Damat tarafı zengin diye böyle mi yapmak lazım?..

Bir bayramı daha geride bıraktık.

Kimi evlerimizde hüzün, ayrılık, veda.. 

Kimi evlerimizde ise sevinç, mutluluk, heyecan, kavuşma, hasret, sıla  yerini alırken, gurbette olanlar, memleket hasreti çekenler.. Kavuşanlarla özlem, sevinç, kavuşamayan, ile de tek yürek olup duygu yoğunluğunu yaşadık, acıyı, kederi birlikte hissettik.

Kısacası hayatı paylaştık.

Trafik kurallarına uymayanlar, hız yapanlar, kendini hiçe sayarak,  araçtaki yakınlarına, seyir halinde gidenlere yolculara korkulu anlar yaşattıklarına şahit olduk. Türkiye'nin her köşesinden trafik kazaları, yine terör haberleri hepimizin yüreğini yaktı.

Yine yarım kalan hayatlar, yine hüzün ve gözyaşı sel oldu.

Günler öncesinden yapılan uyarılarda 'Kurallara uyalım. Takip mesafesini koruyalım, hız yapmayınız, emniyet kemeriniz hayat kurtarır' diye... Bangır bangır kamu spotları yayınlarına uyan ve uymayanlar, trafikte şov yapan makas atan magandalar yine sahnedeydi.

Hele hiç hoşlanmadığım seyir halinde kendinden ve aracın içindekinden sanki daha değerli kulağa yapışarak uzun uzun telefon konuşmaları kazalara davetiye hazırlayacak cinstendi.

Arkadaş madem telefondaki o kadar çok önemliyse çek sağa dörtlüleri yak konuş, bizlerin yaşamını niye riske atıyorsunuz  diye söylene söylene geçiyorum yanlarından. Ama duyan kim!..

Bayram dolayısıyla ziyaretlerimiz çok olduğu için bazı kazalara da şahit oldum. Üzüldüm..

Yine kurallara uymamak, dikkatsizlik ve sorumsuzluk...

Can güvenliğini hiçe saymak budur dedirtecek cinstendi.

Kaza esnasında iki aracın içinden kapasitesinden çok fazla genç yaş grubu çıkması ayrıca dikkatimi çekti. Herkes şokta ve korku içinde birbirine sarılıp ağlarken bir yandan tutanak tutuluyor, bir yandan da çekicinin gelmesi bekleniyor. Birbirlerine, şokun etkisiyle dönen kavşakta kontrolü kaybettiklerini ve  hızlarını alamadıklarını söylüyorlar...

Hele son ses diskotek gibi açılan radyodan müziklere ne demeli.  Kulaklarının zarı patlayacak, işitme engelli olacaklar kendilerinden bir haber yaşayanlar.. Marifetmiş gibi bir de etrafa bakıp boş boş gülüp eğleniyorlar havası yaratmaları pes dedirtecek cinstendi..

Trafik durmuş vaziyette bizler de gıdım gıdım giden trafikte ilerliyoruz. Çok şükür yol açıldı otobandan devam yolculuğa.. Günümüz bayram olunca elimizden geldiğince büyüklerin ve küçüklerin gönlünü almaya her zamanki gibi hoş tutmaya çalışıyoruz.

Sıcaktan bunaldık. Biraz istirahat ve dinlenmek için ilk gördüğümüz çay bahçesinde soluğu alıyoruz...

***

Soğuk su ve sade Türk kahvesi biraz bizi kendimize getiriyor.

Konuşmaları duyuyoruz.. Motorlu Taşıtlar Vergisi ve trafik cezası borçlarının yapılandırma için 30 Haziran'ın son gün olduğunu duyan duymayana hatırlatıyor.  Süre uzatımı yokmuş uyarılarını duyuyorum.  Aracı olan herkesin az ya da çok borcu olduğunu anlıyorum. Çoğunluk olarak kişilerin borçlarını ödeme konusunu ihmal ettikleri ve yapılandırmayı bayram sonrasına bıraktıkları ortaya çıkıyor...

