Çözmemek ve bölmek

Türban konusu çok hassas bir konu! Doğrusu bu konuda düşüncelerimi açıkça yazınca, bazı okuyucularımı rencide ettiğimden ve edeceğimden endişe ediyorum! Ama  “düşünce ve ifade özgürlüğü”  gazetemizin başlıca kuralı olduğu için, bu konudaki düşüncelerimi şu bağlamda, yeni  “sivil Anayasa” da, türban yasağının kaldırılacağı işaretleri verilirken ve Başbakanın İspanya yolunda söyledikleri üzerine, bu konudaki düşüncelerimi serbestçe yazmayı da kendi kendime karşı, vicdani bir görev biliyorum!

Önce, 21. yüzyılda, Atatürk Cumhuriyetinde ve bu sorun aslında çözülmüşken, bu sorunu neden tartışmaktayız.

Kıyafet devriminde, kadınların kıyafetleri vb.. söz konusu olmamış ve Mustafa Kemal  “Bu konuyu kadınlar kendileri hallederler” demişti. Şimdi önümde, 1926’da Kartal tren istasyonunda, öteki Haydar Paşa Garı önünde çekilmiş, iki fotoğraf var: Mustafa Kemal’in yanındaki genç kızların, hanımların başları açık ve giyimleri modern. Geleneksel başörtüsü de sorun olmamış, sorun yapılmamış, kentlerde artık kara çarşaflılar yok gibi ve başları açık hanımlar artıyor!

2000’li yıllarda, hele son yıllarda ne oldu da şimdi başörtülüler azalırken, -kentlerde ve İstanbul’da Ankara’da “başörtülüler” azalıyor- fakat “türbanda ”  patlama var?
Bunun cevabını Sayın Başbakan İspanya’ya giderken verdi, Demiş ki:  “Velev ki bir siyasi simge olarak taktığını düşünün. Bir siyasi simge olarak takmayı suç kabul edebilir misiniz? Simgelere, sembollere, özgürlüklere yasak getirebilir misiniz?” Biz hep türbanın (başörtüsünün değil) Atatürk ilke ve devrimlerine ve laik devlete karşı bir meydan okuma bayrağı ve sembolü olduğunu yazdık. Başbakanın dili sürçmedi, gerçeği, ifade etti:  “türban”  bir  “dini inanç meselesi”  değil, AKP’nin siyasi inancının sembolü!

Türban ve başörtüsü
Eskiden  “başörtüsü”  vardı ve kimseyi rahatsız etmezdi. Ama gene  “eskiden” , benzeri olmayan kukuleta  “türban” , ne zaman ve nasıl çıkarıldı? Miladı ve mucitleri malûm: Leyla Şahin hanımın icadı. Refah Partisi Genel Başkanı Erbakan ve arkadaşları (bunların başında Gül ve Erdoğan var)  “türbanı” siyasi bir araç ve sembol yaptılar!

Bu gerçek, şimdi AKP Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan tarafından ikrar edilince bunun yaratacağı  “derin bunalım” , hele yeni Anayasada  “türban yasağı”  kaldırılır veya gevşetilirse,  diğer gelişmeler ve  “kadro hareketleriyle”  bir arada düşünülürse, milletin  “dindarlar ve laikçiler(!)”  diye, kadınların  “tesettürlüler ve türbanlılar”  diye bölünmesi,  “gerçek”  tehlikesi var. Acaba Sayın Başbakan, dışardan bölünme tehditleri varken ülkeyi içinden bölecek bu tehlikeyi idrak edemiyor mu?
Ben, korkarım aynı mantıkla erkeklerin takkeli, fesli, çember sakallı olmaları vb.. maazallah,  “yeşil sancak”  da  “simge sayılır” ... Ve benzeye benzeye yaz-benzeye benzeye kış olur!
Ve nasıl izah etmeli: Diğer Müslüman ülkeler, itiraf etmeseler de  bazı devrimleri ve bu arada kadın kıyafetlerini, Atatürk Türkiyesinden, adeta kopya etmişlerdi. Ama şimdi, bu ülkelere gidildiğinde Başbakanımızın ve mesela son olarak Mısır’a giden Cumhurbaşkanının eşi türbanlı ve tesettürlü, ama o devletlerin başkanlarının eşlerinin başları açık.

Artık  “Atatürk’ü”  bu konularla “yormamak”  lazım, ama O’nun Çankaya’sına ve Dolmabahçe’sine bu zihniyetin yerleşmesi, kimseyi rahatsız etmiyor mu?
Beni çok rahatsız ediyor!

Yazarın Diğer Yazıları