Demokratik Tartışmanın Bastırılması
Pazar günkü yazıda Ekrem İmamoğlu’nun avukatı Mehmet Pehlivan’ın tutuklanmasının savunma unsuru üzerindeki etkileri hakkında yazmıştım ki konuya yürüyüşle dikkat çekmek isteyen meslektaşlarım dün henüz daha yürüyüş başlamadan polis müdahalesiyle karşılaştı.
Durumu kaygı verici ve üzücü bulduğumu belirterek, Sayın Pehlivan’ın da tutukluluğunun ardındaki gerekçelerden biri olarak gösterilen İBB soruşturmalarından beri sıklıkla adını duyduğumuz “etkin pişmanlık” müessesesine ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “baskıyla ifade alındı” şeklinde açıklama yapanlara da soruşturma açılabileceğini duyurması hususuna değinmek istiyorum.
Etkin Pişmanlık ve Hukukun Şeffaflığı
Etkin pişmanlık, esasen suç örgütlerini çözmek, örgüt üyelerini caydırmak ve delil elde etmek için tasarlanmış bir ceza hukuku enstrümanıdır. Ancak bu mekanizmanın işlemesiyle elde edilen ifadelerin hukuki değerini de bilmek gerekir.
Yargıtay içtihatlarında, etkin pişmanlığın hüküm kurmak için tek başına yeterli olmayacağını vurgulamıştır. Benzer şekilde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de kararlarında etkin pişmanlık ifadelerinin başka delillerle desteklenmesi gerektiğini belirtmiştir.
Üstelik bu gerekliliğin baskıyla bir ilgisi yoktur. Baskı olmaksızın hukuka uygun bir şekilde alınan ifadeler için de geçerlidir.
İkincisi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “baskıyla ifade alındı” şeklinde açıklama yapanlara da soruşturma açılabileceğini duyurması, ifade özgürlüğü, yargı eleştirisine tahammül, hukukun şeffaflığı ve ceza tehdidinin demokratik tartışmayı bastırma aracı haline gelmesi açısından son derece kaygı vericidir.
Bir hukuk devletinde yargı kararları ve yargı süreci eleştirilebilir. Vatandaşların, gazetecilerin, siyasetçilerin veya avukatların “baskıyla ifade alındı” gibi bir iddiayı dile getirmesi, somut bir iftira ya da yalan isnat içermiyorsa, cezai soruşturma konusu yapılamaz. Bu tür açıklamalar, özellikle tartışmalı ve kamuoyunun yakından izlediği davalarda denetim mekanizmasının bir parçasıdır.
Son olarak
Özellikle belirtmek isterim ki hukuka esas zarar veren eleştiri değil; keyfilik ve kapalı yargı süreçleridir.
Ortada gerçekten bir suç varsa, buna ilişkin deliller kamuoyuna açık ve şeffaf biçimde sunulmalı, yargı süreci adil şekilde işletilmelidir.
Şeffaf bir yargılama süreci, hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı kalınması ve savunma hakkının titizlikle korunması, bu sürecin temel ölçütü olmalıdır.
Adalet varmış gibi denetim varmış gibi
Yeni İttifak: Siyasi etik ve toplum
Yangınlar, sorumlular ve eleştirilemezlik!..
Hani sandık meşruiyeti önemliydi?
Erken Seçim Çağrısı: Sandık Yalnızca Tepki Değil, Umut Olmalı
CHP Kurultayının iptali!..
Demokratik Tartışmanın Bastırılması
Savun(ma) hakkı
Değişiklik Talepleri ve Siyasi Mühendislik
Kurumlar güçtür









