Defansın ortasındaki Trabzonluları unutursan!

Geçen hafta son yazıya; "Trabzonspor yolundan nasıl dön(dürül)dü?" başlığını atarak hasretle beklenen ve de kapısının eşiğine kadar gelip dayanılan şampiyonluğun kaybına kimlerin sebep olduğuna kafa yormuştuk.

Önceliği de Hacı Bektaş'ın; "her ne arar isen kendinde ara" uyarısına kulak veren takımından olduğumuz için "Trabzonspor yolundan nasıl döndü?"ye vermiştik.

Ancak, çeşitli şekillerde (mail, söz ve sosyal medya yoluyla) aldığımız eleştirilerin önemli bir kısmında, "Trabzonspor yanlış yapsaydı bile şampiyonluktan edilmemeliydi" şeklindeki yaklaşımın bulunduğunu gördük.

Bu durumda da bu kez; "Trabzonspor yolundan nasıl döndürüldü?" sorusuna cevap arayanların daha çok olduğunu gördük. Haksız mı idiler? Asla! Çünkü, başta hakem hataları üzerinden olmak üzere dışarıdan yapılan, ya da yaptırılan hesapları puana döktüğünüz zaman Trabzonspor'un, Başakşehir'in 5 puan gerisinden ikinci değil, 10 puan önünden şampiyon olması gerekirdi!

Ama, bir kere daha anlaşılmıştır ki, sadece futbol değil hemen hemen her alanda olup bitenler için "Burası Türkiye" denilerek içini, "amaca ulaşmak için her yol mubahtır" şekliyle olan hareketlerin kazanım sağladığı bir ülkedeyiz!

İşte o zaman, hiç evelemeden-gevelemeden ve de ötelemeden "Burası Türkiye" gerçeği üzerinden hareket ederseniz ben diyeyim "kazanım sağlar" siz söyleyin "şampiyon olursunuz!"

Trabzonspor'da şampiyon olamadığına ya da oldurulamadığına göre, demek ki "oyunu kurallarına göre oynama" noktasında bir şeyleri eksik bırakmış! Hem de güya arkasında siyaseten birilerinin bulunduğu iddialarına rağmen!

***

Yine de Türkiye gerçeğine rağmen, Trabzonspor ligde sezonu ikinci tamamlamış, yarın yapılacak final öncesinde kupanın bir sapından da tutmuş ise bu kadro yapısı içinde "başarız olmuştur" demenin hiç de hakkaniyetli bir ifade olmadığını düşünüyorum.

Tamam! Sezon içinde İstanbul'un 3 büyüklerinin kötü bir sezon geçirmelerinin de etkisiyle Trabzonspor onlarla olan tüm mücadelelerde başarı sağlayarak öne geçip, şampiyonluğun en büyük adayı olarak lanse edilmiştir.

Ancak kaç sezondur derli toplu kadrosu ve geleceğe yönelik ekonomik hesaplarıyla Başakşehir göz ardı edilmiştir. Ne zaman Başakşehir'in öyle veya böyle kazanımları artmış, Trabzonspor'un kendinden de kaynaklı kayıpları zirve yapmış, işte o zaman gerçekle yüz yüze gelinmiştir.

Bugünü, bu gerçeği arkalarında Türkiye'nin en iyi kalecilerinden biri olan Uğurcan'a rağmen kalesinde çok sayıda golün görülmesine sebep olan defansın ortasında yönetim eliyle yapılan hasarı ortaya koyarak tamamlayalım.

Campi, Da Costa, Hüseyin Türkmen ve Hosseini ve de onca para verilen tek maç oynatılmayan Messias'tan oluşan 5 futbolculuk stoperlere sahip Trabzonspor bunların seçiminde çok büyük yanlış yapmıştır.

Yanlışın büyüklüğünü Sivasspor'daki Caner Osmanpaşa, Denizlispor'daki Mustafa Yumlu, Malatya'daki Mustafa Akbaş'ın varlığını hatırlayınca görmemek mümkün mü? Hüseyin Türkmen ile Hosseini'nin yanında bunları düşündüğünüz zaman, hangisinden ikili oluşturursanız oluşturun, bu sezonki tercihlerin hepsinden daha iyi olabilir di! Ama olmadı! Oldurulmadı! Oldurulmamasının başında da söz konusu Trabzonspor olduğunda hayatındaki tüm tercihleri kenara koyanlar, yani taraftarlar gelmiyor mu? Kendi öz evlatlarına yapılmadık hakaret bırakmayıp, taraftar diye geçinenlerden söz ediyorum.

Kısacası en sağlama alman gereken yeri, yani defansın ortasını emanet edebileceğin onca Trabzonlu dururken, el aleme emanet edersen, başına da bu gelir.

Eeee, boşuna denmemiş ki, "Allah'ın sopası yok ki gökten indirsin" diye! 

Yazarın Diğer Yazıları