Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU

Sadi SOMUNCUOĞLU

Cumhuriyet'ten, "Demokratik" cumhuriyete

5 Kasım Bush-Erdoğan mutabakatının özünü daha önce yazmıştık. O tarihte medyamız, çeşitli etkilerle bunu görmemişti. Ama şimdi parçaları bir araya getirerek, resmin bütününü görmeye başladı. Elbette mesele PKK’dan ibaret değildi, ayrıca mutabakat da, o gün başlayıp bitmemişti. Yıllardır yürütülen arka kapı diplomasileri vardı. Sonunda Rice, Türkiye’ye geldiğinde anlaşma sağlandı, Bush’la da, tabir-i caizse son imzalar atıldı.    
Erdoğan, “Hamdolsun, istediklerimizi aldık”  dediğinde, herkes bunu PKK belası bitirilecek şeklinde yorumladı, hiç kimse mutabakatın özüne bakmadı. Şimdi zamanı gelmiş olmalı ki, anlaşma ciddi şekilde ele alınıyor. Türkiye için bir dönüm noktası teşkil ettiği, yakın geleceğimizin tehlikeye sokulduğu şeklinde yorumlayanlar olduğu gibi, can-ı gönülden onaylayanlar da var. Yani yorumları farklı, ama özü aynı olan bir ABD-AKP planının varlığında herkes mutabık. Mesela plana itirazı olmayan, ama hükümet uygulayabilecek/taşıyabilecek mi diye soran Cüneyt Ülsever’in değerlendirmesi şöyle:
  “-PKK’nın siyasallaşmasını, ‘iki ayrı unsurdan oluşan demokratik cumhuriyetin’ siyasi zeminde tartışılmasını, Türkiye’nin ne kadar hazmedeceği sınanacak, eğer hazım derecesi yeterli bulunursa, ABD’nin denetlediği PKK unsurları terörden vazgeçecek.
-ABD’nin denetimini yitirdiği, hatta başka ülkelerin denetimi altına giren PKK unsurları ise mümkün olduğunca ortak vurulacak.
-Ana muhalefetin desteği ile hükümet Kuzey Irak’a karşı yeni ve sıcak bir yaklaşım sergileyecek. ABD, nihayet Kuzey Irak’ı Türkiye’ye emanet edebilecek duruma gelecek.”
Serdar Akinan da, “5 Kasım süreciyle ortaya çıktı; 2. Cumhuriyetin ilk büyük adımı atılmakta ve başka ellerin kurdurduğu ve orta vadede bize açık bir tehdit olacak şoven milliyetçi bir Kürdistan’a ‘olur’verilmektedir. Diğer adımları da 2008 ortasına kadar göreceğiz. Tahmin etmek zor değil... Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin karakterini değiştirecek nitelikte...”  diyor.
Washington’un sesi Yasemin Çongar kadar mahir olan, ABD Brookings Enstitüsü Türkiye Programı Direktörü Ömer Taşpınar’ın görüşleri de şöyle:
 “-Bu plan Rice’ın, Gül ile yaptığı uzun ve baş başa görüşmede kesinleştirildi. Her ne kadar PKK’ya karşı eylem planı Ankara’da kotarılmış olsa da, bir kamu diplomasisi manevrası olarak, ‘AKP istediğini aldı’imajını yaratmak için bunun açıklanması Erdoğan’ın Beyaz Saray ziyaretine bırakıldı.
-Bu işin siyasi veçhesi Washington ya da Ankara’da değil Erbil ve Süleymaniye’de kotarılıyor. Onlar PKK’lılara zarar gelmeden bu konunun çözülmesini, bu nedenle de nerdeyse genel affa yakın bir uygulamanın yürürlüğe konmasını, aranan 150 PKK liderine de başka ülkelerin, mesela Irak vatandaşlığı verilmesini istiyorlar.
-Türkiye’den siyasi bazı talepleri olacak. Kerkük pazarlığı için PKK kartını kullanmak istiyorlar. İkinci olarak, bütün hesaplarını Irak’ın dağılması üzerine kuran Kürtler, böyle bir durumda siyasi geleceklerini Türkiye’nin tanıması için PKK’yı feda etmeye hazırlar.” 
  Hepsi senaryo veya tesadüf olamayacağına göre, bu tablonun Türkçesi şudur:
-PKK’ya genel af.
- “Kürt sorunu” na siyasi çözüm. Demokratik cumhuriyet.
-Barzani yönetimini tanıma.
-Kerkük’ün Barzani yönetimine devrine onay.     
Gün kadar açık olan; yıllardır hazırlığı yapılan,  yazarların da  işaret ettiği gibi,  Cumhuriyet’in sonu getirilip, 2. Cumhuriyet’in ilan edilmesi.
Cumhuriyet malum; Atatürk ve arkadaşlarının,  “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir”  ve “Bu devleti kuran halka Türk Milleti denir” inancına göre oluşturulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Milli devlet karşıtlarının  “Demokratik Cumhuriyet”  adını verdiği 2. Cumhuriyet ise, teröristbaşının uydurduğu, “İki ortaklı” cumhuriyet. Erdoğan’ın da,“Kürt sorunu vardır. Demokratik cumhuriyet anlayışı içinde çözeceğiz” dediği. 
 Tamam da  AKP, Erdoğan ve “75 Kürt kökenli” milletvekilinden mi ibaret? Grubun diğer üyelerinin milli-tarihi sorumluluğu ve diyeceği bir şeyler yok mu?

Yazarın Diğer Yazıları