Demokrasinin sonu: Parti devleti

Vesayet devletinden parti devletine doğru bir süreç işliyor. Bu devletin yönetim şekli Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi.

Dünyada örneği yok.

Bize mahsus.

Yerli ve milli denilmesinin sebebi bu.

Parti devletinin tam yerleşme sürecinde acele edilmiyor. Zamana yayılmış durumda. Ağır ağır, hissettirmeden yerleştirmek istiyorlar.

Anlaşılan Türk toplumunun yüksek değer içerikli kavramlarıyla yol almayı planlamışlar. "Yerli, milli, manevi, medeniyetimiz, kültürümüz, rabia, dünyaya meydan okuduk, dik durduk. Bizi istemiyorlar" vb. gibi.

Parti devletinin inşası için esas olan şey elbette anayasa. Anayasayı da kabul ettirmek için hukukun değerli kavramlarını kullanıyorlar.

Adalet, özgürlük, demokrasi, herkesin anayasası, kadim medeniyetimizin devamı gibi…

Ancak uyguladıkları her şey söylediklerinin tam tersi.  Eğer böyle olmasaydı hepimiz için inandırıcı olabilirlerdi. Lakin görülen köy kılavuz istemiyor. Her şey apaçık ortada.

Parti devleti süreci 15 Temmuz darbe girişiminden sonra kararlı bir biçimde ortaya konuldu sanki. Aslında 15 Temmuz bir darbe girişimiydi ama esas darbe galiba ikincisi oluyor. Oluyor, diyorum, çünkü süreç işliyor. Henüz kurtulma şansımız var.

Bir iktidar düşünün bütün devlet kadrolarını kendi partililerinden atamalarla biçimlendiriyor. Sanki ülke, AKP'liler ve bir de geriye kalanlardan oluşuyor.

İhale onlara.

İş verilecekse öncelik onlara.

Devlet kadrosuna atama yapılacaksa gene memuriyet onların hakkıymış gibi iş yapılıyor.

Böylece Devlet partileştiriliyor.

Son örneği Boğaziçi Üniversitesi.

Soruyorlar: Yasaya uygun değil mi?

Evet, uygun, ama ahlaka uygun değil.

Başka?

Devletin öteki kanunlarına uygun değil. 2547 Sayılı YÖK Atama kanunlarına uyuyor, ama yolsuzluk kanunlarına uymuyor.

Ne demek bu?

Şu demek: Yolsuzluk sadece parasal mesele değildir. Hukuksal anlamda çıkar sağlamak amacıyla kanunları kullanmak (partizanlık yapmak, eşi dostu bilerek ve isteyerek kayırmak) da yolsuzluktur.

Evet, herkes bize, "Boğaziçi'ne rektör ataması yasaldır" diyebilir, peki, partizanca değildir diyebilir mi?

Diyemez.

İşte yasal olarak doğru gibi görülen bazı eylemler, ahlak yasaları ve hukukun öteki tarafınca meşruiyet içermez. Dolayısı ile geçersizdir. Haklı bir atama örneği değildir.

Bir başka mesele de demokrasinin en önemli ilkesi olan yönetimde meşruiyetin temel kaynağı olan "rıza"dır.

Bu atanan rektöre razı mısınız denildiğinde hocalar arkasını dönerek cevap veriyor. Öğrenciler eylem yaparak cevap veriyor.

Öyle ise?

2547'ye uygun olan birçok işlem, hukukun "yolsuzluk" tarafına uymuyor. Ayrıca demokrasinin "rızaya dayalı yönetim" ilkesine de uymuyor.

Milletvekili ve belediye seçimlerini niye yapıyoruz biz?

Halkın rızasını/onayını almak için değil mi?

Öyle ise soralım: Bu yapılan atamalarda ve hükümetin uygulamalarında hani rıza?

Ne demiştik yazının başında? Vesayet devletinden parti devletine doğru bir süreç işliyor. Hayır, öyle değil mi diyorsunuz? Öyle ise elinizden tutan mı var? Gösterin öyle olmadığını.

Göstermeyeceksiniz. Çünkü devleti, bürokrasi yoluyla ele geçirmekte ısrarcısınız. Dolayısı ile güven veremiyorsunuz.

Anayasaya, yasalara ve ahlaka uygun, toplumsal rızaya dayalı davranmadığınız sürece de güven kazanamayacaksınız.

Yazarın Diğer Yazıları