Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN

Ahmet B. ERCİLASUN

Denge: Siyaset, ekonomi magazin spor

Başlık, Ahmet Hakan'ın 05 Şubat 2020 tarihli yazısından. "Gazetede hep peşinde koştuğumuz beş şey" başlıklı yazısında yukarıdaki başlık 2. madde olarak yer alıyor. Genel yayın müdürü olarak görev yaptığı gazetede bu dengeye dikkat ediyorlarmış. Siyaset, ekonomi, magazin ve spor haberleri dengeli olacak.

Bence Türkiye'nin sıkıntılarından biri bu. Televizyonlar, radyolar, gazeteler sadece bu dört konunun haberlerini veriyor. Sıkıntı, bu dört konu arasında denge kurulup kurulmaması değil. Peki sıkıntı ne? Haydi biraz soluklanıp tahmin edin bakalım.

Yeteri kadar soluklandı isek ben aklımdakini söyleyeyim. Sıkıntı, dört konunun dengeli olup olmamasında değil, sıkıntı, bir konunun, hem de çok önemli bir konunun eksik olmasında. Kültür konusunun.

Ahmet Hakan'ın tespiti doğru. Basın yayın organlarında ağırlıklı olarak sadece bu dört konu var. En az onlar kadar ağırlıklı olması gereken kültür konusu yok. Bu demektir ki kamuoyunun gündeminde de kültür yok.

Bir resmî veya özel kurum olarak herhangi bir edebiyat veya tarih toplantısı yapınız. Mesela Yahya Kemal için, Ömer Seyfettin için. Yahut da Tunyukuk anıtının dikilişinin 1300. yılı için. Eğer cumhurbaşkanı, başbakan (bağışlayın, bu makamın olmadığını unutmuşum.) veya bir bakan toplantıya katılmış, açılışta bir şeyler söylemişse, gazete ve televizyon haberlerinde filan devletlinin konuşmasıyla ilgili bir haber yer alabilir. Çoğu kez toplantının konusu bile haberde yer almaz. Toplantıda kimler konuşmuş, neler demişler?... Bunlar kamuoyunu hiç ilgilendirmediği için basın yayın organlarının ilgi alanlarına da girmez. Böylece gazetelerimiz bir de beşinci konuyu dengelemek için zahmete katlanmak zorunda kalmazlar. Zaten haber organlarımızın politika muhabirleri, spor muhabirleri, magazin muhabirleri vardır da kültür muhabirleri var mıdır, bilmiyorum. Söz konusu Hürriyet gazetesi olunca biz Doğan Hızlan ile yetinmek zorunda kalırız. Eh, Pazar günleri bir de İlber Ortaylı'yı okuruz.

Peki kültür olmazsa ne olur? Bu soruya "Rabia olur." diye, içinde biraz da şaka bulunan bir cevap versem acaba zülfüyâre dokunur mu?

Şaka bir yana, kültür olmazsa Türkiye, işte bugün içinde bulunduğu durumda olur. Ekrandakiler sokak ağzıyla konuşur; belden aşağı konuşmalar ortalığı sarar; estetik zevk, sanat, incelik, felsefe, tefekkür ortadan kalkar. Birileri sadece yerlere değil, bir yerlere de tükürür. Kimin pazusu güçlü ise, kimin sesi daha yüksek ise, kim daha şeytani oyunlar oynayabiliyor ise onlar topluma hâkim olurlar. Onlarla birlikte toplum da, toplumu oluşturan insanlar da "esfel-i sâfilîn"e doğru yuvarlanırlar.

Kültür ve sosyal bilimler, insanlar için sadece gerekli değil aynı zamanda manevi bir ihtiyaçtır. Eğer insanların manevi ihtiyaçları kültürle, tarih, edebiyat, müzik, resim veya herhangi bir sanatla giderilmezse ortaya çıkan boşluk, o zaman şıhlarla, şeyhlerle, tarikatlarla, cemaatlerle doldurulur. Türkiye'de olan da tam budur.

Sanat ve sosyal bilimler, insanların zihinlerini açar, zevklerini yüceltir, ruhlarını temizler. Kültürle yaratılan ortam insanları bilime de yöneltir. İnsanlar, bilmek, öğrenmek ihtiyacını duyarlar. Keşifler ve icatlar yapmak isterler. Çevrelerini, çevredeki olay ve olguları yüksek bir kültür süzgecinden geçirirler, bilim ölçüleriyle değerlendirirler. Şarlatanları teşhis edebilirler, böylece onlara yüz vermezler. Temyiz kabiliyetleri artacağı için, yani daha iyi seçiciler hâline gelecekleri için kendilerini temsil edecek insanları da daha isabetli seçerler.

Başlıktaki dört konu arasına kültür de girdiği zaman ülkemizin geleceğine daha umutlu gözlerle bakabiliriz.

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları