Deniz Baykal’ın “yargı” öngörüsü...
Deniz Baykal, CHP Genel Başkanı olarak, 2010 yılında Habur sınır kapısına gönderilen hâkim ve savcıların İçişleri Bakanı tarafından ayarlandığı iddiaları ile ilgili gensoru vereceklerini açıklayınca AKP Genel Başkanı ve Başbakan Tayyip Erdoğan "”Affınıza sığınırım; Gensoru da artık bu ülkede yalama oldu” demişti.
Baykal ise "Biz bu konuda İçişleri Bakanı'nı hesap vermeye çağıracağız. Gensoru Başbakan'ı çok kızdırmış. Başbakan bir şey çıkmayacağını bilerek bunu veriyorlar diyor. Biz tarihe karşı görevimizi yapıyoruz. Yarın biri çıkar 'Hukukun ırzına geçilirken siz ana muhalefet olarak ne yaptınız?' diye bize sorar. Biz görevimiz yapıyoruz. Kim ayarladı bunu. İçişleri Bakanı 'Ayarladık' diyor. O 'dık'ın içinde ne var? Ayarlama içeriden mi dışarıdan mı?" diye cevap vermiş ve şöyle demişti:
"Başbakan savcı arar mı? 'Dava var da savcı arıyoruz' dedi başbakan. Bunu söylediğiniz anda yargıya müdahale başlamıştır. Ergenekon'da görevli bir hâkim 'Üzerimde kurumsal baskı var' dedi. Erzincan Savcısı'na telefon açan Başbakan Yardımcısı bu kudreti nereden alıyor. Bunun altından bağımsız yargıya saygı anlayışı mı var? Bütün devlet dairelerinde yandaşlık bir temel kriter haline gelmişse sizin zihniyetiniz ortaya çıkmış demektir. Önce yandaş bürokrasi, sonra yandaş medya... 750 milyon dolar devlet bankası kredisiyle ülkenin ikinci medya grubu alındı. Yandaş medya anlayışının aşıldığı ve yandaş yargı aşamasına gelindiği görülüyor. Tarafsız olması gereken yargı, yandaş hale getirilmeye çalışılmaktadır. Yandaş yargı tepeden tırnağa bütün ülkeye oturtulmaya çalışılmaktadır. Denecektir ki 'Tahliye et teröristi' bu tarafta da 'Mahkûm et vatanseveri.' Bunu diyecektir."
***
Baykal’ın yargıyla ilgili bu öngörüsü, ölüm yıldönümünde doğrulanmadı mı? Devlet Bahçeli’nin “Abdullah Öcalan Meclis’e gelsin konuşsun” dediği günlerin sonunda, “Sürecin şu noktasına, bu noktasına değil, biz sürecin kendisine karşıyız ve açıkça da söyledik, bu süreci baltalayacağız" diyen Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ tutuklanmadı mı?
Ülkü Ocakları'nın yedi eski genel başkanı da "Ülkeyi parçalanmaya götürebilecek ikinci çözüm süreciyle ilgili, direnme potansiyeli olan unsurlara gözdağı niteliği taşıyan bu hamle tarafımızca asla kabul edilemez.” diye açıklama yaptı.
Atila Kaya, Servet Avcı, Alişan Satılmış, Ulvi Batu, Suat Başaran, Emir Kuşdemir ve Azmi Karamahmutoğlu’nun ortak açıklamasında “Yangın yerine dönmüş bir Ortadoğu coğrafyasında, teröristlere Meclis yolu gösterilirken, öz evlatlara cezaevlerinin reva görülmesi, tarihin gördüğü en ağır çelişkilerden biridir. Türk devleti hangi savaşı kaybetti ki adeta Mondros Mütarekesi şartlarına zorlanıyoruz?” sorusu soruldu.
Bu açıklama, milliyetçilik iddiasındaki siyasi partiler ne derse desin, ne yaparsa yapsın, onlardan bağımsız olarak Türk Milliyetçiliğini benimsemiş kitlelerin ruhunu yansıtmaktadır.
---------
Kent uzlaşısı
sorgulaması...
---------------
DEM Parti ile “kent uzlaşısı” yapan CHP’nin bazı belediye neclis üyeleri gözaltına alındı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan yapılan açıklamada özetle “Kent uzlaşısı formülünün teorisinin terör örgütü yönetimince yapıldığı, Kent Uzlaşısı formülü ile batı il ve ilçelerindeki Kürtlerin, belediyeleri kazanamasalar da uzlaşılacak ve desteklenecek aday karşılığında, belediye meclislerinde belli sayılarda kota elde edilmesi sonucu belediye meclis kararlarında söz sahibi olmalarının, yerel yönetimlerde yer almalarının ve siyasi bir denge olmalarının amaçlandığı anlaşılmıştır.” denildi.
Başsavcılığın iddiası, dava açılırsa mahkemede sorgulanacak.
Burada hatırlatmak gerekir ki Hizbullah’ın Partisi’nin Cumhur İttifakı içinde yer aldığı, PKK terör örgütü başı olan Abdullah Öcalan’ın Meclis’e davet edildiği, DEM Partililerin Irak’a sözde Barzani ile görüşmeye gönderildiği, Kandil ile görüşüp görüşmeyecekleri açıklanmayan bir ortamda, DEM Parti ile kent uzlaşısı yapmaktan belediye meclis üyelerinin gözaltına alınması, “Kürt oyları” için AKP ile CHP arasındaki mücadeleye müdahil olmak anlamına gelmez mi?
Terör örgütlerinin ve tarikatların, siyasi partilerle ilişkisinin tamamı sorgulansa bence bir sorun yok. Ancak siyasi partiler hakkındaki bu tür sorgulamaları, ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı yapabilir; açılacak davaya da Anayasa Mahkemesi bakar...
Hani hukukta usul, esastan önce gelirdi...
Türkiye, AB'nin ordusu olur mu?
Suriye’ye kim hükümdar oldu?
Mezhep savaşı tuzağına düşmek!
Suriye’deki anlaşmanın analizi!
“Sahte muhalefet üretmek” ve demokrasi!
Yeni liderden ne bekleniyor?
Modern aşevleri: Kent Lokantaları
Agresif polislik, pervasız savcılık ve sonuç: Tiranlık!
Pestisit istilâsı!
Stadyumlardaki 5 G tehlikesi ve İklim Kanunu!









