Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

Demirtaş davası nedir?

Selahattin Demirtaş davası propaganda edildiği gibi bir demokrasi, özgürlük, insan hakları davası değildir. Partisiyle birlikte siyasi faaliyetlerden dolayı değil aksine katliam, şiddet ve tahribatla sonuçlanan 6/8 Ekim olaylarında halkı sokağa dökme talimatı vermekten dolayı tutukludur.

Malum, hafızayı beşer nisyan ile maluldür. Bu nedenle o dönemde meydana gelen gelişmeleri ve sonuçlarını hatırlatmakta yarar vardır.

ABD/İsrail ikilisi Ortadoğu'yu yeniden dizayn etme projesi bağlamında IŞİD adlı cani örgütü harekete geçirmişti. IŞİD'in görevi Irak'ın kuzeyinden sonra Suriye'nin kuzeyinde de ABD'nin himayesinde terör örgütü PYD/PKK'nın kontrolünde bir devlet inşa edebilmek için şartları ve alt yapıyı hazırlamaktı.

Terör örgütünü devletleştirme süreci Irak ve Suriye'nin kuzeyinden ibaret de değildi. ABD/İsrail kontrolü altında Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki yerleşim yerlerinin de Suriye'nin kuzeyindeki gibi kantonlara dönüştürülmesi planlanmıştı.

Türkiye'de de "çözüm süreci" bağlamında askerin elinin kolunun bağlandığı "akil adamların" köpeksiz köyde değneksiz gezdikleri zamandı. 'PKK silah bırakacak ve Türkiye topraklarını terk edecek' afyonuyla kamuoyu uyuşturulmuştu.

Aksine PKK devlete karşı direniş için yerel örgütlenmesini var gücüyle tamamlamaya çalışıyordu. Örgüt bu bağlamda Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi, Öz Savunma Birlikleri ve Sivil Savunma Birlikleri adı altında yeni yapılar oluşturdu. Dağlardan kentlere teröristler aktarıldı. Ayrıca şehirlerde sözde asayiş timleri ve mahkemeler kuran terör örgütü, vatandaşlardan vergi adı altında haraç alarak ülke sınırları içinde kendi kontrolünde alanlar oluşturmuştu.

O zamanlar terörist başının mesajları halka okunuyor, HDP, İmralı'ya her ay talimat alma turu düzenliyordu. Dolmabahçe'de terörist başının talimatları hükümet yetkililerinin de bulunduğu bir ortamda halka duyuruluyordu.

Türkiye "çözüm süreci" ihanetini yaşarken ABD/İsrail ikilisinin emperyalist enstrümanı olan DAEŞ de Aynel Arap'ı kuşatmıştı. Tam bu sırada PKK/KCK/PYD/YPG elebaşları da Türkiye'deki uzantıları olan teröristlere sokağa çıkın, yakın, yıkın talimatını verdi. Sonra da 6 Ekim 2014'te Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın eş başkanlığında toplanan HDP Merkez Karar Yürütme Kurulu tarafından "Halklarımıza Acil Çağrı" başlığı altında "AKP iktidarının Kobani'ye ambargo tutumunu protesto etmek üzere halklarımızı sokağa çıkmaya ve sokağa çıkmış olanlara destek vermeye çağırıyoruz." açıklaması geldi.

Teröristler ve örgüt destekçileri HDP'nin bu çağrısı üzerine harekete geçti ve sonuçta 131 yerleşim yerinde eş zamanlı başlatılan sokak eylemlerinde 37 vatandaş öldürüldü. Olaylarda, 326'sı kolluk görevlisi, 435'i sivil olmak üzere toplam 761 vatandaş yaralandı, 197 okul yakılarak çocukların eğitim ve eğitime ulaşım hakkı ellerinden alındı, 269 kamu binası tahrip edilerek milyarlarca liralık zarar verildi, kamu hizmetleri engellendi.

HDP'nin o zamanki eş genel başkanları olan Demirtaş ve Yüksekdağ işte bu devlete ve halka verdikleri zarar ve tahribattan dolayı tutuklanmışlardı. Malum Yüksekdağ 'sırtlarını dağlardaki YPG'ye dayadıklarını' cümle âleme ilan ederken, Demirtaş ise "daha Öcalan'ın heykelini dikeceğiz" diye bas bas bağırıyordu. O sıralarda sırtlarını dayadıkları YPG Kobani'de DAEŞ karşısında güç duruma düşmüştü ve onlara yardım etmek gerekiyordu. ABD "kara kuvvetimiz" dediği terör örgütü YPG/PKK'ya binlerce TIR silah ve mühimmat vermeye henüz başlamıştı.

6-8 Ekim olayları PKK ve örgütle iltisaklı unsurların Güneydoğu'da bir kantonal yapı oluşturmak amacıyla harekete geçmesiyle ilgiliydi. PKK/KCK/PYD/YPG'li unsurlar Türkiye Cumhuriyeti devletinin birliğini bozarak devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmak için harekete geçmişlerdir. Demirtaş davası teröristleri harekete geçiren yapılara karşı devletin yasalarıyla kendisini savunmasından ibarettir.

İşin AİHM ile ilgili yönü ayrı bir konudur.

 

Yazarın Diğer Yazıları