Çuvaldız acıttı mı canım?

“Ergenekon İddianamesi” daha açıklanmadan, bir yıldan fazla zamandır, yasalara aykırı olarak ve her halde, başsavcının rızası hilafına “içerden”, medyaya sızdırılan “iddialarla” bilgi ve ahlak kirliliği yaşanmıştı. Şimdi de bu, başka şekilde sürüyor. Bazı gazeteler herhalde “uzman” ekipler kurmuşlar, iddianameyi didik didik ediyor ve seçme, sansasyonel  “iddiaları” , çerçevelerinden çıkarıp yayımlıyorlar... Yani haber ve bilgi kirletilmesi devam etmekte ve anlaşılan, yargılamalara kadar da devam edecek!
Ama bunun, iyi bir tarafı var; böylelikle daha duruşmalar başlamadan, bazı iddiaların ne kadar saçma, yakıştırma ve de hayal mahsulü olduğu anlaşılıyor.
Mesela basındaki tezbiratın başlıca mesnedi olan, Haham bozması Tuncay Güney’in dosyaları! Vural Savaş’ın dediği gibi “Siz bu adamın suratına, eşkâline, kıyafetine ve konuşmalarına bakıp, değil söylediklerini ciddiye almak, ondan, “ikinci el” otomobil satın alır mısınız?”
Ben inanıyorum ki, 13. Ağır Ceza Mahkemesi, bütün gerçekleri ortaya çıkaracak, balon patlayacak ama tutuklananlar, aylardır gözaltında tutulanların ve ailelerinin çoğunun çektikleri yanlarına “kâr” kalacak... Herhalde, bunun hesabını da görecek “ilahi mahkeme” vardır.
Ama şimdi “ateş düştüğü yeri”; her gün seçme iddialarını, boy boy manşetten yayımlamaya ve havayı kirletmeye devam eden Doğan Holding ve gazetelerini “yaktı”. “Acıttı mı?” diye sorasım geliyor!
Bir süredir Yeni Şafak gazetesi iddianamedeki “holdingin işleri” konusunda da bir “iddia dosyası” olduğunu duyuruyordu. Bu iddiaların içeriğini tartışacak, doğru veya yanlış oldukları hakkında hüküm verecek dağilim.
Fehmi Koru “Bir haberin anatomisi” başlıklı yazısında olayın ayrıntılarını anlatıyor ve doğru bir şey de söylüyor; “Ergenekon örgütüyle ilgili davanın iddianamesi ve eklerinde kazıya kazıya bulunan ilginç malzeme arasında bazı telefon görüşmeleri de yer alıyor: İddianameye mesnet teşkil eden yüz binlerce sayfalık ifadeler, tanıklıklar ve belgeler arasında yalan, sahte, uydurma denilebilecek çapsızlıkta olanları da var. Geçmişte tekzip görmüş, ya da şimdi yalanlanan belgelerin ekler arasındaki varlığı malzemeye kuşkuyla yaklaşılmasını şart kılıyor.” Zaten çoğu da böyle değil mi? Ve sorarlar: “Sayın Koru ve şürekâsı; bunu bildiğiniz halde, bu iddiaları, siz, en azından bir süzgeçten geçirmeden, çarşaf çarşaf yayımladınız ve hâlâ da yayımlamakta devam ediyorsunuz?” 
Gördünüz mü; dedikodu haramileri, şimdi birbirlerine düştüler!
Ve gene Fehmi Koru’dan bir alıntı. Lenin demiş: “Patronlar kendilerini asacak ipi kendileri satarlar.” Aynen öyle!
Bu olay konusunda Doğan Holding gazetelerinde yayımlanan açıklamada;  “Bizi yıpratmak için hayali telefon görüşmesini manşet yaptılar” deniyor. Arkadaşlar, manşete çektiğiniz çoğu “iddianın” telefon dinlemelerinin “hayali” olduğunu şimdi mi anladınız, bu sizi  “acıttı mı” ?
Yalanlamada, deniyor ki;  “Asgari gazetecilik çabası gösterilseydi (gerçek) kolayca ortaya çıkabilirdi!”
Bu gazetelere de sormak gerek;  “Sizler Ergenekon iddiaları hususunda, ” sanıklar “ hakkındaki ” haberleri “-dedikoduları- yayımlarken, bu ” asgari gazetecilik çabasını “gösterdiniz mi?.. Gösteriyor musunuz?”  Çuvaldızı önce kendinize batırın!

Yazarın Diğer Yazıları