiyi gösterdiler. Ama Sayın Ekşi’den, dört gün müddetçe tık çıkmadı. Hem bağlı olduğu Holdingi, hem de kamuoyunu memnun etmesi çok zor.  
Anlaşılan kendisine,  “Bir şeyler söylesene!” ; “Orada artık ne arıyorsun? İstifa edip ayrılsana!”  türünden tepkiler olmuş ki,  “Bu yazıyı yazmak kaçınılmaz hale geldi” diyor. Özrü kabahatinden büyük. Demek, bu tepkiler olmasaydı Sayın Ekşi, bir meslektaşımızın  “kovulmasına”  karşı, bir gazeteci ve de Basın Konseyi Başkanı olarak hiç tepki göstermeyecekti. 
Şimdi, bu konuda yazmış ama siz, önce şu lafa bakın;   “Özel dünyamızı veya iş ilişkilerimizi buraya getirmek bizim profesyonel anlayışımıza uymaz...” 
Bir gazetecinin yolsuzluktan değil, cesaretinden dolayı, AKP iktidarına karşı yazdığı yazılardan dolayı,  “Erdoğan emretti; Aydın Doğan emri yerine getirdi”  diye böyle hoyratça kovulması olayının neresi  “özel” ?  “Özel” olmadığı şuradan belli ki kamuoyu ayaklandı.
 Ve bunun için de Ekşi, olayı kınamak şöyle dursun, tevil etmek zorunda kalıyor!
Kıvırarak yazmak, anlaşılan aynı müsait zeminde, Ertuğrul Özkök’ten Oktay Ekşi’ye de sirayet etmiş. O, bir zamanlar düşünce ve ifade özgürlüğü, basına yapılan baskılar konusunda mangalda kül bırakmayan Oktay Ekşi’ye ne oldu? Holding oldu!
Özkök’ünki gibi aynı peşrev. Der ki:  “Emin Çölaşan’ı takdir etmemek mümkün değil. Okuyucunun dünyasında öylesine derin bir iz bırakmış ki, hem bir dostu, hem bir meslektaşı olarak gıpta ettik... Okuyucuların bir yazara böylesine sahip çıkması nedeniyle de büyük mutluluk duyduk... Ancak bunlar Emin’in ne her yazdığını, ne de yazar olarak Emin’in tarzını benimseriz demek değildir...”
 Ekşi Bey; kimse sizin Emin Çölaşan gibi olmanızı, düşünmenizi beklemiyor. Ancak önce Konsey Başkanı ve bir meslek eskisi olarak, bu hoyrat olaya tepki göstermenizi beklerdik.
 Diyorsunuz ki  “Biz Emin’le yaşam felsefesi uyumlu insanlarız. Türkiye’nin hem içinde bulunduğu durumu, hem de geleceğini genel olarak, birbirine çok yakın şekilde değerlendiririz.”  Acaba, gerçekten öyle mi? Çölaşan konusundaki tavrınızdan anlaşılıyor ki holding yörüngesinden kurtulacak kadar cesur değilsiniz ve bunu da itiraf ediyorsunuz:  “Biz ” ertesi gün kovulmayı “ göze almadan yazı yazmayız” diyorsunuz.
Oktay Ekşi’ye  “Yarın senin de başına o gelecek!” diyorlarmış. Merak etmesin, O böyle davrandıkça, iktidarı da, holdingi de onu feda edemez!

Sendika mı?

Okuyucular Ekşi’yi, benim de kurucu üyesi olduğum  “Basın Konseyi Başkanı”  sıfatıyla bu konuda açıklama yapmadığı için eleştiriyorlar. Ben de!
Evet, Basın Konseyi  “sendika”  değil. Kuralları da belli, ama mesleğimizin en yüksek örgütü. Eğer Sayın Ekşi ve Konsey daha önce böylesine olaylara bigane kalmışsa, bu da bir bakıma Ekşi’nin sorumsuzluğundan dolayıdır. Hem, bu konuda yazılı kurallar kadar ve hatta daha da önemli  “yazılı olmayan”  kurallar ve sorumluluklar vardır.
Çölaşan olayı  “özel”  bir olay olabilir, ama şu sırada, manşetlere geçmeyen, iktidar baskısı altında holding gazetelerinden  “kovulan” arkadaşlarımız, mesela Kurtul Altuğ ve Tercüman’dan Necdet Sevinç var. Anlaşılıyor ki iktidar yerini sağlamlaştırdıkça bu baskılar artacak. Basın Konseyi, en yüksek meslek kuruluşu olarak, artık  “özel vakalar” olmaktan çıkan bu baskılara karşı açık seçik tavır almak zorundadır.
Diyelim ki Konsey  “bu özel”  konularla ilgilenmezmiş. Ancak medya konusunda ilgilenmesi gereken büyük bir tehlike var: Bütün iletişim araçlarının, gazetelerin, TV kanallarının ve dağıtım örgütlerinin,  “tek ellerde” Aydın Doğan’ın vb.. ellerinde toplanması ve cesur gazetecilerin, yüksek tirajlı gazetelerde yazamayacak duruma gelmeleri! Bu,  “ilke sorunu” olarak, Sayın Ekşi’yi ve Konsey’i hiç mi ilgilendirmez?
Bu konuda bir şey daha soracağım:  “Gazetelerindeki bazı yazarların  her gün Atatürk’e, milliyetçiliğe ve Türk Ordusuna gittikçe artan bir pervasızlıkla saldırmaları onu ve holding sahiplerini, hiç rahatsız etmiyor mu? Onları ’kovmayı’düşünmezler mi?”  Kokuşmuş bir şeyler var Medya Krallığında!

Yazarın Diğer Yazıları