"Cumhurbaşkanlığı denilen sistem artık çökmüştür"

"Cumhurbaşkanlığı denilen sistem artık çökmüştür"
Sözcü yazarı Emin Çölaşan bugünkü yazısında, 'Adına cumhurbaşkanlığı denilen sistem artık çökmüştür. İktidar ipin ucunu kaçırmıştır.' dedi.

Sözcü Gazetesi yazarı Emin Çölaşan, bugünkü köşe yazısında, 23 Haziran İstanbul seçimi öncesi PKK elebaşı Abdullah Öcalan'ın sözde tararafsızlık mektubunun yayınlanmasını ve TRT'ekranlarına kırmızı bültenle aranan Osman Öcalan'ın çıkartılmasını eleştirdi. 

Emin Çölaşan'ın 'Allah Aklımızı Korusun!' başlıklı yazısı şöyle:

Sevgili okurlarım, Türkiye'de yaşanan olayları gördükçe Allah'tan sabır diliyoruz, aklımızı korusun diye dua ediyoruz.

Bir sürü örnek vermeye gerek yok, bütün bu yaşananlar ve çelişkiler bize bir tek şeyi gösteriyor:

Adına cumhurbaşkanlığı denilen sistem artık çökmüştür.

İktidar ipin ucunu kaçırmıştır.

Toplum tepkilidir.

31 Mart ve 23 Haziran seçimleri bunun somut göstergesidir.

Herkes tartışıyor, bu iktidar partisi acaba bizimle alay mı ediyor, dalga mı geçiyor diye!..

Öylesine büyük çelişkiler içindeler ki!..

Size son günlerden somut bir örnek vereyim. Dünyaca ünlü Washington Post gazetesinde birkaç gün önce bir makale yayınlandı.

Yazan, PKK terör örgütünün en önde gelenlerinden biri olan Cemil Bayık. Hükümet de ister istemez büyük tepki gösterdi. Konu Meclis kürsüsüne getirildi.

Öncesinde, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın açıklama yaptı:

“Washington Post gazetesindeki bu yazı büyük birskandaldır. Washington Post açıkça terör propagandası yapmıştır. Bunun basın ve ifade özgürlüğü ile açıklanması mümkün değildir. Bu terör örgütünün başını Kürtlerin temsilcisi olarak göstermek her şeyden önce Kürtlere yapılmış bir hakarettir. Türkiye terörün her türüne ve onun destekçilerine karşı mücadele etmeyi sürdürecektir.”

İYİ Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan Meclis kürsüsünde özetle şöyle dedi:

“Bu azılı hainin tüm dünyada takip edilen tirajı yüksek bir gazetede reklamının yapılmasını şiddetle kınıyoruz. Bu durum basın özgürlüğü değil, düpedüz terör propagandasıdır ve kabul edilemez…”

İşin ilginç yanı bu aşamada başladı. Türkkan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sayın Kalın, Washington Post gazetesi bu sözlerinizden sonra size dönüp ‘Bir diğer terörist olan Osman Öcalan'ı devletinizin resmi televizyonuna çıkarıp siz konuşturdunuz' derse ne diyecek, ne cevap vereceksiniz? Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!

Kırmızı bültenle aranan terörist Osman Öcalan'ı devletin televizyonuna çıkaranlar ile Cemil Bayık'ın makalesini Washington Post gazetesinde yayınlayan çarpık zihniyet arasında hiçbir fark yok.”

Sevgili okurlarım, 23 Haziran seçimi öncesini anımsayın. Bunlar unutulacak olaylar değildir. İktidar, İstanbul'da seçimi Binali Yıldırım kazansın diye her çareye başvuruyor, elinden geleni ardına koymuyordu.

Baktılar ki pabuç pahalı, iki yola başvurdular:

–İmralı'ya özel kurye gönderip Abdullah Öcalan imzasıyla kendilerine destek mektubu getirttiler.

–Bu da yetmedi, terörist Osman Öcalan'ı devletin TRT'sine çıkarıp AKP doğrultusunda propaganda yapmasını sağladılar.

Türk devleti adına utanç verici bir durumdu.

Bunların hesabı sorulmadı ve hiçbir zaman sorulmayacak.

Üstelik Kuzey Irak'ta yaşayan bu herif kaçak olarak, hem de bütün dünyada kırmızı bültenle aranıyordu.  

İstanbul seçimini kazanabilmek için böyle nice utanç verici, yüz kızartıcı atraksiyonlar yaptılar… Ve şiştiler. 

Recep Bey “Ben onun arandığını bilmiyordum” dedi ve topu TRT'deki emir kullarına attı…

Zira söyleyecek tutarlı bir sözü yoktu.

Abdullah Öcalan ve Osman Öcalan rezaleti bizim kamuoyunda tartışıldı, eleştirildi…
Hemen ardından Washington Post olayı ve Cemil Bayık'ın makalesi patladı.
Saray haklı olarak bu yapılanı eleştirdi, gazeteyi teröre destek vermekle suçladı.

Şimdi varsayalım ki o gazete İbrahim Kalın'ın falan sözlerini ciddiye aldı ve bizimkilere şöyle dedi:

“Beyler, bizi suçluyorsunuz ama İstanbul seçimi öncesinde Abdullah Öcalan'ı devreye sokan, kırmızı bültenle aranan Osman Öcalan'ı devletin resmi televizyonuna çıkarıp konuşturan sizdiniz. Biz de Cemil Bayık'ın aranan teröristler listesinde olduğunu bilmiyorduk, kusura bakmayın!..”

Bu alay eden sözlere muhatap olan bizimkiler acaba ne diyecek, nasıl bir yanıt verecekti?

Yukarıda bir kez daha değindiğim şu olay, Türkiye Cumhuriyeti'nin nasıl ve hangi kafalar tarafından yönetildiğinin en güzel örneklerinden biridir.

Çelişkinin bu kadarı olamaz.

Sen Türkiye'de kural dışı bile olsa istediğin gibi davranacaksın ama sıra başkalarına geldiği zaman hemen suçlamaya ve postakoymaya başlayacaksın!

Bunu hep yapıyorlar.

Yok öyle şey…

Millet artık uyandı, bunları eskiden olduğu gibi pek kolay yemiyor.

İnanmayan olursa 31 Mart ve 23 Haziran seçim sonuçlarına bir kez daha bakabilir!