-OGS'den HGS'den kaçak geçmişim hiç hatırlamıyorum...

-Geçen seneden biriken cezalar, vergiler...

-Rakamlar büyük ama tek tesellimiz çok taksitlendirme...

Çocukları aracı izinsiz alıp gezerken cezaya takılanların şikayetleri ve "Mecbur ödeyeceğiz..." konuşmaları alıp başını gidiyor.

Çay bahçesindeki bayram sohbetlerinde birbirleriyle uzun zamandır karşılaşmayan akrabaların buluşmanın keyfini çıkarmalarını ya da çekiştirmeleri rahat rahat duyuluyor. Muhabbetler arasında neler yok ki?

Asker yolu bekleyenler, askere gidecekler, kilo alıp verenler, çirkinleşmiş beğenmedim, botoks yaptırmış, iyi karşıladı, sağlık sorunları, ayrılık, boşanma, yeni ev alımı kredi taksitleri, kız isteme, yeni iş, gebelik, doğum muhabbetleri vs.. 

***

Kalabalık masada teyzeler konuşuyor, bağıra bağıra şekerleri tavan yapmış.. Ne oluyor diye şöyle bir kulak kesildim... Zeynep'i, istemeye gelen erkek tarafından nişan hariç ev istemiş yanında da tam 30 milyarlık takı istenince çarşı karışmış... Moralleri çok bozulmuş erkek tarafının belli ki... En acımasız yorumlar havada uçuşuyor.

Birbirlerine;

-Göreceğiz bakalım Zeynep'in anasını, onun da oğlu var, başına gelince anlar.

-Bakalım o da gelinine yapacak mı bu gereksiz kadar masrafı... Yazık be.. 

-Bi de 'Çok değil mi takılar kızım? diye inanamayıp sormuşlar.. 'Niye çok olsun?.. Bir kere evleniyorum yapacaksınız tabii..." demiş kızımız.. Çok sinir olmuşlar.

-Buldu zengin kocayı ister tabii, yoksa ağzını bile açamaz yapışıp kalır alsınlar onu diye.

-Danışıklı dönüşüklü evde ana-kız anlaşmış belli...

***

Güler misiniz?.. Ağlar mısınız?..

İnsanlar öğrenemedi şu dünyada para araç, ancak amaca ulaştırmaz evliliklerin sağlam temellere atılmasında öncelik para değil sevgi ve saygı geçerli olduğunu. Tabii ki olsun para da. Ancak kişi çok iyi, ahlaklı, işi gücü var ama parası, evi yok evlenmesin mi?.. Bırakın aileler, herkes sevdiğini alsın..

Maddi kriterlere dayalı yapılan evliliklerin uzun sürmediğini, ayrılık, mutsuzluk getirdiğini hatta boşanmalara kadar gidebildiğini görüyoruz.

Evlilik özel bir kurum, emek ister, yürek ister. Aileler de köstek değil destek olsunlar. Herkes Zeynep gibi şanslı olmayabilir... 

Kahveler bitiyor. Hesap sonrası yine yollara düşüyoruz.

Mezar ziyaretlerimizi de gerçekleştirip artık gece eve dönüş vakti  otobandan rahat rahat iki saat giderken trafiğin Çorlu tarafında yolun tıkandığını fark edip yavaşlıyoruz.. Bir yaklaşıyoruz ki yine bir kaza.. Trafikle şaka olmuyor.. Aileler dağılmasın, yok olmasın. Araç kullanırken aman dikkat diyorum.

Hepimiz çok kıymetli ve değerliyiz. Bir hiç uğruna hayatlar yok olmasın.

Sağlıklı güzel haberler almanız dileğiyle. İyi pazarlar.

Yazarın Diğer Yazıları