Cumhurbaşkanı saldırıyı takdir ederse...

Cumhurbaşkanı saldırıyı takdir ederse...

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve yanındakilerin Rize''de uğradığı saldırı sonrası, ülke yönetiminde bazı önemli ilkelerin ve sorumlulukların unutulduğunu bir kez daha fark etmiş olduk.

Bir hukuk devletinde devlet başkanının böyle bir saldırıyı kınaması, sorumlularının cezalandırılması için de baş takipçi olması beklenir elbet ama… CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu''na yapılan yumruklu saldırı sonrası, saldırganları kınamayan iktidardan, Akşener''e yapılan hakaret ve saldırıları kınamasını zaten beklemiyorduk.

Ancak doğrusunu söylemek gerekirse, saldırının "alenen" makbul kabul edileceğini de tahmin edemezdik.

"Bunlar iyi günler"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM grup konuşmasında, Akşener''e yapılan saldırıyı onayladı ve hatta bu eylemlerin artacağını ima etti:

"Gelin hanım, beni Netanyahu''nun yanına koyuyor, onun ardından memleketim Rize''ye gidiyor. Gelin hanıma memleketim Rize''de görüldüğü gibi gayet güzel bir ders veriliyor ve nerede nasıl adım atılacağını çok iyi bilmek lazım. Burası Rize, sen kalkıp da Rize''nin uşağına bu şekilde hakaret edip onu Netanyahu gibi bebek katillerinin yanına koymaya kalkarsan yapılacak budur. Yine dua et ki, gelin hanıma çok ileri gitmeden bir ders verildi. Bu da Rizelinin edebini adabını gösterir. İkizdere yetmedi bir de Çayeli''ne gitti. Orada da zaten gerekeni yaptılar.

Ondan sonra da Trabzon''a gitmeye kalktı. Trabzon''da da hiç meydana çıkmayıp, doğrudan uçağa binip Ankara''ya döndü…

Bu daha bir; daha neler olacak neler… Daha dur bakalım, bunlar iyi günler…"

Bu konuşmadan hareketle, devlet yönetimine ve hukuka dair, hatırlatmayı gerekli gördüğüm bazı hususlar var…

Hatırlanması gerekenler

1. Devletin vazifesi vatandaşlarının güvenliğini sağlamaktır.

Herhalde, her şeyden önce hatırlatılması gereken şudur: Türkiye, anayasasında belirtildiği şekliyle, bir hukuk devletidir.

Bir hukuk devletinde, devlet, anayasa ve kanunlar aracılığıyla vatandaşların can ve mal güvenliğini sağlamakla mükelleftir. Bu anayasa ve kanunların uygulanmasında sorumluluk yürütmeye, yani Cumhurbaşkanına düşmektedir.

Muhalefet partisi liderinin uğradığı böyle bir saldırının onaylanması, o partinin seçmenleri, hatta yurttaş olarak herkesin güvenliği açısından tehdit oluşturur.

2. Adaleti sağlamak, yargının vazifesidir, kişiler kendilerince adaleti sağlamak için cezalandırıcı faaliyette bulunamaz.

Cumhurbaşkanlığı makamında oturan bir kişinin insanları kendi adaletini tesis etmeye yönlendirmesi işin başka bir vahim boyutudur.

Zira, Erdoğan''a göre, yapılan saldırı, Akşener''in kendisine yönelik Netanyahu benzetmesine karşılık bir grup vatandaşın ona "ders vermesi" idi; yani, ona göre, ortada bir yanlışlık vardı ve bu yanlışlığın cezası kesilmiş oldu.

Oysa, Cumhurbaşkanı, Akşener''in yaptığı benzetme üzerine ona, "ahlaksızlaşan siyasetçi", "zavallı" gibi ifadelerle -fazlasıyla- karşılık vermiş ve bununla da yetinmeyip meseleyi yargıya taşımıştır zaten. Bunlarla yetinmeyip, bir de böyle bir saldırıyı "ders" olarak tanımlayan Cumhurbaşkanı, bu konuşmayı yaparken, vatandaşın da kendi hasmına ders vermeye kalkışması halinde oluşabilecek tehlikeyi düşündü mü acaba?

3. Muhalefetin varlığı, demokrasi için olmazsa olmazdır.

Bahçeli, çarşı, pazar gezmemesi gerektiğini, Cumhurbaşkanı da sokakta gösterilen tepkinin artarak devam edeceğini söyleyerek; Akşener''e adeta siyaset yapma dediler. Oysa, demokrasilerde, yarının iktidarı olabilecek bir muhalefetin varlığı, iktidardaki partilerin temkinli olmasını sağlayacak bir unsurdur.

4. Partili Cumhurbaşkanı sisteminden vazgeçilmelidir.

İktidar partisini destekleyici, söylem ve eylemlerin -suç oluştursa dahi- cezalandırılmadığı için meşru görüldüğüne uzun süredir şahit oluyoruz. Ancak son açıklamayla görülen o ki, suç oluşturan bu tarz eylemler, cezalandırılmamanın ötesine geçti, takdir gördü.

Çünkü özellikle de partili Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildiğinden beri Türkiye''de, Cumhurbaşkanı, partisinin başkanı olmayı, cumhurun başkanı olmaya yeğliyor.

Oysa, Cumhurbaşkanlığı, birleştirici vasıflara sahip kişilerin temsil etmesi gereken bir makamdır. Bu açıdan, Cumhurbaşkanının görevine başlarken tarafsızlığı hususunda yemin ettiği de, Anayasa''da Cumhurbaşkanının "Türk Milletinin birliğini" temsil ettiğinin yazdığı da unutulmamalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları