Demokratik kurumlar tahrip edilirse…

Demokratik kurumlar tahrip edilirse…

Sedat Peker''in YouTube kanalında çektiği videolarda anlattıkları gerçekten ürkütücü. Anlatılanların dehşeti daha çok kişi tarafından duyuldukça videolara ilgi de her seferinde artıyor. İzleyici sayısı, yüklenmesinin ardından birkaç saat içerisinde milyonları buluyor. Pazar sabahı yüklediği son video (7. bölüm) dün sabah saatlerinde 10 milyon izlenmeye yaklaşmıştı bile.

İddiaların hedefinde yer alan kişiler ve yandaşları, iddiayı dile getirenin kimliğine odaklanmış "mafyanın lafı" olarak söylenenleri yalanlıyor ancak söylenenlerin birkaçının bile doğru olma ihtimali asla göz ardı edilemez.

Öte yandan, bu iddiaları suç örgütü lideri olmakla itham edilen birinin ağzından duymamız, bugün Türkiye''nin geldiği noktada şaşırtıcı da değil.

Harvey''in değerlendirmesi

Hukukun üstünlüğü ve adalet mekanizmalarının çalışmadığı, anayasal hakların sınırlandığı yerde, bu yaşananlar olağandır.

David Harvey, "Neoliberalizmin Kısa Tarihi" adlı kitabında şöyle diyor:

"…Etkin demokratik kurumların koruyuculuğundan mahrum bırakılan ve her türden toplumsal yerinden etmeyle tehdit edilen bir kullan-at iş gücünün sosyal dayanışmalar inşa edebileceği ve kolektif bir irade gösterebileceği başka kurumsal biçimlere yönelmesi kaçınılmaz. Çeteler, suç kartelleri, uyuşturucu ticareti ağları, mini mafyalar ve gecekondu mahallesi babalarından topluluk, taban ve sivil toplum örgütlerine, seküler kültlere ve dini tarikatlara kadar her şey çoğalır. Devlet güçleri, siyasi partiler ve diğer kurumsal biçimler fiilen parçalandığında ya da eriyip gittiğinde geride kalan boşluğu kolektif çalışma ve sosyal bağ kurma merkezleri olarak dolduran alternatif toplumsal biçimler bunlardır." (Harvey, Neoliberalizmin Kısa Tarihi, Çev. Aylin Onacak, Sel Yayıncılık, 2015, s.180 [orijinal basım tarihi 2005]).

Bugün, ortaya konulan iddialar, iddialara yapılan açıklamalar, ortaya çıkan yalanlar ve ortaya çıkması istenilmeyenler dahil hepsi gösteriyor ki, demokratik kurumlara verilen tahribat, tahribatı yapanlar da dahil herkesin zararına sonuç doğuruyor.

Etkin soruşturma

Peker tarafından ileri sürülen ve ancak etkin bir soruşturma neticesinde kanıtlanabilecek iddialar, -hâlâ bir hukuk devleti iddiasındaysa eğer- Türkiye için oldukça mühim.

Söylemlerin içerisinde "kamu nüfuzunun kötüye kullanılmasına" dair oldukça endişe verici ve aydınlığa kavuşturulması elzem olan iddialar var.

Ancak iddiaların muhatabı ve emniyetin bağlı olduğu bakanlık, bunları yalanlayan ve "iftira" olarak niteleyen bir açıklamayı uygun gördü.

Oysa, pek tabii iftira olması da muhtemelen olan bu açıklamaların iftira mı yoksa hakikat mi olduğunun ortaya çıkması, söylenenleri "ihbar" olarak nitelemekle mümkün olacaktır.

Yetkililerin açıklama yapmakla yetinmeyip, etkin bir soruşturma için gerekeni yapmaları, soruşturmanın güvenliğini ve adil bir şekilde sürdürülmesini sağlayacak hamlelerde bulunmaları gerekir.

Nitekim, henüz geçtiğimiz günlerde, koronavirüsü kapsamında getirilen yasakların hukuka uygun olmadığını belirtmesi nedeniyle bir savcı görevden alınmışken, savcıların baskı altında hissetmeden bu soruşturmayı yürütmesi mümkün olabilir mi? Dahası, 2014 yılında, Türk Ceza Kanunu''nda yapılan değişiklikle savcıya soruşturma aşamasında emir ve talimat vermek suç olmaktan çıkarılmadı mı? Bu şartlar altında, "savcılar iddiaları araştırsın" diyen İçişleri Bakanı''nın cevabı ne kadar samimi olabilir?

İstifaların kabul görmediği, "görevden alma" ve "görevden afların" geçerli olduğu bu sistemde, yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanı''nın adaletin sağlanması namına -geçici de olsa- İçişleri Bakanı''nı görevden alması, soruşturmanın selameti açısından mühimdir.

Yazarın Diğer Yazıları